11 Ekim 2011 Salı

11.BÖLÜM; KEŞF’İN SADELEŞMESİ

Hak’ka yakın olanlar için sır,açığa çıkar ve bilinir.Keşfetmek ve bilmek,keşf ediciden yani biliciden bir cüzdür(kısım).Burada söylenmek istenen,keşf olunmuş şey,keşf ediciden bir cüzdür.Yani kendisi kendisinden keşf eder.Çünkü başka bir varlık yok ki,keşf olunsun ve bilinsin.Bu durumda gayb da yoktur.Fakat gayb kelime olarak ayetlerde geçer.Bu ise bize göredir.Yani Allah’ı bilmeyen ve keşf edici olmayan mahcuplara göre gayb vardır.Amma kamiller ve keşf edici olanlar için nisbet ve müşahedelerinde gayriyet olmadığından gayb da yoktur.Çünkü onlar,Hadid suresi 3.ayette belirtilen”O evvel’dir,O son’dur,O görünen’ dir,O görünmeyen’dir.”Ayrıca Ali-İmran suresi 18.ayette geçen;”Allah’dan başka ilah olmadığına Allah,melekler ve adalette ileri giden alimler şahittir.” Müşahedelerindedirler.Fakat mahcublara yani perdeli olanlara göre,kendileri vardır,Allah’da vardır.Kendileri ayrı,Allah ayrı kabul ederek iki varlık bulunduğunu zan ederler ve düşünürler.Bütün varlığı ile alemlerin herbir zerresinde tek gerçek ve asıl Hak’kın Zat’ı olduğunu bilmezler.Onlar,Hak’kın “bâid” yani uzaklık ismine alet olduklarından ayrılık perdesi ile örtülüdürler ve biz hayırlı ve yakın kullarız davasında gezerler ve de gayb vardır iddasında olurlar.Hak ehli,yani gerçeğe ulaşmışların keşiflerinden ve bilgilerinden habersizdirler.Tevhid yani birlik dahi keşf ve müşahede ister,Keşf ve görme olmadan tevhid olmaz.Bilinen ve var olan keşf üç kısımdır:
Birincisi:Keşfi ferasi.(Çabuk sezişlik,anlayışlılık,keskin görüşlülük.)
Bu keşf hakkında;Mü’minin ferasetinden sakınınız çünkü o,Allah’ın nuru ile nazar eder.Hadisi şerifi bulunmaktadır.Keşfin en düşük mertebesidir.
Ferasetün:Teferrus’dan(bir şeyi isabetle anlamak)türetilmiş kelime olup,fikir ve hükümde, anlayışta dikkat göstererek isabetli olmaya denir.İki anlam ifade eder:Birisi;Hadisi şerifin açık anlamı ile belirtildiği üzere,Allah dostlarının kalplerinde,Cenabı Hak’kın maddesiz,zamansız ve misilsiz yarattığı,onları sonsuzlaştırıp ve devamlı kıldığı ilimdir,bilgilerdir.Allah dostları bu ilim ve bilgiyle bazı insanların durumunu bilip bir çeşit keramet gösterirler.
İkinci anlamı ise;Bir çeşit delil ve tecrübe ile,halkın ahlak ve durumlarını bilirler.
Hz.Pir(ks),olgun bir mü’minin feraseti,yukarıda belirtilen anlamla beraber,mü’minin vicdani değerleri ile açığa çıkışıdır.Ani gelişir,birdenbire keşfederek isabetle anlar.Delil,tecrübe,vesair sebeblerle anlaması değildir.Delil ve tecrübeye dayanarak avam’da bilebilir.Demek istiyorum ki,kamil mü’minler,hal ve durumları,vicdanlarından gelen delil ve ip uçları ile yalnız bir olan varlığın maksadını keşf edip bilirler.
İkincisi:Keşfi misali.(Latif suretleri görüşlülük.) Resulullah’ın(sav) Cibril emin’den vahiy alması için alemi melekutta cisimlenmesi gibidir.Orta keşiftir,ferasi keşfden üstündür.Misali keşfde;Ya latif olan maddeleşerek cisimlenir,Cebrail(as)’ın,bazı er kişilerin suretlerinde görünmesi gibi.Yada madde olan varlığın latif aleminde görünmesidir.Nebi(sav)’in vahiy almak için melekler alemine gitmesi gibidir.Şu söylenmek istenmektedir;Berzah aleminin (ruhlar alemi) keşf edilmesi demek,latif kesif,kesifin latif şekillerinde suretlenmesidir. 
Latif:Ruhani,kesif:cismani demektir.İsmail Hakkı Hz.leri Ferahu’r ruh’da buyurur:Kur’an nın ilk inmeye başladığı ay Ramazandır ve kadir gecesindedir.Ancak ilahi ruhun anlaşılması hangi yüz ile olur?Bu iki yolla belirtilir.İlki,Fahri alem(sav)’in beşer suretinden ayrılıp melek sureti ile görünmesidir.Bu şekilde Cebrail(as)’dan vahiy alırdı.İkincisi,Cebrail(as)’ın melek suretinden çıkıp insan suretine girmesi ve bu şekilde vahiy getirmesidir.
Arapça metnin türkçe açıklaması:Gerçekten yüksek ve ruhani alemden inmiş sözler olan
Kur’an,öyle manadır ki,onu cibril (as),Allah Teala’dan yüksek buluşma ile kutsi ve ruhani ağızdan alınmış ve kabul edilmiştir.
Allah Teala,anlamı yüksek ve mana yüklü kur’an sözlerini halk etti ki,bu sözler evveli olmayan varlığa delil olan sözlerdir.Bu sözleri Allah (cc) Cebrail (as)’a işittirirdi.
Allah Teala.Cebrail(as)’da ilmi,gereklilik üzere halk etti ki,Zatı ile mevcut ve baki olan Allah’a delil olan bu sözleri,Cebrail (as) Resulullah(sav)’e iletirdi.Yahud Cebrail(as),o’nu levhi mahfuzdan(korunan levha) ezber ederek onunla inerdi.Resulullah(as) dünyadan alınır ve kendisine vahiy verilmesi zamanında şiddetli bir değişim ve hal üzerine girerdi.Resulü ekrem efendimizin bu durumda dahi abdesti bozulmazdı.Aklı ve fark ediciliği,ayırma kabiliyeti olağan üstü bir şekilde devam ederdi.Aleyhisselam vahiy sırasında arka üstü yatardı.Diğer peygamberler de bu durumda olurdu.Arka üstü yatma sebebi ise;Kendisine Hak’tan ulaşan, sıfatı kayyumiyettir(mevcudiyetinin devamlılığı).Bu devamlılığa gelince:Resulullah (sav)’in varlığının devamı için,tedbir olarak ruhun cisimle meşguliyetini sabitleştirmek ve cismin korunmasını sağlamaktır.Bu hal geldiğinde aleyhisselamın ayakta kalması veya oturması mümkün değildir.Korunma da sağlanmamış olsaydı kimsenin de hayatta kalması mümkün olmazdı.Cisim onun ayakta kalmasını ve oturmasını muhafaza eder,bu hal kalkınca eski durumuna yani aslına dönerdi.Bu asılda cismin arza yapışmasıdır.Bu ifadeler Şeyhül Ekber (ks)’e aittir.İsmail Hakkı hz.lerinin Ferahur ruh’taki eserinden alınan bölüm aynı bu şekilde belirtilir.
Sonuç olarak,lafızları az,anlamları yüksek olan bu sözler,varidat sahibi tarafından misal keşfinde söylendiği gibi ruh maddeye,madde ruha dönüşür.Bu konuyu kalp ve can kulakları ile anladınsa,vahyin ve Kur’anın sırrı ve de arifi billah olursun.Aksi halde Kamil bir insandan eğitim alma ihtiyacın vardır ve bu ilmi öğrenmen gerekmektedir.
Üçüncüsü:Keşfi ayani.(Gerçeği,var olanı olduğu gibi,açık seçik görme):Keşfin en yüksek mertebesidir.Hazreti Ömer (ra) Medinede iken,Nihavent’in fethine gönderilmiş olan müslüman askerlerin durumlarını ve bir dağ arkasından kafir askerlerin hücum edeceğini   açık olarak görüp başkomutan olan hz.ti Sariye’ye ‘dağa ya Sariye dağa’diye seslenmiş ve hz.ti Sariye,hz.ti Ömer’i görüp ve sesini işitip düşmanı karşılaması gibi...........
Şimdi Ömeri’in(ra) kelamı ve Sariye’nin görüşleri gibi olan keşf ki en yüce keşf’dir,buna keşfi ayani yani açık keşf denir.Şeyh Şibli Nurul ebsar’da Ömer konusunda şöyle der;Ömer ve ibni Haris’in rivayetlerine göre olayı şu şekilde özetler;Hz.ti Ömer bir Cuma günü minberde hutbe okurken hutbeyi kesip,ya Sariye,dağa,deyip iki veya üç defa seslendi,sonra yine hutbe okumaya devam etti.Hz.ti Peygamberin arkadaşlarından bazısı dediler;Ömer mecnun oldu,hutbeyi kesip seslendi.Abdurrahman bin Avf  mescide gelip Ömer’e karşı açık yüreklilik ile söylendi.Ya müminlerin başı!insanlar senin hakkında dedikodu yapsınlar diye mi,hutbede ya Sariye diye seslendin.Söylediğin söz nedir?sebebini bize açıklamalısın.Hz.ti Ömer,Hz.ti Abdurrahman Afv’a dedi;Sariye ve arkadaşlarını bir dağ yanında harp ederlerken gördüğüm zaman,önlerinden ve arkalarından düşman askerleri yaklaşıyordu,kendimi tutamayarak ya Sariye dağa diye seslenerek dağa ulaşmalarını istedim.Birkaç gün sonra Sariye’nin elçisi,Sariye’nin mesajı ile geldi.Kağıtta şunlar yazılı idi: Gerçekten,Cuma günü düşman askerleri ile şavaş yaptık.Sabah namazından ta Cuma namazı yaklaşıncaya kadar savaşmıştık ki,bir ses işittik.Ya Sariye dağa,diye iki defa seslendi.biz de, bu ses üzerine dağa ulaşarak,arkamızı dağa verdik ve düşmanı yendik.Eğer bu sesi duymasaydık mağlup olan taraf biz olurduk.Bazıları rivayet eder ki; Nihavent tarafında bir dağ eteklerinde bir vadi olup bu vadide hz.ti Ömer’in sesi Sariye tarafından işitilmiştir.Bu zamanda dahi bu dağ ziyaret edilmektedir.
     Sonuç olarak;Alemlerin bütünü asılda,sabit ve gerçektir.O asılda,bütünlük ve çokluk yönüyle alemlerden her bir alem,o zerrede gizlidir ve gerçektir.Fakat salikin kabiliyetince bu sır keşf olup,yukarıda belirtilen üç keşfe sahip olan salik ancak bunların gerçekleşmesi
durumunda alemlerin sırrı,olgunluk ve mutlak vücut keşf edilir ve anlaşılır.

Hiç yorum yok: