11 Ekim 2011 Salı

12.BÖLÜM BEN GİZLİ BİR HAZİNE İDİM KUTSİ HADİSİNİN

Ben,ilmimde bana ait olan gerçeklerle batın(iç) idim,bu gerçekler ise sıfatımdır.Aynı şekilde halka ait olan gerçeklerle de batın(iç) idim.Halka ait olan gerçekler,cinsler,türler ve bunların tümüdür.Gizli hazine olmaklık ilmin tecellisi yönüyledir.Zat yönüyle ise ne gelen(zuhur) ne de giden(butun) vardır.Cenabı Allah’a denk ve o’ndan evvel mevcut,o’ndan başka varlık, o’ndan başka mahiyet(bilinen ve bilinmeyen gerçek) yoktur.Yukarıda belirtilen değerlerin özü olarak zat’tan başka varlık olmadığı gibi,Hak’kın ilmi tecellisi ile şereflenmiş müşahede ehli ariflerde de gayriyet yoktur.Bundan dolayı Allah,kendisinden kendisine tecelli eder.Zatının birliğini anlatmak ve kutsi hadisi tamamlamak için teşbihi beliğ(güzel benzetme) sanatı yapılmıştır.
                         Hep görünen dost yüzü                        ondan ayırmam gözü
                         Gitmez dilimden sözü                          çağırırım dost dost.
Diğeride,Birdir, iki yok,iki de odur                                üç’de bilindi aşk ateşinde.
Niyazi ve Fedai(k.s) hz.lerinin söyledikleri beyitlerden ibret ve lezzet almak gerekir.
Özet olarak;ilmiyle,bilinmesi yönüyle tecelli eden ve ilmin gerçeğinde halka göre haricde zuhuru olmayıp batın idi.Açıkta olan suretlerdeki görüntüsünü ve olgunluk aynasındaki zatını müşahede etmek,ona yönelmek ve ona sevgi göstermek için bilinmekliğimi diledim ve halkı halk eyledim.Hak Teala’nın buyurduğu muhabbetten murad;Açıkta olan sevilende,sevgilinin görünmesidir.O,sevgilinin görünmesi,görünenler vasıtasıyla isteyip yönelmesi ve bu yönelmesi ile hararet oluşur ki,bu hararete sevgi tabir olunur.Yönelinen iradeden ortaya çıkan sevgi ile işlenecek olan işlenir.O muhabbetten ve yönelmeden ortaya çıkan halk odur.Bundan dolayı muhabbetin öncesi ve sonrası yoktur.O muhabbet,görünenlerde açığa çıkar.Herbir muhabbet edilen aşık,o sevgi ile sevgilisine yönelir.Yani,bilineyim sözü;Muhabbetin amaç ve muradıdır.Bu hadiseden dolayı;muhabbetten maksad irfaniyettir.Muhabbet,marifetullah’ın gayrisine harcandığında,o muhabbet kendi amacına ulaşmamış olur.Ey vuslatın maksadı ve herşeyi hakkıyla bilen Allah’ım!bizi muhabbetin ve ilminle rızıklandır.Bizler,gerçeği bilenler topluluğu,hakikat yolunun yolcuları ve hakikatın talipleri olarak,bizleri,amacımız ve talebimiz olan irfan sevgisine dahil eyle.Amin....................
Soru:Şüpheye yer yok ki,halk,irfaniyet için yani Hak’kı bilmesi için yaratıldı,halk var,niçin herkesde irfaniyet yok?
Cevap:Halk,halk olmamış demektir.Halk olsaydı arif olmak gerekirdi.Bu özellikten dolayı kişinin iki defa doğması gerekir.Birinci doğuşu annesindendir,bu doğuşta insanın payı yoktur.
İkinci doğuşu ise:Kişinin kendisindendir.İşte insanın kendisinden doğuşu halk edilmedir,buna ikinci halkiyet denir.İrfaniyet buradadır.Bu konu için İsa(as) buyurmuştur:İki defa doğmayan, göklerin ve yerin melekutuna arif olup dahil olamaz.Örneğin;Tavuktan yumurta bir defa
doğar fakat yumurtanın alemden bir haberi yoktur,arif değildir.Yumurta kuluçkaya yatırılırsa yumurtadan bir süre sonra piliç çıkar,bu piliç alemi bilir ve görür,ama piliç mi yumurtadan çıkar yumurta mı piliçten?bilmem.Demek oluyor ki,halk olduysa arifi billahdır,yani Allah’ı bilen kişidir.Ariften başka var mı onu da bilmem.Gerçekte Hak’tan başka varlık yok ki arif olup bilsin.Halk denilen,iradenin buraya yönelmesi ile oluşan ilahi olgunluktur.Ancak, gerçekte arif olan Hak’tır,başkası değildir.Çünkü,Hak’kın vücudundan başka vücud yoktur.
Vücud ancak Hak’kındır,gayrı yoktur.Yüce Hak,suretlerle isimlenip açığa çıktı.Bundan dolayı eşya,Hak’kın vücudu ile zahir oldu ki,o eşya,gerçek olan ilmin suretleridir.Şu da bilinmelidir ki;Hulul ve ittihad yoktur.Çünkü hulul ve ittihad iki varlık arasında olur.Sıcak suyla soğuk suyun karışması gibi.Sütteki yağ ve bitkilerdeki suyun hululu gibi.Hakikatta mevcut,Hak’kın vücududur ve birdir.İki mevcut yok ki,birbirine hulul ve ittihad etsin.
Hulul:Bir şeyin başka bir şeyin içine girmesidir.
İttihad:İki şeyin birleşmesidir.
Geçmiş bir zamanda bir öğretmen öğrencisine,pencerede bulunan sürahiyi getirmesini söyler.
Öğrenci şaşı olduğundan bir olan sürahiyi iki görür.Öğretmenine seslenir;hangi sürahiyi getireyim?Pencerede iki sürahi var der.Öğretmen kızarak birisini kır,diğerini getir der.Şaşı olan öğrenci sürahiyi kırınca görür ki başka sürahi yoktur.Şaşılığını anlayıp suçunu itiraf eder.
İşte,tevhit görmeyen kişiler de şaşı olup biri iki görürler.Halbuki iki yoktur,mevcut birdir.
Hak’tan başka arif olmayıp,Hak,külden münezzehdir(temizdir,noksan değildir,hiçbir şeye ihtiyacı yoktur.)Ehadiyyette niçin külden münezzehtir?Yani küldeki alemlerden temiz ve hiç bir şeye ihtiyaç duymayandır.Kül ile vasıflanmıştır.Uluhiyette kül ile vasıflanmıştır.
Allah’ın tecelliyatı dörttür:1-Birincisi:Zat tecellisidir;Zat tecellisinde isim ve resim yoktur ancak kendisinden kendisine tecelli eder.Bu tecelliye Allah ehli lisanında ehadiyyet ve hakikatı ilahiye denir.Bu tecellide arif Hak olup gayri olmayıp külden münezzehdir.(temiz)
2-İkincisi:Sıfat tecellisidir:Hayat,ilim,irade,kudret,işitmek,görmek ve kelam ile tecelli edendir.Bu tecelliye arifler dilinde vahdet tecellisi ve hakikatı Muhammediye denir.
3-Üçüncüsü: Esma tecellisidir:Yukarıda adı geçen yedi sabit sıfatların açığa çıkması ile isimlenmesidir.Buna esma denir.Şeyhül Ekber hz.leri Fütühatında buyurur ki;İlahi isimlerin tümü değişen eşyanın durumunu ve bu alemin tamamını bildiler.Biz ve ahiret aleminde yenilenen bu değişimler,esmanın aynıdır.Bildiğimiz gibi gerçek olan,oluşumlar ve değişimler esmanın hükmü iledir.Olay bu ise,esmanın hükmü hale ait değildir,esmanın tesiri iledir.Bu tesir ve etkiler ahiret aleminde olmaz.Bu gerçeği anla ve arif ol.Belirtilen tüm açıklamalar şuhud(görme) ifade eder.Esmanın getirdiği hükmün devamlılığı esmanın kendisindedir,bizde değildir.
4-Dördüncüsü: Ef’al tecellisidir: Çeşitlerin ve özelliklerin görünmesidir. Bu tecelliye arifler kelamında hakikatın suretlerle görünmesi, hakikatı ademiye ve rububiyet denir.
Bu dört tecellinin tümüne Uluhiyet denir. Uluhiyet de kül ile vasıflanmıştır. Ehadiyet ise kül ile vasıflanmaz. Farz namazlarında dört rekat kılınan namazlar, bu dört tecellinin sırrına ermek,  bunların hakikatını görmek ve bilmektir.Dört rekat kılınan sünnet namazları için de aynı sırlar vardır.Onun için namazlar Allah ile kul arasındadır.Bundan dolayı Fatiha suresinin yarısı Allah’a yarısı da kula aittir.Kutsi hadis de buyuruldu Rububiyet, Rahmaniyet,Rahimiyet ve Malikiyet isimlerinin tümüne Uluhiyet denir.Bu Fatihanın birinci kısmıdır,sana ibadet eder senden yardım dileriz ve sonrası da ikinci kısmıdır.Şuraya dikkat çekilirse,farz ile sünnet arasında fark nedir denirse?cevap olarak diyebiliriz ki bu fark,müteşabih(benzerli) ve muhkem (hükümlü) ayetler arasındadır ancak ikisi de Kur’andır.Çünkü Necm suresi 3.ve 4.ayetlerine göre Resulu Ekrem(sav) efendimiz kendiliğinden ve hevasından birşey söylemedi.Hep söylediği ve işlediği ilahi vahiy iledir.Nitekim kutsi hadisde de belirtildiği gibi.Bana nafile ile yaklaşan kulumu severim, sevdiğim kulumun görmesine göz, işitmesine kulak, tutmasına el, yürümesine ayak velhasıl bütün azaları ben olurum. O kul benimle görür, benimle tutar, vs, bu hadis gerçek yönden incelenip ve araştırıldığında, acaba Efendimiz’in (sav) belirttiği ve kıldığı farz ile sünnet,aynı şekilde ayet ve hadisi şerifler arasındaki fark nedir? namazı kılan kimdir? ayet ve hadis buyuran kimdir?
Gerçek ilmi ile şahıslarda ve sureti muhammediyede görünen ve açığa çıkan ve süphan olan kendisidir. Ah! Ah!
 Yukarıda sorulmuş ancak cevapsız bırakılmış soruları, günümüz türkçesi ile sadeleştiren olarak ilmimin yettiği ölçüde aşağıda cevaplamaya çalıştım. Şüphesiz Allah’ın ilmi sonsuzdur, her sözü hikmet doludur.
Ayet: Anlamı ve sözü Allah’a ait olan, elçisi Cebrail (as) tarafından bildirilen kelamdır.
Farz: Yapılması Allah tarafından emir edilen değerlerdir. Farzlar ayetlerle tescillidir.
Örneğin: Namaz kılmak ve zekat vermek farzdır.Bunu belirten ayet bakara suresi 110. ayettir.Ayetin mealen açıklaması;”Namazı dosdoğru kılın zekatı verin.”
Oruç tutmak farzdır. Bu farziyeti emreden ayet Bakara suresinde 183.ayettir.
Mealen anlamı;”Ey inananlar sizden öncekilere oruç farz yazıldığı gibi size de yazılmıştır.”Ayetin yaptırım gücü vardır ,farziyet gösterir.İnanmış kişilerin bu yaptırımlarda seçme hakkı yoktur.Bunu beliten ayet Ahzap suresi 36.ayettir.Ayetin açıklaması;”Allah ve peygamberi bir işi emrettiğinde,hiçbir inanmış erkek ve kadının o işte tercih hakkı yoktur.” Farzın hükmü ayetledir,bu yüzden ayet ile farz eşdeğerdedir.
Hadis:Sözü ve anlamı Resulü Ekrem (sav) Efendimize aittir.Ümmetinin yapmasında faydalar gördüğü anlayış ve işlerdir.
Sünnet:Peygamber(sav) Efendimizin kendisi için nafile olan bizler için sünnet olmaktadır. Yani O’nun nafile olarak yaptığı ibadet ve işleri,bizler sünnet olarak yapmaktayız.
Ayetler Allah’a ait olduğundan kulun Allah ile muhatap olduğu yerdir.Bunun için ayetlerde ve farzda peygamberin payı yoktur.Sadece mazhariyet(alet olma)vardır ve hak’ka kuvva olmuştur.Bunu belirten ayetler,Necm suresi 3.ayet:”O kendi arzusuna göre konuşmaz.”
Ankebut suresi 18.ayet:”Peygambere düşen,yalnız açık bir tebliğdir.” Burada Hak zahirdir.Hadis veya sünnetlerde kul,peygamber ile muhataptır.Hadisler Kur’an ın yorumu niteliği olduğundan peygambere aittir.Burada kul zahirdir.Ayet irade eden Allah,Hadis belirten ise peygamberdir.
Namaz kılan kimdir?Muhyiddin Arabi Hz.leri Füsus adlı eserinde namaz için şunları söylemektedir:Namaz müşahededir,yani görmedir.Bu müşahede ise,Allah ile kul arasında olan dua dır.Bu dua,kulun kurtuluşu için Allah’a yalvarmasıdır.Bakara 152.ayette Cenabı Hak;“Anın beni ki anayım sizi,şükredin bana nankörlük yapmayın.”demektedir.Namaz Allah ile kul arasında ikiye bölünmüş ortak bir ibadettir.Şu halde yarısı Allah’a diğer yarısıda kula aittir.Hadisi kutside;“Ben namazı,benim ile kulum arasında ikiye böldüm,onun yarısı bana,yarısıda kuluma aittir ve kulumun dilediği şey verilecektir.” Kul; Bismillahirrahmanirrahim der,Allah,kulum beni andı der.Kul;Elhamdülillahi Rabbil alemin der,Allah,kulum bana hamd etti der.Kul;Errahmanirrahim der,Allah kulum beni övdü der. Kul;Maliki yevmiddin der,Allah,kulum işini bana bıraktı der.Fatihanın yarısı olan bu üç ayet Allah’a mahsustur.Bundan sonra kul;İyyakena’büdü ve iyyekenastain der;Allah buna karşı,bu benim ile kulum arasında bir ilişkidir,kulumun dilediği olacaktır der.Diğer ayetler içinde bunlar kuluma aittir ve kulum dileğinde ihlas sahibidir.Fatiha suresinin ilk yarısını Allah kendisi için halis kıldığı gibi son yarısını da kulu için halis kılmıştır.Namazlarda fatiha okunmasının vacip olması buradan anlaşılmaktadır.Şu halde namazda fatiha okumayan bir kimse namaz ibadetini yerine getirmemiş olur.
Namaz zikir’dir,Hak’kı zikreden bir kimse muhakkak Hak’kın yoldaşı olur.Çünkü,kutsi hadisde gelir ki;”Ben,beni zikredenin yoldaşıyım.”Bir kimse kendisini andığı kimseye yoldaş olursa o kimseyi görür.İşte yanında bulunmak ve görmek budur.Şu halde gözü olmayan göremez.Bu takdirde namaz kılan kimse namazın mertebesinin yüceliğini kavrayamaz ve namazda müşahede derecesini elde edemezse namazın gayesine eremez ve onda göz aydınlığı olmaz.Ayrıca;Allah ile kulları arasında olan namaz hakkında şöyle bir ayet daha vardır; Ahzap suresi 56.ayet;”Şüphesiz ki Allah ve melekleri peygambere hep salat ve ikramda bulunurlar.Ey iman edenler! Haydi O’na teslim olarak siz de salat ve selam getirin.” Resulullah (sav) Efendimiz cenabı Hak’kın zati yönden açığa çıkan muhabbetine mazhar olmuş bu yüzden kendisine habibim demiştir.Bundan dolayı Cenabı Hak Habibini zatında olan bir rahmet ve bereketle ziynetlendirmesi ve isimlerinin mazharı kılması ve O’na yardım etmesi,O’nun namazı olmuştur.
Meleklerin namazı:Melekler insan organlarında kuvvet ayarında olup,kuvvet aynı vücuttan olduğundan,ilmi doğuşların ihtiyacı gereği Hz.peygambere yönelmeleri ve O’na hizmet etmeleridir.
Müminlerin namazı;Hadisi şerifte;”Allah önce benim nurumu yarattı,benim nurumdan da müminleri halk etti.”buyurmaktadır.Bir mümin bu hadis gereğince anlayış elde eder ve ibadet ederse bu ibadete Muhammedi kulluk denir.Onlar bu anlayıştan dolayı,bir an olsun peygamber efendimizden ayrılmazlar,her an onunladırlar ve O’na teslim olmuşlardır ve ondan yardım dilerler.Cevaplar bu kadardır.

Hiç yorum yok: