11 Ekim 2011 Salı

32. BÖLÜM:HAK VE KÜL KONUSUNUN SADELEŞMESİ

Hak’kın zatı,kül olmaktan temiz ve paktır.Kül Hak’tadır ve hak’da küldedir ve Hak’kın zatı vacibtir,yani gerekli ve sabittir.Herbir durum ve halde vacibliği Hak’dan ayrılmaz.İmkan ise suret yönünden hayaldir.Yaratılanlar,ezel ve ebed,suret üzerine birbirini takip eder.Oysa Hak’kın zatı suretlerden de arınmıştır.Hak’kın zatı herne kadar suretlerden arınmış olsa da,  suret söz konusu olduğunda tekdir.Mümkün yani yaratılmışların tamamı hakikat yönüyle Hak’tır.Vücud ise suret yönünden mümkündür,yaratılmıştır yani halktır.Bundan dolayı yüce Hak,Hüviyyet ve eniyyette vaciplikle(gereklilikle) vasıflanmıştır.Yine,Hak’kın vasıflarından olan imkan,suretlerden ibarettir.Ancak,ne nefsinde ne de zatında suretlerin vücudu yoktur.
Cenabı Hak yüce kitabında buyurur:Rahman suresi 19.ve 20.ayetler:19.ayet:Salmıştır iki denizi,buluşup kucaklaşıyorlar.20.ayet:Bir ayırıcı var aralarında,kendi sınırlarını aşmıyorlar.Yani,yüce Hak,iki denizi birbiriyle buluşturup,birbirine komşu yaptı.Aralarına da kudretinden bir perde oluşturdu.Onların birbirleri üzerine etkileri olsa da halleri üzerine baki kalırlar.Yani,ne mümkün Hak’tır,ne de Hak mümkündür.Fakat ayniyet yani hakikat yönünden gerek mümkün gerekse Hak birdir,Hak’dır.İkisi aynı vücuttur. Çünkü hakikatte gayrının vücudu olmadığı gibi gayrı da yoktur.Ancak gayr görecelidir yani bize göredir.Hakiki vücudun dışında vücut yoktur,gayrı demek bize nisbetledir.İşte vücudun Hak’kın,gayrının nisbi olduğu bu makama merace’l bahreyn,kâbe kavseyn,cemü’l cem ve kalb makamı ismi verilir.Zahir olan hakiki mevcudu,mazharlarla beraber görmektir.O’nun vücudu halka nisbetle mazhardır. Yani Hak’kın vücuduna,halka göre mazhar denilir ki,bundan dolayı vücut izafi olur.Bu makama göre;görünenlere Hak denilse de doğrudur,halk denilse de doğrudur.Fakat mazharın asla vücudu olmayarak zahiri aynı mazhar görmek ise ev ednâ makamı olarak isimlendirilir.Bu makama işaret eden açıklama daha önce verildi.
Başka bir sözle devam ederek der ki,mutlak vücut,fiil ve tesir yönüyle yaratandır.Etkilenme ve işin etkisi altında kalma yönüyle de yaratılmıştır ve kuldur.Bundan dolayı zıtlık itibaridir.
Oysa itibarın vücudu yoktur,öyleyse zıtlık da yoktur.
Yine başka bir sözle buyurur ki,Yüce Hak’kın vücudu kül’e sirayet etmiş,kül ile boyanmış ve kül O’nun şanındandır.Halbuki kül’den yine arınmıştır.Çünkü düşkünlük ve şeref,karanlık ve keder,görünenlerle belirir ve görünenlerle farklılık gösterir.Yani farklılık eşyaya göredir, Hak’ka göre hepsi eşittir aynı derecededir.Hakikatte Hak’tan başka yoktur.Binlerce suretle görünse bile Yüce Hak yine vahiddir,birdir.Şimdi,düşkünlük,şeref ve buna benzer sıfatlar hakiki ilmin vasıflarındandır.Hakikat sahipleri katında hakiki ilim bu alemlerdir ki,Hak’kın vücudu onunla zuhur etmiştir.Bununla berabar Yüce Hak alemlerden temizdir.
              Yüce Hak külde zahirdir ve kül dahi Hak ile zahirdir.Oysa hakikatte zahir ve mazhar birdir.Zıtlık itibaridir ve Hak külde zahirdir,zahirliği,görünen mahal yönüyledir,zat yönüyle değildir.Açıklanan bu konular,kitaplardan okumakla anlaşılmaz ve zevki hasıl olmaz.Ancak kamil bir mürşidin saf ve temiz olan nefesinden alınır,tam fenaya ulaşıldıktan sonra zevk edilir.Meşiyyet ve Hak’kın iradesi zatının gereğidir.Yoksa cahillerin,avamın ve şeriat alimlerinin düşündükleri gibi değildir.İrade,tercihin kudret yoluyla açığa çıkışıdır.Yakında ve gelecekte olacak olan bir şeye ezeli hükmün kazasıdır,buna feyzi akdes denmiştir.Meşiyyet ise kaderdir.İleride olacak eşyanın her birini zamanı geldiğinde ortaya çıkarmaktır.Buna da feyzi mukaddes denir.Bunların geniş olarak açıklaması daha önceki bölümlerde yapıldı.
Şeriat alimlerinin düşüncelerine göre,irade;Eşyanın icad edilmesi veya yok edilmesi üzerine olan yönlerden birinin tercih edilmesidir.Bu tercih ise halka göredir yoksa yüce Allah’a aittir demek doğru olmaz.Cahillerin düşüncesi olan bu özelliklerden Cenabı Hak temiz ve yücedir.

Hiç yorum yok: