11 Ekim 2011 Salı

13.BÖLÜM NUR SURESİNİN İZAHININ SADELEŞMESİ

Yağa batmış fitilin ateşi benim için saf oldu.Bu durum nasıl olur? ve manası nedir? Bin meşalenin kuşatmış olduğu bir kalbin nuru ile gerçekleşmiştir.Hz. Pir şerhinde buyurur:Bu nurdan aydınlananlara,kedersizlik vardır,bulanıklık olmayıp huzur ve emniyettedirler.Burada fitil:lambadır,şahm:zeytin yağıdır,sinâ:Gizli olup tecelli olunan yerdir.Musa(as) tur dağında gizlendiği için,tur dağına,sina ismi verildi.Bedreddin Hz.lerinin’Safâli ilâ âhir’ayetin sonuna kadar,saftır ve aydınlıktır diyerek söylediği beytin gerçek anlamını Hz.Pir şöyle açıklamaktadır:Bu sözün muradı:Züccâce(cam şişe) ve mişkattır(içine lamba konulan hücre, kandil).Bedreddin Hz.leri,beytin sonuna kadar,Yüce Allah’ın buyurduğu ayeti kerimeye işaret ederek;(Allah,göklerin ve yerin nurudur.)Ayetinin anlamını şu şekilde vermektedir.
Mişkattan maksat:Cisimlerdir.Zücaceden amaç:Ruhlardır.Zeytden maksat:Sıfat ve isimlerdir. Şecereden(ağaç) amaç:Allah’ın ilmidir.Misbahdan (lamba) murad : Hak’kın vücududur. Yukarıda belirtilen isimler,Allah’ın beş varlığıdır.Arif ol,bu manaların hakikatını anla..........
Hz.Pir (ks) Dürrü’n nefis adlı eserinde buyurur:Şunu bil ki:İlahi zatın büyüklüğü,varlıkları iledir.Bu varlıklar beş’tir.Hazreti zat,hazreti sıfat,hazreti esma,hazreti ef’al ve hazreti imkandır.İşte,bu cümle varlık,Muhammed (sav)’in zatıyla açığa çıktılar.Ef’al ve ahkam varlığına ademin hakikatı denir.Bu gerçekleri,Muhammed (sav) efendimiz’in zatı toplar.
Halife Muhammed (sav) aynı halefdir.Halef;kendi yerine geçen demektir.Bunu anla.
Bu sözün hakikat yönü,fakirin (Hz.Pir.) zevkince budur.
Bilinir ki,Fatiha şerifte beş varlık vardır.Bunlar:Hazreti Allah,hazreti Rab,hazreti Rahman, hazreti Rahim ve Hazreti Malik’tir.Bu beş varlığı kaplayan ve bunlardan büyük olan hazreti Allah’tır.Bu yüzden başlangıç tekbirinde,her rekatte söylendi,ezanda ise dört oldu.Yani hazreti Allah;hazreti Rab,hazreti Rahman,hazreti Rahim ve hazreti Malik’ten büyüktür. Bayram tekbirleri de böyledir.Cenabı Hak buyurur,Allah,göklerin ve yerin nurudur.(nur 35) ayetini,Seyyid Muhammed Nur’ul Melami hazretleri (ks) şu şekilde açıklamışlardır:Ey alemi bilmeyi isteyen!Şu gerçeği bilmelisin ki,alem;Ruhani alem,misal alemi ve cisimler alemi olarak üç kısımdır.Yüce Allah’ın zatının mazharı(aleti,göründüğü yer) kendi sıfatıdır. Sıfatının mazharı, esma,esma’nın mazharı ise eserleridir.Bundan dolayı yukarıda saydığımız ruhani, misali ve cismani alemlerin herbiri,Cenabı Hak’kın aleti ve göründüğü yerlerdir. Şimdi,bunu anladınsa Ayeti kerimenin anlamı şu olur:Allah,göklerde ve yerde olanları nur ismi ile isimlendirdi.Çünkü,zatın mazharı sıfat,sıfatın mazharı esmadır ve esmanın mazharı eserlerdir. Şimdi eserler,mişkat(kandil konulan kab) ile misallendirildi. Mişkat odur ki, kandilin onda durduğu arkadan kapalı penceredir.Zeytin,Zat’a benzetildi,bu zeytin ki,doğuya ve batıya ait olmayan ağaçtandır.Ancak benzetilmesi ve benzetilmemesi tam değildir, Muhammedi düşünceye göre böyle söylenebilir.Çünkü Allah’ın kitabında bu şekilde belirtilmiştir,yani benzeyeni ve misli olmayanı toplamıştır.O’nun misli olan isim nur’dur,bu isim ruhani alem ile görünür,ruhani alem ise cismani alem ile görünür.Mişkat gibidir ki,onda züccace açık olup, züccace de,misbaha yardımda bulunan doğuya ve batıya ait olmayan zeytin ağacındandır.Nur suresi 35.ayetin devamı,“Allah bu örnekleri insanlar için verir.Allah  her şeyi bilir.”Bizim düşünmüş olduğumuz bu misalin gerçeği,mişkat ,züccaceye mahaldir, züccace de misbaha mahaldir ki o misbah zeytinden yanar.Bizler,gerçek arifler olarak bu düşünceden ortaya çıkan sonuca göre bildik ki,gerçekte,cismani alem,ruhani aleme mazhardır. Ruhani alemde esmaya mazhardır,esma sıfata,sıfat da zat’a mazhardır.O Zat’ta,misli olmasına ve olmamasına tam denk değildir.
   Muslihiddin(ks) Hakikatü’l Hakayık’da,Bedreddin hz.lerinin kitabında konusunu yaptığı, Ben bir gizli hazine idim adlı kutsi hadisin açıklamasında buyurur:Ey gerçeğe ulaşmak isteyen kişi!Yüce Allah,seni,doğru ve kusursuz bir anlayışla donatsın.Sen gerçek olarak bil ki,
Görünen,görünmeyen kutlu zatı ve batın olan ezeli hüviyetiyle gizli hazinedir.Bundan dolayı büyük şeyh buyurmuşlardır:Gizli hazine,gayb’da saklı olan öyle bir tekliğin hüviyetidir ki,
herbir gizliden de gizlidir.Gizli hazine kutsi hadisinde haber veriyor,taayyünden(görünme) evvelki mutlak haliyle,kendi kendine haber veriyor.Görünür ve açık olmasını,kendi nefsinden kendine ilan ettiğini belirtmektedir.Gizli hazine sözü,onun görünen ve görünmeyen yönünün kendi üzerindeki hükmünü haber verir.Görünenlerin hükmü altında değildir.Görüntüler ilim yönünden kuşatılır,görünenlerin kuşatılması anlamında değildir. Çünkü gizli olan mutlak varlık,konu edilen herşeye hükmeder.Gizlilik ise,’küntü’ye olmuş bir olayın haberi yönünden dahil olmaz.O’nun hakimiyeti altında olan bir görünen ki,gizli ve açık meydana çıkanlar üzerine oldu.Çünkü buradan rütbeler belirlendi.Zamanı ve yeri değil ama, Allah yanında şan ve şerefi gerçek oldu.‘Feahbebtü’(sevdim) sözü aslına yönelmedir,o yönelme,gizli ve açık arasında kavuşmadır.‘En üğrafe’sözü de şu gizliliğe işaret eder, ‘bilinmek için halkı halk eyledim’kaderin ortaya çıkışı,ilim ve vücut arasında,Cenabı Hak’kın bilinmekliğini istemesi ve buna yönelmesi sonucu,kararlaştırılmış olayların açığa çıkması ve sonuçlanmasıdır.Halkın açığa çıkması yani yaratılması,yüce Allah’ın bu mertebeye yönelmesiyledir.Bu halk,tafsilatı ilahiye ve esmalardır.Zatının açığa çıkışı ile görünen bu tafsilattan zatı temizdir.Bu temizlik zaman ile ilgili değildir ilim ve vücut yönüyledir.Çünkü zatının ilmi aynı vücuttur.Onun vücudundan başka varlık yoktur.Bu yüzden Bedreddin Hz.leri,şüphesiz arif O’dur  başkası değildir.Yani arif,Hüviyetin Hüviyetidir demiştir.Açığa çıkışı yönünden,bütün görünenler O’ndan başkası değildir ve masiva yoktur.Çünkü hüviyetin masivası nefsinde yoklukta olduğundan hangi keyfiyetle bilir ve bilinir.(külden temiz olup kül ile vasıflanmıştır.) Burada Bedreddin hz. muradı,Zat mertebesi,ehadiyet yönünden bütün yaratılmışlardan temizdir. Ehadiyet son mertebedir.Mertebelerin özü,külün kendisinin vasıflarıdır.Vahidiyet yönüyle, vahidiyet ikinci mertebedir.
      Ebu Zeyd Merveziden rivayet olmak üzere Şarih Buhari ayni,der ki;Ehad ve vahid bir anlamındadır.Ehad:Tekliğinin manasıdır,Vahid:Zatının tekliğidir.Ehad’da onunla belirtilir,
Aded yani çoğalmadan temizdir.Vahit ise,çoğalmanın anahtarıdır denmiştir.
  Arif Hak’tır,Hak’tan gayrı arif yoktur.Sözünü zevk eden Bedreddin Hz.leri,Hak külden temizdir,ama yine kül ile vasıflanmıştır,keyfiyetini müşahede ile keşf ederek gerçeği görmüş ve buradan hareketle nur suresi 35.ayeti Hakikatü’l Hakayıkta şöyle açıklamıştır:Katkısız olan Nur bende açığa çıktı,bu nurun bende açığa çıkmasının sebebi kalb’de gizli olan (şehm) yağ iledir.Kalpdeki bu yağ müşahede ile eriyince,Hak’kın nuruyla nurlanır.Bu müşahededen sonra niçin bende nur açığa çıkmasın?çünkü kalbimi bin meşale kaplamış durumdadır.Meşale demek;Tecelliyatı(görüntüyü) müşahede etmektir.Bu müşahedede kast edilen,tecellilerde nurun parıltısını görmektir.Amel ve kazanım olmaksızın kalpte ortaya çıkan tecelliler bazen ef’al yoluyla olur.Bu tecelliye,tecelli ef’al denir.Sıfat yoluyle gerçekleşen tecellilere,tecelli sıfat,Zat yönüyle olan tecellilere de tecelli zat ismi verilir.Bin meşale yağın erimesinden ortaya çıkan nur,kalbin nurudur ki,o nur,mertebelerin keşfi ile görülür ve kandil olarak isimlenir.Sonuç olarak:Nur suresinin 35.ayeti,Allah’ın beş varlığına karşılık gelir.Bu beş varlık Adem denilen ve halife olan insanı kamil ile zahir olur.Adı geçen hazeratı hamse yani beş varlık,’insanı kamildir.’

Hiç yorum yok: