11 Ekim 2011 Salı

30.BÖLÜM:HELAL VE HARAMLAR KONUSUNUN SADELEŞMESİ

Ey hakikat yoluna talip,irfan isteyen ve bunlara rağbet eden!Şu gerçeği bilmelisin ki,ilâhi sırlardan olan ve tesir altında kalan isimler vardır.Onlara halka ait isimler denir.Bunları Allah’a bırakmakla esrar yırtılmış olur.Yani halka ait isimler,ilâhi sırlardan olup onları Allah’a vermekle,gerçek olan ilahi sır parçalanmış olacağından cezası vardır.Bu ceza,sırrın açılmasını engellemek için terbiye makamında katl edilmektir.O zaman ki,her şey aynı hak ve O’nun yüzü olduysa,onun Hak’ka yakınlığını gerekli kılar.Bazı eşya ile lezzetlenmek, faydalanmak ve onlardan kazanç sağlama izini verilmiştir.Fakat Hak’dan uzaklaşmaya sebep olacak şeylerden de kaçınmak gerektiği vurgulanmıştır.Bu sebepten bazı eşya bize haram oldu.Cenabı Hak ayetinde buyurur:A’raf suresi 33.ayet:Deki,Rabbim,ancak açık,gizli bütün hayasızlıkları, her türlü günahı,haksız yere isyanı,hakkında hiçbir kanıt indirmediği şeyi Allah’a ortak koşmayı,bir de Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemeyi haram kılmıştır.Bazısı da helal kılınmıştır.Maide suresi 4-5.ayetler:4- Sana neyin helal kılındığını soruyorlar: Deki, size iyi ve temiz şeyler helal kılındı.Allah’ın size öğrettiğinden öğreterek yetiştirdiğiniz avcı hayvanların sizin için tuttuklarını yiyin ve üzerine Allah’ın adını anın,Allah’tan korkun.Muhakkak Allah hesabı çabuk görendir. 5-Bugün size bütün temiz nimetler helal kılındı.Kendilerine kitap verilmiş olanların yemekleri size helaldir.Sizin yemekleriniz de onlara helaldir.Mümin kadınların iffetlileriyle,sizden önce kendilerine kitap verilmiş olanların iffetli hanımları da mehirlerini verdiğiniz takdirde:İffetinizi korumanız,zinadan uzak kalmanız ve şunu bunu dost tutmamanız şartıyla size helaldir.İmanı tanımayıp nankörlük edenin ameli boşa gitmiştir.Ve o ahrette de hüsrana uğrayanlardandır.
Abdü’rrahman Câmi(ks) nefahâtında hayvanat ve nebat için buyururlar ki:Koyun eti yumuşaklık,ördek eti zikir,kaz eti marifet verir.Tavuk eti uyanıklık sağlar yani uykusuzluk ondan gelir.Tavşan eti gaflet verir.Ebu Davud’dan rivayet edilir ki:Bir adam tavşan avlayıp geldi ve Abdullah İbni ömer’e dedi:Bunun yenmesi hakkında ne dersin? Abdullah ibni Ömer cevabında dedi:Rasulullah(sav)’e tavşan getirildi,ben de O’nunla beraberdim,efendimiz,o yemekten yemedi fakat yenmesini de yasaklamadı.Tavşanın hayız gördüğünü belirtti.Buhari hadis kitabından;İbni ömer’den rivayetle:Efendimize tavşan getirildi,Efendimiz ondan yemedi fakat yenmesine de mani olmadı.Ruhu’l Beyanda buyurur:  Nisa suresi 29.ayet:Ey inanlar! Mallarınızı aranızda bâtıl bir yolla/tutarsız bahanelerle yemeyin.Kendi hoşnutluğunuzla gerçekleşmiş bir ticaret olursa başka.Kendi canlarınıza kıymayın / intihar etmeyin.Hiç kuşkusuz,Allah size karşı çok merhametlidir. Ayeti kerimesine göre Bağzü’l Müluk’da tavşan haramdır.Cafer’i sâdık’ın bu sözünü merak edenler,  oraya baksın.Tavşan eti gaflet verir dedik,Domuz eti,aç gözlülük,hırs kazandırdığı gibi ırzın korunmasında gayretsizlik verir. Şarab kuvvet sağlar,ve bunların gayrısı olan diğer içecek ve yiyecekler makbul olan birer ahlakları kazandırır.Ancak içecek ve yiyecekler kuvvet verdikleri gibi insanların halden hale geçmesine de yol açarlar.Bundan dolayı yiyeceklerin yenme sebebi niyete göre değişir.Bu ifade,Nebi(as)’ın”Ameller ancak niyetlere göredir.” sözüyle kuvvet bulur.Bunun için haram olan içecek ve yiyeyeceklerden bazısı zaruri hallerde helal kılındı.Yani şer’an ruhsat verildi. Bakara suresi 173.ayet:Allah size ancak leşi,kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası adına kesileni haram kıldı.her kim bunlardan yemeye mecbur kalırsa hiç kimseye saldırmadan ve sınırı aşmadan bir miktar yemesinde günah yoktur.Şüphe yok ki,Allah çokca bağışlayan,çokca esirgeyendir.Boğaza takılan lokmanın, boğazdan geçmesini sağlamak için şarap içilmesine ruhsat verilmesinde olduğu gibi,yukarıda belirtilen ayete göre zaruri durumlarda haram olan şeylerin kullanılmasında da bir sakınca olmadığı ifade edilir. Yani zaruret haramı mübah kılar.Kısaca,özel durumlarda, sınırı aşmamak koşuluyla leşin yenmesinde ve şarap içilmesinde bir sakınca yoktur. Ayrıca küfür kelimesi,istenmiyerek veya zorla söylenmesi gerekli olursa bunda da bir sakınca olmadığı Eşbah ve Nezâir adlı eserlerde belirtilir.Yine Eşbahtan rivayet edildiği üzere,  boğazda kalan lokmanın kolay yutulması için şarap kullanılabileceği söylenmektedir. Kamus’da ğussa;kalbe ait olan bir sıfat olarak verilmekle beraber gam,keder anlamında,ayrıca boğazda kalıp sulanmayan yiyecek anlamında da kullanılmaktadır.Bu cümleden hareketle şarabın kullanılmasına ruhsat verildiği durum, boğazda tıkanıp kalan lokmanın sulandırılması ve kolay yutulmasını sağlamak içindir,yoksa, kederli,tasalı bir durumda içilmesi için değildir.Yine şarabın kullanılmasına ruhsat veren olaylardan birisi de yediğini kusan kimsenin tedavi edilmesi amacıyla lokmasını tuza ve şaraba banarak yemesinde bir sakınca olmadığıdır.Kalbin neşelenmesi için,oynaşıp eğlenmek ve çalgı dinlemek,hacılar ve gaziler için çalınan davullar gibi haram değildir.Ayrıca, emirlerin,şeriflerin üflediği borazan vardır ki,bu borazanlar;İsrafil’in sur’unu hatırlatmak için çalınır.İkindi vakti üflenen için sükunu hatırlatmak, akşam için fenanın yani yokluğun hatırlanması,sabah vaktinde üflenen ise dirilmenin olacağını hatırlatmak içindir.Bu çalgıların icra edilmesi ve dinlenmesinde haram söz konusu olmadığı belirtilmektedir.Belirtilen zamanlarda üflenen hatırlatma borazanları İbni Abidin’de açık olarak belirtilmektedir.Bu ifadelerden anlaşılıyor ki,eğlence ve oyun haramla ayniyet göstermemektedir.Eğlence ve oyunun amaç ve niyete bağlı olduğu belirtilmektedir.Bu çalgıların dinlenmesi ve onlarla meşgul olunması niyetle ilgilidir.Kişinin niyetine bakılarak haram veya helal olmasına hüküm verilir.Niyetlerin farklılık göstermesine göre yukarıda belirtilen çalgılar bazı durumlarda helal bazı durumlarda ise haram olmaktadır.Burada bir delil sunmak istiyorum,safiyet elde etmiş saadetli insanların çalgı dinlenmesi ile ilgili bir takım emirleri ve muradları işaret ederek, dikkat çekmek istemektedirler.Çünkü onlar bu işlerde bizden daha bilgilidirler.Durum bu merkezde iken bazı inkarcı ve hasta kişilerin sözlerine bakarak hemen hüküm vermek yanlıştır.Yanlış hükümler evladı resul olan kamillerin yardımını engeller.Çünkü onlar Resulullah(sav) efendimizin hayırlı evlatlarıdır.Cenabı Allah,onların ruhaniyetlerinin yardımını üzerimizden eksik etmesin,onların davetlerinin manaları,bereketleri ve hayırları üzerimize olsun amin…İbni Abidin beşinci cilt üç yüz yedinci sayfadadır.
Kastalâni’nin beşinci cildinde yetmişinci sayfasında der ki:Nikahta def çalmak caizdir.İmamı Şafiye göre deften başka zil,çan ve benzeri aletleri çalmanın sakıncası yoktur.İşara adlı kitapta ele vurulma(el çırpma) buna benzer elle yapılan hareketlerin haram olmadığı belirtilir.Bu olay bedir savaşında da geçmiştir.Ruhul Beyanda der ki; Bayramlarda atla veya ayakla ve başka şeylerle oyun oynamak mübahtır.Önceki zamanlarda da def çalınırdı yalnız zil yoktu.Bayram günleri def çalmanın bir kusuru yoktur.Müftülerin fetvaları böyledir.Bu fetvalar Fetevayi Hindiye beşinci cildinde yazılıdır.Seyyid Alizâde Şir’atül İslamda der ki;Bayramda silah oyunları ve yarışmalar caizdir.Bu yarışma bir adamın diğerini itip kakması şeklindedir.
Şerhi Müsabih’den hadisi delil tutarak nakil eder:Sema ve def çalmak her ne kadar zilli ve çanlı olsa da bazı zamanlarda geçerlidir.Diğer fıkıh kitaplarında da bu şekilde ifade edilir. Merak edenler bu kitaplara bakabilir.Ehli zikrin eğlence ve oyunu da bu cinsdendir diyerek Bedreddin hz.leri buyurur:lehiv,mülh yani çalgı ve eğlence eş anlamlıdırlar.Eğlence ve oyundan kast edilen,halkı Hak’tan ayıran ve uzaklaştıran şeydir.Dünya’da oyun ve eğlence anlamındadır.Yani,kişiyi Hak’tan ayıran ne varsa,dünya olarak belirtilmiştir.Yüce Allah Kur’an’da buyurur; Muhammed suresi 36.ayet:”Şu iğreti dünya hayatı,sadece bir oyun ve eğlencedir.Eğer iman eder korunursanız,Allah ödüllerinizi verecek ve sizden mallarınızı istemeyecektir.”yine,En’am suresi 32.ayette:”Dünya hayatı oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir.Sakınıp korunanlar için âhiret yurdu elbette ki daha iyidir.Hala aklınızı işletmeyecekmisiniz.Yine,Ankebut suresi 64.ayette:”Şu iğreti dünya hayatı,bir eğlence ve oyundan başka şey değil,ahiret yurduna gelince,asıl hayat işte o’dur.ah bilebilselerdi.”
Oyun ve eğlence için iki yön vardır.Biri:Masivadan uzak olup,Hak ile meşgul olmak.Diğeri: Hak’tan uzaklaşıp,masiva ile meşgul olmaktır.
Masiva:Kişiyi Hak’tan ayıran ve uzaklaştıran şeylerin tümüne denir.
Eğer kişi,eğlence ve oyun ile masivadan uzaklaşıp,Hak’ka yakınlık ve onunla meşguliyet sağlıyorsa onun için helaldir.Eğer bu eğlence ve oyun,kişiyi Haktan uzaklaştırıp masiva ile meşguliyet sağlıyorsa o kişi için haramdır.Kısaca söylemek gerekirse;Masivadan uzaklaştıran ve hak’la müşguliyet sağlayan eğlence ve çalgı helaldir.Eğer zıttı söz konusu olursa,yani, masiva ile meşgul edip,Hak’tan uzaklaştırıyorsa haramdır.Yukarıda belirtilen konular şer’i kitaplarda daha ayrıntılı olarak açıklanmıştır.Bu kitaplarda,fıkıh alimlerinin harb ve hac davulları hakkında,ayrıca nöbetlerde çalınan borazanlar için verdiği fetvalar da bulunmaktadır.Dönerek yapılan sema da oyun ve eğlence türündendir.Halis fakirler için sema, helal sayılmıştır,çünkü buna harcadıkları zaman içinde Allah ile meşgul olmuşlardır.
Bir alet ve çalgı ki,halis fakirler bu çalgıyla Hak’ka doğru kanat açarlar ve kalplerinde dünyaya ait fikir ve sevginin zerresi kalmaz.Onların kalpleri masivadan boşalır ve Allah ile dolar.Bu durum bir Müslüman için helal midir?Evet helaldir.İnsanı Allah’a yönelten bir vesile olduğu için helaldir.Peki,bir Müslüman için bunlar haramdır veya haram olur mu?denirse, şöyle cevap verilebilir:Allah’a kavuşmaktan alıkoyuyorsa haramdır.
İmamı Ali Mukaddes(ra) Camiü’l Esrar isimli eserinde sema’yı doğrulamakla beraber onu yetmiş sahabe ve tabiinden rivayetle belirtir.Fetevâyı Hamdiye’de hatır ve izin verilenler bölümünde şöyle bir açıklama vardır:Bir kimsenin kalbinde marifet nurundan bir şey bulunursa sema’da öne geçsin denmektedir.Muslihiddin’in Halep’de ikameti sırasında def, şebâbe ve semâ helal midir?diye soru sordular:Cevabında,evet hepsi helaldir dedi.Onların toplu olarak kullanılmasında da bir sakınca olmadığını söylemiştir.İhya’da konusu bulunan, Gazâli’nin sözünü delil tutarak buyurmuşlardır:Heyâkil şerhinde belirtilen,Celâl e’d Devâni’nin sözünü aktararak dedi:Şevarikıl Kutsiyede kulların hareketleri şeriata uygundur.Ehli tasavvufun araştırmalarına göre kendilerinde kutsi bir titreme gördüklerini belirtmişlerdir.Bununla dönerler,el çırparlar ve ıslık çalarlar.Onlar bu gibi hareketlere şahittirler.Yani kendi içlerinde bu hareketlerin bulunduğunu tesbit etmişlerdir.
Hademi’nin birinci cildinde şöyle denir:Sağa ve sola doğru baş hareketi ile yapılan lâ ilâhe ilallâh zikrinde, yani,yokluğunun manasını gerçekleştirmek için yapılan bu baş hareketi hakkında galip olan düşünce,niyetin halis olması ile hak edilir.Yine buyurulur ki,müslimin güzel görüp,yan yana olmalarında kötülük bulunmayıp belki sevap bile olacağını söylemişlerdir.Cemaatla kılınan namazlarda,(sav) diye dua etmek,(ra) diye dua etmek,hutbede güzel sesle nağme yapmak,dervişlerin devran ve zikir etmelerinde,cenazede,alışılmış günlük işlerde,insanlar içinde yemek yenmesi gibi bütün bu işlerin hepsi iyi niyet çerçevesi içinde yapılması durumunda büyük kazanımların ve sevapların olduğu belirtilmiştir.Hadimi’nin birinci cildi sayfa doksan dört.
Şeyh Ömer İbni Fâriz mevsumeti bi nazmi’d derri kasidesinde şöyle der:Bu kasidenin açıklamasını kaşani hz.leri yapmıştır.Onun için Kasidenin yazılması gerekli görülmemiştir.  
Kaşâni şerhinde der ki;Bir veli aşka geldiği zaman veya vatanı asliyesini veyahut aslını düşündüğü zaman içi kaynayıp ruhunun kanatları çırpmaya başlar ve ellerini hareket ettirir. Bu hareketlilikten amaç sema ve raksın faydalarını anlatmak içindir.Bu tür hareketler caizdir.

Mesnevide şöyle geçer;
                                       Sema aşıkların gıdasıdır.
                                       Cem olup dönmek onların devridir.

Hiç yorum yok: