11 Ekim 2011 Salı

2.BÖLÜM OLAN AHİRET ALEMİNİN SADELEŞMESİ

Bedreddin Hz(ks) buyurur:Ey Ahiret aleminin gerçeğini bilmeyi ve öğrenmeyi isteyen kişi! Şunu bilmelisin ki,gerçek hayat ahiret aleminden ibarettir.Hz. pir ahiret alemini açıklarken şöyle der;Ahiret aleminde olanlar,kabir azabı ve kabir nimeti gibidir.Ahiret azabından olanlar: Ateş,kıvılcım,katran, zakkum,sıcak ve kızgın su,yılanlar,akrepler,zebanilerve cehennem bekçisi olan maliktir.Ahiret nimetinden olanlar:Huriler, köşkler,gılmanlar, vildanlar, dereler, ağaçlar,biri belden aşağı diğeri belden yukarı giyilen iki parçalı elbiseler, taçlar,billur parıltılı ziynetler ve cennet bekçisi rıdvan dır.Pir Hz.lerinin,kabir azabı ve kabir nimetleri dediği örneklerden şu anlaşılmaktadır; İnsan öldükten sonra berzah’ta(ara alem),yani kabirden kıyamete kadar bir ömür sürer,bu süre içersinde ya nimetlerle gıdalanır yada azabla ceza görür. Bundan sonra ahirete intikal edilir,ya ahiret nimetlerini veya cehennem azabını tadar.Hz.ti Pirin evrad-ı sebasında ömür ziyadelenir konusunda, bu mesele vardır,ömür berzahta tamamlanır.Hadisi şerifte gelir;Kişinin kabri,yani berzahtaki ömrü,ya cennet bahçelerinden bir bahçe yada cehennem çukurlarından bir çukurdur.(Hadisi şerif,sadeleştirmen’in ilavesidir.) Ahiret alemi,cahillerin düşündükleri gibi değildir.Cahillerin düşüncelerine göre ahiret alemi; Unsurların(ateş,hava,su ,toprak) birleşmesiyle oluşan cisimler alemindendir.Bu zan ve düşünce bilmediğini bilmemekle oluşan cahilliktir (cehli mürekkeb). Cahillerden maksat ise avamdır, seçkinler değildir. Cahiller,unsurlardan oluşan vücud ve cismin gerçek yönünün yokluk olduğunu ve son bulduğunu bilmediler.Hz. Pir(ks) merci ve masîr arasındaki farkı şu şekilde açıklar;Masîr: Allah’a dönüştür fakat bu dönüş zorunlu bir dönüştür.Merci:Allah’a dönüştür fakat bu dönüş sevgiden ileri gelen dönüştür.Bundan dolayı masir halinde olana karşı olmak gerekir.Cahillerin düşünceleri,Allah  Teala’nın Cin suresi 23.ayetteki sözüne karşıdır.Ayetin anlamı: ”Orada devamlı kaldıkları halde ömürleri son bulmaz,onlara yokluk yoktur.” Unsurlardan oluşan cisimlerin ise sonu yokluktur.Onun için bu kimselere bilmediğini bilmeyen dendi
Cehaletin birincisi:Ahiret aleminin hakikatına vakıf olmayıp bilmemek.İkincisi:Bilmediğini bilmemek.Eşyayı olduğu gibi göremeyip arif değilken irfaniyet davasında bulunup arifim zanneder,veya “Nefsini bilen Rabbini bilir.”Hadisi şerifine göre şöyle yorum yapar;Ben Allah’ın yarattığı bir kulum,Allah vardır ve birdir,bilirim der.Oysa,kendini bilmemekle irfaniyet oluşmadığı gibi ne kendini nede Hak’kı bilir.Kendinden cahil ve Hak’tan da cahildir. Sezai Hz.leri buyurur:
                               “Unut bildiğini cümle,yetiştir ilmini cehle
                                 Pes ande var oku anla,Sezai ilmi mevla’dan.”
Cahil ise,kendi bildiklerini unutmadığı halde Hak’kı hakkıyla bilip arif olsun.Ukba ehli olan gerçek alemi bilmez.Ahiret alemi;Gayb alemi ve melekut’tandır.Şehadet aleminden değildir. Şehadet alemi:Cisimler ve cesedler alemidir.Bu alem suretler alemi olup,yokluktadır.Ahiret alemi ise,kendine has vücudu olmayan yoklukla tanımlanmış olan şehadet aleminden değildir.
Ahiret alemi;Emir aleminden olup,ruhaniyete bağlı bir alemdir.Bunun için Cenabı Allah yüce kitabı Kur’anı Keriminde buyurur:İsra suresi 85.ayette ruh için şu sözü söyler;Ya Muhammed!Sana ruh’dan sorarlarsa,de ki;Ruh,Rabbimin emrindendir.Varidatta geçen gayb ve melekut sözleri aynı anlama gelir.Yani emir alemi,gayb alemi ve melekut kelimelerinin anlamları aynıdır.Cenabı Hak;hicr 29,secde9, ve sad 72.ayetlerinde izafi ruh yani üflenen ruh’dan söz eder.Söz ise şöyledir;”Ben adem’e ruhumdan ruh üfledim.” Cenabı Allah kendisine göre ruhi dedi.Ruhi izafinin yani üflenen ruhun bir çok adı vardır. Bunlar;konuşan nefs,yaratılmışların özü gibi adlardır.Ruhlar alemi,ruhaniyedir,çünkü Hak’kın emri ile yaratılmış olup madde ve vasıtası yoktur.”Ya Muhammed de ki,Ruh emrimdendir.” Ruh,madde ve müddet ile yaratılan suretler aleminden değildir.Madde ile kast edilen; hava , su, toprak ve ateş denilen unsurlardır.Müddet ise;Zamandır.Şehadet alemi yani gördüğümüz alem unsurlardan oluşur.Her bir unsur yaratılmış ve yokluktadır.Emir alemi ise,yoklukta değildir. Şehadet alemi ile zıtlık gösterir çünkü emir alemi madde ve zaman vasıtaları ile yaratılmadı. Bundan dolayı emir alemi ebedidir,sonsuzdur.Cenabı Hak bunu işaretle Nahl suresi 96.ayette şöyle der; “Sizin yanınızda olanlar yoktur fakat Allah yanında olanlar bakidir, sonsuzdur.” Emir alemi ve ruhun bazı yönlerini keşf eden Muhammed Nur’ul Arabiyyül Melami şöyle buyurur;Ruh bedenden ayrıldıktan sonraki durumunu Ebu Talip Mekki(ra)’dan nakille şöyle der,”Eğer ruh bedende iken Rabbine arif olup ona ulaştı ise,ruh bedenden ayrıldıktan sonra hemen o ruh Rabbisine kavuşur.Hiçbir suretle kayıtlanmaz,belki dilediği alemden dilediği suretle dolaşır ve seyir eder.” Hz.Ali(kv),Eğer perde bilinip kaldırılsa,benim yakınlığım artmaz,yalnız daha berrak,net olur buyurmaktadır. Ruh bedenden ayrıldığında iyilerden ise iyi ruh olarak kayıtlanır ve güzel bir suretle suretlenir. Ancak bu suret latifdir.Ruh bu latiflik ile illiyyine(salih yani iyi ruhların toplandığı yer) yükselir.Bu yükselme derecesi herkesin amel ve takvası miktarınca olur.Cenabı Hak mutaffin suresi 18-21.ayetlerde şöyle buyurur:”hayır,hayır! Çünkü,hayır ehli iyilerin yazısı illiyyin’dedir.İlliyyin ne olduğunu biliyormusun?Yazılmış bir kitaptır ki onu Allah’a çok yakın olanlar görür.”İlliyyin mertebeleri Ay’dan Kürsi’ye kadardır.Bu mertebeler şöyle sıralanır.1-Atlas feleği,2-Menazil feleği,3-Zühal feleği,4-Müşteri feleği, 5-Merih feleği,6-Güneş feleği,7-Zühre feleği,8-Utarid feleği.Ay’dan Kürsi’ye kadar olan bu sekiz derece ve menzillere halka ait isim mertebeleri denir.Bunlar aynı zamanda sekiz amel cenneti olarak da adlandırılır.Yaptığı işlere ve Allahı bilme derecesine göre bu cennetlerden biri ile kayıtlanır. Cennet örtü, perde anlamına gelir. Hissi ve akla dayanan suretler bize göre Hak’kın gerçeğini örten birer örtüdür. Nitekim, Peygamber(sav) bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurur;”Allah’ü Teala’nın perdesi nur’dur.”Eğer bu perde bilinse,yedi cennet halkından,gözünün gördüğü yere kadar uzak olurdu,yani bütün yaratılmışlara bakar halk kalmazdı.Diğer bir hadisi şerifte ise;”Allah’ü Teala’nın perdesi ateş’dir.”denir.Bu ateşi bilenler yedi cehennem halkından,gözünün gördüğü yere kadar uzak olurdu.İşte Cenabı hak bu aydınlık ve karanlık perdelerle örtünmüştür.Onlar gerçekte olması gereken vasıflardır, özelliklerdir. Halkdan bazıları bu özelliklere sahiptir.Kimi aydınlıkta,kimi karanlıktadır.Eğer bunlar yükselmiş olsalardı,halka ait olan bu değerlerden uzaklaşmaları gerekli olurdu.Buradan da anlaşıldı ki;Cenabı Allah’ın aydınlık ve karanlık perdeleri vardır. İlliyyinde olan ebrar(iyiler)ve Allah’dan korkanlar nurani yani aydınlık perde ile örtülüdür. Siccinde(aşağıların aşağısı) olan günahkarlar ise karanlık perde ile örtülüdür.Eğer bu perdeler yanmış olsaydı bizde yanardık ve bizlik kalmazdı.Halbuki biz varız,halkın varlığına da şüphe yoktur.İnsanlar bu hadisi şeriflerin anlamlarını bilmiş olsalardı kendi nefislerini de bilirlerdi. Nefislerini bilenler,Hak’kı da bilirlerdi ve Hak onlara kafi gelir ve yeterdi.Hadisi şerifte; ”Nefsini bilen Rab’bisini bilir.” buyurulmaktadır.Onlar;Gayriye bakmazlar hep Hak ile olurlardı ve onu görürlerdi.Melekut,gök ve yerdeki suretlerle ilgilenmezlerdi, çünkü, melekut, gökler ve yer O’dur,gayri yoktur.Böylece irfan cennetlerine dahil olurlardı.İrfan cennetleri de sekizdir.Arifler bu sekiz cennete yükselip sadıklar meclisinde ve güçlü bir melik yanında olurlar.Bu sekiz cennet şöyle sıralanır;1-Velayet,2-Sıdkiyyet,3-Gurbet,4-Hullet,5-Muhabbet,   6-Hitam,7-Ubudet,8-Ubudiyyet.Bunlara arifler diliyle;1-Ef’al cenneti,2-Sıfat cenneti,3-Zat cenneti,4-Cem cenneti,5-Hazretü’l cem cenneti,6-Cem’ül-cem cenneti,7-Ahadiyet cenneti denir. Hullet ve hitam cenneti Ahadiyet makamıdır.Yukarıda adı geçen sadıklar meclisinde olmak ise,cem veya hazretü’l cem makamında olmaktır.Sadıklar meclisine delil olan ayet kamer suresinde olup 55.ayettir.Ayetin anlamı:”Allah’dan korkanlar, ahirette, cennetlerde su,süt,bal ve şarap nehirleri yanında veya aydınlık ve parlak nehirler yanında olurlar.Yani,temiz bir mekanda ve güçlü bir melik yanında ve rızasındadırlar.” Sıfatlananın sıfatının iki kat artması demek,rıza yani hoşnutluk makamında ve Hak meclisinde olmak demektir.Bu da gereksiz ve faydasız şeylerden koruma ve emniyet altında olmaktır. İktidar sahibi melik’in emirleri yücedir.Bu ayeti kerimenin anlamına katkı olan,Füsus’u açıklayan Abdül Gani Nablusi Hz.lerine göre, Cennat, cennetlerin tümüdür.Cennet’e meyl eden yani tüm amacı ve ibadeti cennet olanlar için cennet örtüdür. Gerçektir ve şüphe yoktur ki,hissi ve akla dayanan suretler Hak’kın gerçeğini örterler, gaflet perdesinin verdiği görüşle bakarak kırılır ve yanarlar.Sadıklar meclisi;Gaybın her yönüyle görünmesi devamıyla,şeri hükümlerin eksiksiz uygulanması ve ileri götürülmesi ile beraber gaybın gerekliliğini özel müşahede ile anlamak ve bu değerler üzerine yoğunlaşmaktır. Melik,mülkden yücedir.Bütün görünen ve görünmeyen varlıkları istila eden ve kaplayandır.
Muktedir;Sebeblerle ve aletlerle halk edendir.Şimdi,sadıklar meclisi;Tenzih(bir şeye benzememe) , teşbih(birşeye benzeme),gayb(görünmeyen)ve şehadet(görünen),halk,Hak,evvel,
Ahir,açık ve gizli herşeyi bilicidir.O’nun ilmi hiçbirşeyden ayrılmaz,herşeyle görünen O’dur.
İnsanlar üç kısımdır:Ya tevhid ehli,ya salih(iyiler) ya da günahkarlardır.
Gerçek ve tevhid ehli olanlar bir suretle kayıtlı olmayıp belki diledikleri suretle suretlenmiş olarak sadıklar meclisinde güçlü bir padişahın yanındadırlar.İyiler ve takva ehli olanlar, illiyyinde olanlardır.Bunlar Ay’dan Kürsi’ye kadar olan mertebelerle kayıtlıdırlar.
Günahkarlar ise;Kabir ehlidir,Ay’a dahi yükselemezler,kabirleri ile kayıtlanırlar.
Cennetlerin isimleri Kur’anda mevcuttur,burada ayrıca belirtmeye gerek yoktur.
Allah’a ulaşmış ve iyilerin durumlarını belirttikten sonra günahkarların (şakilerin) durumlarından bahsedelim.Şaki olanların ruhları bedenden ayrıldığı zaman,kendisinde galip olan ahlakın suretiyle kayıtlanır.Bu ahlakların suretleri ne gibidir ve neye benzer? Hz. Pir bunu şu şekilde açıklar,kendisine gazap galip olan sureti köpektir ve bununla kayıtlanır,ahlakı hased  ise maymun sureti ile suretlenir.Ahlakı tamah ise domuz sureti ile suretlenir.
Ahlakı kibir ise fil sureti ile suretlenir.Kısaca günahkarların ruhları bedenlerinden ayrıldıktan sonra ruhları,kendisine galip olan ahlak suretlerinden biriyle suretlenirler.Bunlar esfeli safilin olan aşağıların aşağısında yani siccinde kalırlar.Esfeli safilin’in yedi tabakası vardır.Onlar dört  anasırdır (ateş,hava,su,toprak),Arz(yer) temel olup üç tabaka yerin üstünde,üç tabaka da yerin altındadır.Herbir tabakanın ismi Kur’an da mevcuttur.Ancak bu durum ve hükümler unsur suretlerin değişiminden sonraki melekut suretlerin bekasıyladır.Yani şaki olanın ruhu unsur vücuttan ayrıldıktan sonra melekut suretiyle kalır ve galip olan ahlakın suretiyle suretlenip aşağıların aşağısına haps olur.En’am suresi 75.ayette Cenabı Hak şöyle buyurur”Biz İbrahim’e göklerin ve yerin hükümranlığını gösterdik ki,kesin inanç sahiplerinden olsun.”İlahi saltanatı anlamak, görmek,keşf etmek ve gerçeğini bilmek,ancak Allah’ın yardımıyla ve bağışlamasıyla olur.Feraha’r ruh’ta denir ki:Adem(as)’ın Ay feleğinde bulunmasının bir kaç yönü vardır.Temiz ve kötü ruhlar unsur bedenlerinden ayrıldıktan sonra sema’ya yükselirler.Temiz ve iyi ruhlara sema kapıları açılır,Adem(as) ruh hakkında bilgilendirilir ve daha sonra onu karşılayarak yüce alemdeki makamına gönderir.Ay feleğinin hududundan illiyyine kadar olan yerler temiz ve iyi ruhların makamlarıdır.Kötü ve pis ruhlara gökyüzü kapıları açılmaz,ancak yer ile gökyüzü arasında Hz.ti Adem(as)’a sunulur,Adem(as) bilgilendirilerek onu süfli alemdeki makamına gönderir.Ay feleği şeffaf olup arkasını ve ötesini görmek mümkündür.Ay feleği hududundan siccine kadar olan yerler eşkiyanın mertebeleridir.Avam olan insanlar zannederek şöyle der;Ahiret alemi,cisimler alemidir.Kişi öldükten sonra cismin aynısının iade edilmesini Yasin suresi 81.ayetini delil gösterirler. “Yoksa gökleri ve yeri yaratanın tekrar onların tıpkısını yaratmaya gücü yetmez mi sanırsınız.Elbette gücü yeter.O,bütün mahlukatı yaratan,herşeyi hakkıyla bilen zat’tır.” Nasıl ki,büyük yıldızlardan olan gökleri ve yeri yaratan Allah,Kadir değilmidir onların küçük misalleri olan çocuğu halk ettiği gibi yeniden yaratsın.Bu düşüncede olan insanlar,yukarıdaki ayetleri ve hadisi şerifleri delil tutarak dediler;Ahiretteki cisimlerimiz,dünyadaki cisimlerimizin muhakkak aynıdır,misli değildir.İnsanın kuyruk sokumunda nohut büyüklüğünde olan kemiğin dağılmayıp,baki kalarak çürümediğinden, kıyametten sonra bu kemiklerden,cesetlerin,kırk gün yağmur yağıp tarlalarda tohum bittiği gibi biteceğine hüküm verdiler.Bunların hepsi bozuk ve batıl düşüncelerdir.
Feraha’l ruh’ta gelir ki;Hakimler yanında toplanma ve dağılma,vücut nefsinin yeniden dirilme ile ahirete varıldığında,cüz’i nefislerin külli nefiste toplanmasıdır.Şimdi,bunlara göre ahiret; Akılla anlaşılır fakat ruhani olmuş olur.Dünyada bir yolu ve düşünceyi takip ederek elde edilen ruhaniyet gibi.Fakat gerçek görüş şudur ki;İki diriliş veya yaratılış vardır.Biri özel suretle yaratılış,diğeri idrak eden ruhani yaratılışdır.Toplanma bu iki yaratılış üzerine devam eder.İlk yaratılış yani özel suretlenme,suretler aleminde,ikinci yaratılış ise batın olan ruhlar alemindedir.Şimdi,zahir (açık) ve batın (iç) isimlerini gerekli kılan,görünen ve görünmeyen alemlerin olmasıdır.Dünya’da ve ahirette bu isimlerin tesirleri açık ve bellidir.
Şöyle bir soru sorulursa;Dünya hala zahir(açık) ve ahiret batın(iç) dır.Toplanma gününde bunların tersi olur,yani,dünya batın(iç) ve ahiret zahir(açık) dir.Şimdi görünenlerde batın(gizli) olan nedir?
Cevap:Allah’ü Teala insanı cisim ve ruh olarak yaratmıştır.Cisim görünür,ruh ise görünmezdir ancak tesirleri ile anlaşılır.Cisme tabi olan gıda,bolluk,zenginlik ve azap hissidir,yani beş duyu ile algılanır.Ruh ise akla dayanır ve akılla bilinir.Yemek,içmek,nikah yapmak ve benzeri lezzetler cismani,gam,keder ve üzüntü vb.ruhanidir.Zıt olanlar buna göre kıyas edilebilir. Örneğin:Vurmak ve yaralamak cismin azap görmesidir,sevinç,ferahlık ve üzüntü ruhanidir.
Fakat,süfli yani rezil alemde olanları lezzet diye kabullenmek,noksan insanların gerçek anlayışında elem ve üzüntüleri kovmaktır.Amma Kamil(olgun) bir insana göre gerçek lezzetler Hak’kı keşf ve görme ile oluşan daimi zevkler ve lezzetlerdir.Bütün neşe ,lezzet ve zevkler buna dahildir.Cennette olan nimetler,yiyecekler ve içeceklerin sureti bu manaların suretidir.
Mana olan gerçek lezzetlerin,cennette gıda ile suretlenmesidir.Dirilişin,suret ve ruhaniyet üzere olduğuna inananlar kurtuluşa erdiler.Çünkü,daha önce belirtilen ahiret alemi,cahillerin düşündükleri gibi değildir,denilmesi,cesetle dirilişe karşı olmak demek değildir.Uhrevi hayatın temeli ve iç yüzü olan,Dünya’da yapılan işlerin suret bulduğunu bilmeyenlere yapılan sitemdir.
 Naim cenneti,özeldir ama ruhaniyet galiptir,cismani değildir.Bunlar dünyada bilinmeyen kamil’in sefa bulduğu keşf ve lezzetlerin suretleridir ki,bunlar makam ve mertebe görmek ve tahsil etmekle kazanılmıştır.Makam ve mertebe görmeyenlerin elde ettiği cennetlerin latifliği ve sureti,”takdir edilmiş mertebeler” ruhani olarak kamil’e bağlıdır.Şimdi,ahiret aleminde nimet ve ceza yoktur diyerek,sefa ve ruhaniyeti,ceza ve eziyetin batıni(iç) olduğunu,bu gibi sözlerin gizli anlamları bulunduğunu belirterek,gerçek anlayışa sahip olmayan ve gaybı suret üzere kıyas yapan gerçek üzere ahiret alemini idrak etmiş olamaz.Bunlar gibi arada kalanlar yakınlık menzillerine ulaşamazlar.Ahiret alemi,misal alemindendir.Efendimiz(sav) buyurur;   “Kabrim ve minberim arası,cennet bahçelerinden bir bahçedir.” Keşif ehlinden başka bahçe görmez.Avam olan insanlar da mescidden başka şey görmezler.Aynı şekilde,bir hadisi şerifte buyrulur;”Nil ve Fırat cennetten iki nehirdir.”Keşfi açık olanlar Nil veFırat’ın cennet nehirleri olduğunu görürler,ancak avam olan insanlar ise Nil ve Fırat görürler.
Sözün özü olarak,ahiret alemi,mutlak olan misal alemindendir.Yaşadığımız alemde emirler alemini göremeyiz,çünkü cenaze,soru için dururken,biz ise ölüyü yerde uzanmış görürüz, toprak altında mezarda biliriz.Küfür ehli olan ömrü boyunca ateş içinde olduğu halde konuşmaz susar,öldüğü zaman cehennemin dibine gider,biz ise yanmaz görürüz.
Sadık olan kişiden haber vardır:Zübeyda dedi:”Ahiret alemi,görünen alemden olmayıp misal alemindendir,iade edilen dahi mislidir.Bu söz,zahir ehli olan sünnet ehlinin inanışına ters değildir,belki onların bazı inanışlarına zıt olabilir.Zahir ehli olanların bu konudaki düşünceleri   şöyle özetlenebilir:Gerçektir ki,Allah’ü Teala insanın asli yapısını toplar ve onun ruhunu iade
eder.Bundan şu anlaşılır ki,insanın asıl yapısı mutlak olan unsurlardır.Bu sözlere göre,
 ahiretteki beden,yok olan bedenin mislidir,aynı değildir.Bazı yerlerde ise kelamcıların ve ehli sünnetten olanların misli ile iadeden anladıkları tenasühtür.Bu cevap boştur.
Tenasüh:Kişi öldükten sonra ruhunun tekrar başka bir bedenle gelmesidir.İkinci beden,birinci bedeni oluşturan unsurlardan (ateş,hava,su,toprak) oluşmamışsa tenasüh gerekir,çünkü bedenin asıl yapısı unsurlardır.Bu unsurlarla kayıtlı olan beden yok olunca,dört anasır aslına döner.
İhya-i ulûm’u açıklayan Hüseyin el-Murteza Rahimullah buyurur:Bazı ehli sünnetin kitaplarında bulunduğu üzere Hüccetil İslam Abdüsselam’ın mead adlı kitabında bu konular mevcuttur.Ehli sünnetin mead (insanın ahrette beden ve ruhla iadesi) üzerinde ittifakı insan bedeninin aynı iadesidir.Bedenden murad ise,ruhun bedene girdikten sonra ayrılıncaya kadar kısmına denir.Beden,daha sonra ziyade edilen eczası ile beraber asliyesinin bileşiminden meydana gelmiştir.Ahirette iade edilen beden, önceki bedenin aynısıdır.Nohut büyüklüğünde olan kuyruk sokumundan,kırk gün yağan yağmurlar sonucu topraktan tohum biter gibi biteceğini söylemektedirler,bu düşünceler bozuktur,gerçekle ilgisi yoktur.Gerçek olanı Hz.ti pir (ks) Mutaffifin suresi 22.ayeti “İyilik sergileyenler büyük bir nimetin tam içindedirler.” ayeti kerimesince ahiret alemini gerçek olarak keşf edip işin doğrusunu ortaya koyar.Bu olayın İmam Gazali’nin Kimya’yı saadet isimli kitabında belirttiği gibidir.İbni Sina da bu olayı inceleyip gerçek sözün ve doğrunun bu olacağını söyler,aynı şekilde Gelenbevi’de bu görüş üzerinde olduğunu belirtir.Bütün Hak ehli olan kamiller bu söz üzerine şunu söylemişlerdir;Gerçek şudur ki,ahiret alemi emir alemi olup,gayb ve melekuttandır. Konuşan nefs sadece ruhtur,cisim ruhla beraber değildir.Çünkü cisim değişir ve bozulur.Örnek olarak şu olaya benzetilebilir;Zeyd’in vücudu için değişme yoktur,çünkü,Zeyd’in vücudu bozulursa merkeple beraber binicisinin de vücutlarının değişimi,yani binicinin bozulması gerekir. Gerçekte binicinin bozulması mümkün değildir, boştur.Zeyd’in bedeninin bozulması ile Zeyd’in vücudu bozulmaz.İkinci bir örnek;İade edilen ruhtur,cisim değildir.Zeyd’in cismi yirmi sene içersinde tamamen eriyip yok olur,sonra yeniden taze et biter,veya ana karnında buharın yoğunluğundan ve onun bozulmasından ileri gelen azalar sonra gıda ile değişip ayrı olarak taze et biter.Halbuki Zeyd’in vücudu devamlı olduğu halde birdir.Yani çocukluktaki, gençlikteki ve ihtiyarlıktaki vücudu birdir ve onu değiştirmez.Şimdi merkebin bozulmasıyla binicinin bozulmadığı bilinir, muhakkak iade eder.Ahiret ruhanidir, cismani değildir fakat ahirete dönüş yine bir şekille yani görüntü ile olur.
Ebu Talip Mekki’den rivayet edilir;Ruh ahirete aittir,cisim ahirete ait değildir.Bundan dolayı, avamın söylediklerinin,düşüncelerinin,sorularının ve belirledikleri şekillerinin önemi yoktur.
Avamın sorduğu sorulardan birisidir ki;Bir insan bir insanı yese,hatta yediği,yiyicinin bir parçası olsa,o parça yiyici ile mi haşr olur?yenenle mi? Ve yine derler ki;Birisinin bir uzvu kesilse,uzvu kesilen kişi cehennemlik olsa,cehenneme yanmaya girince kesilen el beraber yanacak mı?yanacak dersen suçu yoktur,kesilen uzuv cehenneme girmez dersen,kişi noksan uzuvlu olur,veya bir hırsızın eli kesilip,sonra bu hırsız hayır işleyip cennete girecek olsa elsiz mi girer?bu halde kişi noksandır,cennete noksan girilmese gerektir,yoksa el ile mi girer?
Hayırda bulunduğu işlerde elsizdi.Bu tür boş sorulara cevap vermede zorluk çekilir.Böyle sorular olmaz.Bundan sonra da ölüm meselesi gelir.Ölüm,tekrar birleştirici boşanmamıdır? Yoksa ayırıcı boşanmamı dır?Genellikle fıkıh alimleri,ölüm,birleştirici boşanmadır demişlerdir.Bundan dolayı kişinin,eşi öldükten sonra onu yıkaması ve saçlarını görmesinde bir kusur bulmamışlardır.Tıpkı hayatta oldukları gibi davranabilirler açıklaması yapılmıştır.Bu meseleye ilave olarak denir ki; gerçek dirilme asıl cevher olan ruhun iadesidir.Cisim iade olmaz.Çünkü,cennet ehlinin ahiret alemindeki suretleri,dünyada iken sahip oldukları suretlerden daha güzeldir.Cehennem ehlinin ahiret alemindeki suretleri,dünyada iken sahip oldukları suretlerden daha çirkindir.Ahiret,ne cennet ehlinin,ne de cehennem ehlinin dünyadaki suretleri değildir.Hadisi Şerifte geçen kuyruk kemiğinden amaç,asıl cevher belirtilmektedir.
Hanefiye sordular;Ölüm,ayırıcı boşanmadır.Bu boşanma ölümle gerçekleştiğinden,kişi eşini yıkaması ve ona bakması kusur değilmidir?Hanefi cevabında,dirilme ruhun özel bir suret ile cesedlenmesi olup,dünyadaki cesedden ve asıl cevherden farklı olur.Fakat hadisde geçen
kuyruk kemiğinden amaç,konuşan nefs dir.İmam’ı Gazali’nin de sahip olduğu fikre göre’de,
madde cevheri yok olmaz,kişi öldükten sonra onu yıkamaması tedbire uymaktır.Bundan dolayı, insan öldüğü zaman özü yok olmayıp durumuna göre suret alır.Berzah’dan kıyamete kadar bu suretle kalır.Ahiret alemine geçerken özüne uygun gerçek bir suret ile suretlenir.
Yukarıda sözü edilen konular için sadıklardan haber vardır,vakıa suresi 61.ayetinde Cenabı Allah buyurur:”Bilmediğiniz neşe üzerine sizi yaratacağım.”Ruhumuzun,dünyada iken sahip olduğu duyuların özellikleri üzerine yaratılacağı denirse,bu söz gerçek olarak Allah’ın sözü olmaz.Çünkü,Yüce Allah,vakıa suresi 62.ayetinde önceki yaratılışınız kan ve nutfe idi sonra ana karnında gelişerek dünya’ya insan olarak geldiniz ve bundan sonraki yaşantınızı bilirsiniz.Buna gücü yeten yüce Rabb’iniz ahirette de yeniden yaratacağını düşünmezmisiniz?Araf suresi 29.ayette,ilk yaratılışınızda olduğu gibi,değişmeyen bir örnek üzere onun iadesiyle ilk durumuna geri döner.Yani yüce Allah dünya yaşantısıyla benzerlik kurup,dünyada benzersiz bir suret ile yarattı.Çünkü,Allah bizi dünya’da değişmeyen bir misal üzere yarattı.Aynı şekilde ahirette de değişmeyen bir misal ile yaratır anlamındadır. Bu ayeti kerimelerden anlaşılır ki;Sen dersen,geri dönmekten sözüyle kast edilen nedir? Cevabında deriz ki,İnsanların ruhlarına seslenerek,ahirette yeniden suretlenmek üzere dönersiniz.Fakat dünya’da ki gibi suretlenme olmaz.Onun için dünya’da ki karakter üzerine yaratmayı dileyip buyurdu:Abese suresi 22.ayete göre;”Dünya’da olduğu mizac (karakter,huy) üzere dilediği zaman yaratır.”Eğer aynısını iade etseydi,”sümme enşerahü” deyip muradı üzere olmazdı.Fütühat’ta vakıa suresi 62.ayetine işaret edilerek şöyle denir: Bilmediğiniz bir yaratılış üzerine sizi yeniden yaratırım.Başlıngaçtaki yaratılma benzeri olmayan ve bilemediğiniz yaratılış üzerine olup,bunun bilinmemesi demek ile ilgili olan alem masivallahdır(Allah’tan başka herşey).Buradan anladık ki,yaratılan herşeyi yüce Allah, bilinmeyen şey üzerine yeniden yaratır.Allah bildirmediği sürece kimse insanın iç yüzünü bilemez.Vakıa suresi 62.ayete göre:İlk yaratılışınızı bilirsiniz ve hiç düşünmezmisiniz,
ilk yaratılışınız değişmeyen bir suret üzerine idi.İşin gerçeği budur yani yukarıdaki ayetlerde belirtildiği gibidir.Yüce Allah’ın,Araf suresi 29.ayetinde buyurduğu:”Başlıngıçta olduğu gibi o hal üzere geri dönersiniz.”Sizi değişmeyen bir suretle yarattık,yine değişmeyen bir suret üzere sizi iade ederiz.Çünkü,suret surete,huy huy’a benzemez.Yine Şeyh’ül Ekber Hz.ti Muhamediyeden olan ‘Menzilü Arifü Cibril’ide’buyurur:Ruh ve tabii cismin birleşmesinden ne doğar?Cisim ruh içindir,nikahın kadının kocası için olduğu gibi.Aralarında bir doğum olur veya olmaz.Eşlerden biri öldüğünde boşanma ayırıcı boşanma veya birleştirici boşanmamıdır? Alimlerden bazıları kadın öldüğü zaman erkek dul kalır.Erkeğin o kadına bakması,açması caiz değildir.Bazı ulema da karı-koca arasındaki hürmetin devam ettiğini savundular.Erkeğin,eşini yıkaması caizdir dediler.Öldükten sonraki halleri dünyadaki hallerine benzer.Eğer kadının ölümü birleşebilme imkanı olan boşanma olarak kabul edilirse ruh bedene tekrar girer.Eğer ayırıcı boşanma kabul edilirse ruh bedene bir daha girmez.Bahtiyarlık içinde olanlara, safiyet elde etmiş takva ehillerine ve iyilere,belki yeni  cisimler inşa edilir.Azap ehli için bunun tersi söz konusudur.
Enbiya Kütüb-ü Menzile’de haber verdiler:Yüce Allah inanmış kulları için cenneti, inanmayanlar için cehennemi yarattı. Cennet’te nefsin istediği,canı çektiği nimetler vardır.Kim zerre miktarı bir şey işlediyse karşılığını ahiret aleminde görür.Bedreddin Hz.leri takdir edilmiş suale verdiği cevapta şöyle der:Enbiya ve arınmışlar (asfiya)  sözlerinde sadıkdırlar. Hz.ti Pir efendimiz enbiyanın bize,ahiretten haber verdiklerinden bazılarını şöyle belirtmiştir: Sadık,Resul Muhammed (sav) bizi bilgilendirmiştir.Zil zal suresi 7-8.ayetlerinde yüce Allah buyurmuştur:”Kim ki zerre miktarı hayır işlemişse onu görür,zerre miktarı şer işleyen onu görür.” Hadisi şerifte de,ancak sizin yaptığınız işler,size red olunur buyrulmuştur. İmam Gazali şerhi’r Rakîmi’de şöyle söyler:İyi bilmelisin ki, her amelin ruhta ve hakikatte suret olarak bir karşılığı vardır, ve o hakikat ölümden sonra ortaya çıkar.Amelin cinsine ve hakikatine uygun bir suret vardır.Eğer ameller güzel ise,o amele uygun güzel bir suret ortaya çıkar.Eğer amel kötü ise en çirkin bir suretle ortaya çıkar.Amelleriniz orada görünen suret olacaktır.Bu yüzden Resulü Ekrem (sav) efendimiz,siz hemen,sureti güzel olan,makbul amelle meşgul olun buyurmuştur.İbrahim(as),Nebi(sav)’e mirac’ta dedi;Benden ümmetine selam söyle ve onlara de ki,gerçek olarak,cennet düz bir yer olup bahçeleri sahra(çöl) durumundadır. Burada dikilmiş bir ağaç dahi yoktur.Ancak cennete fidan ve ağaç dikilmesi; süphanallah, velhamdülillah ve vallahüekber iledir.Bundan dolayı bu kelimeleri çokça söylesinler.Yukarıda belirtilen ayet ve hadisi şeriflerden bilindi ki,ahiret alemi,iyi işlerin güzel suret bulduğu yerdir. Cennet halkının suretleri nasıl,köşk,huri,ise,günahkarların işledikleri kötü işlerin suretleri de kötü olup bunlar;ateş, yılan ve akreplerdir.Çünkü berzah ve ahiret aleminde manalar suret giyer ve bu suretlerle görünürler. Cenabı Hak,Ali İmran suresi 22 ve 56. ayetlerinde buyurur; 22. ayet:“Çalışıp ürettikleri hem dünyada hem de ahirette boşa çıkmıştır.Hiçbir yardımcıları yoktur onların. 56.ayet:Küfre sapanlar var ya,işte onlara dünyada ve ahirette şiddetle azap edeceğim. Hiçbir yardımcıları olmayacaktır onların.” O günde gizliler aşikar olur yani namaz kılan kılmayan,oruç tutan tutmayan,gusl eden etmeyen,buna benzer işler,o günde hiçbir kimsenin ne gücü,ne de yardımcısı vardır,ki günahlarından kurtulmuş olsunlar.Bunları bizlere enbiya haber vermiştir,fakat muradlarını anlamak güçtür.Enbiyanın muradlarının anlaşılması için,Bedreddin hz.leri buyurur;Enbiya ve asfiya sözlerinde doğru olup,söyledikleri sözler birer inci ve cevher durumundadır.Bu sözlerin anlaşılması gerekmektedir.Bizim ihtiyacımız o dur ki,bütün peygamber ve arınmışların telkininden bunların alınması gerekir. Şimdiki zaman da ise,kamil bir mürşidden bu ilmin öğrenilmesi lazım gelir.Onlara tabi olup gerçek anlaşılmış olsun.Yüce Allah buyurur:Zuhruf suresi,45.ayet :“Senden önceki resullere sor:Rahman’dan başka kulluk/ibadet yapılacak tanrılar yapmışmıyız?”Yüce Allah,O enbiyaya,kendi birliğinin açıklanması için hidayet eyledi.Şimdi sende tevhid emrinde onlara uy.Cenabı hak bunu En’am suresi 90.ayetle elçisine duyurur:“İşte böyleleri Allah’ın yol gösterdiği kimselerdir.Sende onların yolunu izle ve şöyle söyle,Ben şu yaptığıma karşılık sizden bir ücret istemiyorum. O sadece alemlere bir öğüttür.”Yine Cenabı hak bir ayetinde şöyle buyurur;Enbiya suresi 7.ayet,eğer bimiyorsanız,zikir ehline sorunuz. Haberde gelmiştir:Alimler peygamberlerin varisleridir,bu varislere sorunuz.Abdülgani hz.leri,Füsus şerhinde şöyle der;Hz.ti peygamber (sav) efendimizin vefatında Ebubekir(ra) buyurdu;”Kim Muhammede ibadet ederse bilsin ki, Muhammed vefat etti.Kim ki Allah’a ibadet ederse,Allah diridir ve ölmez.”Ebubekir Sıddık(ra) bu sözüyle bir noktayı işaret etmektedir,bu ise;Resulü Ekrem efendimiz(sav)’in kendisine öğrettiği şeylerin ilham yoluyla, Allah’ın kendisine açıklamasıdır.Cüneyd’i Bağdadi hz.leri şeriat alimlerinden birine şöyle seslenmiştir;”Ey ulemayı rüsum! İlminizi ölü olduğunuz halde,bir ölüden aldınız, öldüğünüz de ilminiz de ölür. Efendiniz öldüğü zaman ilmi de ölür,ilminiz ölüdür ve size hiçbir faydası yoktur.”“Biz kamiller ise,ilmimizi bir diriden ve ölümsüzden aldık.Efendimiz bakidir, ölmez. İlmimiz de daima diridir,ölmez.Hz.Pir efendimiz(ra) Rasulan-ı Dımeşki hz.lerinin bir risalesinin tercümesinde şöyle buyurur;Hakikate ulaşmak ancak beş şeyle gerçekleşir. Bunlar:Resulullah ve varislerinin;1-Ef’aline uymak,2-sıfatlarına uymak,3-Edebleriyle edeblenmek,4-Hal’leri ile hallenmek,5-Mertebeleri ile görmektir.Zat’a ulaştıkları gibi,zat’a vuslat(kavuşmak) etmektir. Vuslat ve kemalat(olgunluk) makamları altıdır,üçü terakki(yükselme),üçü de tedenni(aşağı inme,tenezzül)’dir.Yedinci makam Rasulullah(sav) efendimize mahsustur.Kamiller oraya ancak Resulallah(sav) efendimizin izni ile girebilirler, ancak izinle de girseler zevkleri olmaz, çünkü makamın zevki,makamın sahibine özeldir. Örneğin,bir kişi padişahın odasına girse odanın her tarafını görür,ama oda padişahındır, Güneşin görünmesi de bunun gibidir.Belirtilen makamın keşfi ve zevki ancak Cenabı Hak’kın hediyesi ile olur.Bu makam Resulallah(sav) efendimizden ya mana aleminde,ya misal aleminde yada yakaza (uyku,uyanıklık arası) durumunda kutlu ağzından alınır.Veya bu makamı almış bir varisin telkini ile alınır,ancak zevk edilemez.
Sonuç olarak:İlmi hikmeti(ilmi tevhid) enbiya ve varislerinden öğrenmeye muhtacız,bu ilme ihtiyacımız var.Bunun eğitimi de varislere yani kamil mürşitlere tabi olmakla gerçekleşir.
Bunun için kitabın tasnifini yapan Bedreddin Hz.leri buyurdu;Bu ilmi bil,asla şek şüphe etme. Çünkü insana ilimden başka bir şey gerekli değildir.Bu ilmin öğrenilmesi mutlaka bir kamil mürşdin ağzından olur.Bundan şüphe etme ve bunun için ar dahi yapma.Çünkü bize ilimden başka bir şey gerekli değildir.Varidatın buyurduğu ilim bize lazımdır.                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                              

1 yorum:

la tahzen dedi ki...

teşekkürler