11 Ekim 2011 Salı

22.BÖLÜM FELEKLER KONUSUNUN SADELEŞMESİ

Burada açıklanan felekler hakkındaki bilgilerin aslı ve bu bilgilerin gerçekleşmesi ile ancak ruhani ve cismani seyir başarılabilir ve anlaşılabilir.
Seyrin açıklaması ve insanın maddesinin açığa çıkışı şöyledir:İnsanın maddesi,Hak’kın Zatından esmaya,esmasından ilmin manasına tenezzül(inme) etmiştir.İlminden kaleme, kalemden levhaya,levhadan tabiata,tabiattan heyulaya(madde-ilk madde),heyuladan surete, suretten cismi küle,cismi külden arş’a,arşdan kürse,kürs’den feleki atlasa,feleki atlastan feleki menazile,feleki menazilden semavata,semavattan unsurlara ki:Ateş,hava,su ve topraktır.
Bu tertip üzerine üç doğuş adı verilen:Maden,nebat,hayvana ve sonra gıdaya oradan keymusa
Keymus:Yiyeceklerin midede hazmolunup erimesiyle oluşan sıvıdır.Keymustan kana,kandan sadide(sarı su),sadidden meniye,meniden ana rahmine,oradan alakaya (pıhtılaşmış kan) Alakadan mazğaya(bir lokmacık et),mazğadan kemiğe,kemikten ete ve yüklenmenin tamamlanmasına kadar tenezzül etmiştir.Müminûn suresi 14.ayette ‘fetebarekallahü ahsenül halikin’.(Yaratıcıların en güzeli Allahtır.) Mevakıb’da bu ayetin açıklamasında şöyle denir:Bundan sonra o meniden uyuşmuş kan yarattık,o kanı bir parça et,o eti kemikler yapıp üzerlerine etler giydirdik.Sonra onun ana rahmindeki halkiyetini tamamlayıp ona ruh üfledik.Allah teala,bunları yaratmasında ve bunlar üzerindeki bütün hükümlerinde ve de kudretinde  güzel ve yüce oldu.Ruhül Beyan’da;’Fetebarekallah’yani kudret denizinin ve O’nun kuşatıcılığından şanı yüce oldu.Allah’tan karşılık,güzel yaratılıştır,Allah’ın kudret ve sanatı ne güzeldir.Aynül Hayat’ta der ki:Müminûn suresi 14. ayette geçen kısım için’Sümme enşe’nâhü halkan âharu’Sonra onu bir başka yaratılışta yeniden kurduk.Yani,O,halk ettiği mahlukatın gayrısı ki,O halkı ahiri(başka bir yaratılışla halk edileni),onlardan daha güzel suret,olgun istidat ve kerametin en üstünü ve yüce mertebe ile onlar üzerine fazilet yönünden kabul etti.İnsan,en güzel yaratılış olduğundan Cenabı Allah kendini,İnsanı yarattığından dolayı Müminûn suresi 14.ayette geçen’Allah’ın kudret ve sanatı ne güzeldir.’sözü ile meth etti ve övdü.Çünkü yüce Allah en güzel mahluk olan insanı yarattı.Yarattığı insanı,irfaniyetin kaynağı,Sevginin deposu ve kendine ayna kıldı.Ey sevgili dost:Övülmeye layık ve yüce olan Hak,Arş,kürsi,levh,kalemi,melâike,yıldızları,gökleri ve yeri halk etti.Zatı mukaddes,bunları yarattıktan sonra insanın halkiyetini,kendisini övdüğü gibi övdü ve meth etti.Bu övgü ve meth ile insanın,kendisine ulaşmasına,fazilet ve keremine delil yaptı.Lutuf ve ihsanına en güzel ayna olarak yazdı.
                 Rivayet edilir ki:Abdullah bin Ebi Sarh,Resulullah’ın vahiy katibi idi.Birgün Resulullah(sav) ile beraber iken’Halkan ahiru’(sonra onu başka bir yaratılışla yeniden kurduk.) sözüyle imtihan oldu.Abdullah bu söz ayetmidir? yazayım mı? dedi.Resul aleyhisselam da ayettir yaz dedi.Abdullah şüpheye düşüp,içinden,Ayetler bu şekilde geliyorsa ben de Muhammed gibiyim diye düşündü.Olayı hafife alarak bana da vahiy geliyor diyerek Mekke’nin yolunu tuttu ve bu düşüncesiyle kafirlerden oldu.Yine bir gün,Hz.ti Ömer(ra)’e bir ayet nazil oldu.‘Fetebareka’llahü ahsenü’l halikin’(yaratıcıların en güzeli Allah’tır.) ayetini telaffuz etti.Resul Ekrem(sav) efendimiz Ömer(ra)’e dönerek böyle bir ayet nazil oldu ya Ömer dedi.Ömer(ra) bu açıklama üzerine,nail olduğu bu makama övünerek haline şükretti.
Buraya dikkat edilirse:Hz.ti Ömer(ra)’in saadetine,Abdullah bin Ebu Sarh’ın küfrüne sebeb olan bu olayın iç yüzü nedir?Buna Yüce Allah’ın şu sözü kafidir,Allah onunla birçok kimseyi saptırır,birçoklarını da doğru yola yöneltir.Bakara suresi 26.ayet.
Mevakıbda’Lekad halakna’l insâne fî ahseni takvim’.Biz insanı,gerçekten en güzel surette yarattık.Tin suresi 4.ayet.Bu ayetin tefsirinde belirtilir ki;Biz insanı doğruluğa bağlı,güzel suret,yumuşak huy ve hisler sahibi olarak bütün güzellikleri kendinde toplamış,kainatın seçkinleri ve ilahi emanete layık olarak halk ettik.Ruhul Beyanda belirtilir ki,kıvamında ve olgunlukta,suret olarak ve manevi olarak insan her şeyden güzeldir.Arzu ve isteklerine uygun aza ve en güzel şekilde olan insanı,Allah görünce buyurdu:Güzel suret üzerine sizi biçimlendirdim.Teğabün suresi 3.ayet.Böylece insanı,sıfatı ilahiye olan, hayat, ilim, irade, kudret,semi,basar,kelam sıfatlarıyla vasıflandırıp halk etti.Bunlar,hakikatı ilahiyenin suretleridir.Buna işaret eden hadisi şerifte Nebi(sav) buyurur:Allah Ademi kendi sureti üzerine halk etti.
Yahya Bin Eksemül Kâzi’den rivayet olunur ki;Yahya,yaratılışı,güzel şekil olarak tefsir etti ve bunu bir hikaye ile pekiştirmeye çalıştı.Zamanın birinde,padişah ayın onbeşinde yani dolunay halinde iken eşi ile birlikte bulunduğu sırada,eşine şöyle seslendi,Eğer Ay’dan daha güzel olmaz ve görünmezsen bu gece sen şöyle veya böyle olursun diyerek yemin etti.Ancak padişah sözünde durmadığından fıkıhçıların hepsi,padişah yeminini bozdu diyerek fetva çıkardılar.Fakat Yahya Bin Eksem,padişah yeminini bozmadı diyerek şunu belirtti;Fetva,ilim iledir.Çünkü Allah Teala,Ben insanı en güzel surette halk ettim buyurmaktadır.(95/4) Şimdi, insan en güzel eşyadır,insandan daha güzel başka bir şey yoktur.
                   Niyazi hazretleri buyurur: 
                  
Zâhida suret gözetme içeru gel cana bak                                                                               Vech üzere gör ne yazmış defteri rahmana bak
Mushaf-ı hasende yazmış kulhüvallah ayeti
Gel inanmazsan gir oku mekteb-i irfana bak
Alem anın hüsnünün şerhinde olmuş bir kitab
Metnin istersen Niyazi sureti insana bak.
Limütercime
Ey azizim sırrı irfan dile sığmaz söylene
Kenzi esrarı hakikat laf değil kim biline

Bu tenezzüldür uruc hem sureti insanına
Aksi mirac bu gecikme seyr madde devrine
                                     Akl ve fikir ermez acibdir bu dolabın sırrına
                               Suret-i insana gelmek bu meratib katına
                                          Ermeyince kamillerin ol hakikat şehrine
Ta fena edince nefsin cümle ekvan fahrına
                              Hilmiyâ agâh değil bu zevke dair râzıne
                                           Evvelki levlak sırrı gelmez vahyi ilham kalbine.
 
Muhammed Nur hazretleri(ks),Allah onun kalbindeki sırrı kutlu kılsın.Feleklerin devrine dair buyurdu:Bir parçası burada:Her bir felekten bereket konusu olması vesilesi ile yazacağız.
Felek-i evvel:Zat feleğidir.Şu bilinmelidir ki Zat:İlimle bilinmesinden,açıkta olan ve görüntüdeki  kayıtlardan arınmış ve temizdir.Çünkü,Zatın görünmesi ve bilinmesi,gerek dünya’da gerekse ahirette ancak Rububiyet tecellisi ile olur.Yani,Hak’kın cemali,eserleri ile açığa çıkmış olup Rububiyet ile zevk olur. Buradan da anlaşılıyor ki,Hak’kı görme ve bilme Rububiyet ile ilgilidir.Zatına sınır çizilemez.
İkinci felek:İlk tecelli olup,sıfattır.Bilinmelidir ki,Zatı ilahiyenin sıfatları sınırlı değildir.Onların başlangıcı ve sonu yoktur.Ana hatları ile yedidir.Hayat,ilim,irade,kudret,semi,basar ve kelamdır.Bu sıfatların her birisi tektir ve çoğalmazlar.Hak’kın zatının tek olduğu gibi.Yine sıfatlar tekliği ile anlam kazanırlar.Zatında sabit olmalarına rağmen zat üzerinde fazlalık ve eksiklik meydana getirmezler.Ancak zatı yine tektir.Bu sıfatlar manaları gereği açığa çıkmak isterler.Bu açığa çıkış ise Allah’ın isimleriyle olur.
Üçüncü felek:İkinci görüntü ve tecellidir,esma tecellisidir.Ana hatları ile yedidir.Kadir,mürid,
Alim,hay,semi,basir ve mütekellimdir.Bu isimlerin her birisinin ilgi alanları farklıdır.Kadir ismi eşyanın icadını ve yokluğunu gerektirir.Aklı kül feleği;Şimdi aklı kül,ilahi isimlerin,zati sıfatların  ve zatı kutsiye mazharıdır.Nefsi kül feleği:Nefsi kül,şeriat alimlerinin yanında levhi mahfuz(saklı levha),kitabül mübin(açık kitap) ve ümmül kitap(kitapların anası) gibi isimler alır.                                                           
Şu bilinmelidir ki,mukaddes olan hazreti zatın,celal ve cemaline ve ilahi isimlerine yönelmesi ile aklı kül meydana çıktı.Yani nuru Muhammedi,gaybın bilgisi ve karanlığı yok eden manevi nur olarak açığa çıktı ve nefsi kül zuhura geldi.Hak’kın mertebeleri ve halk,aklı kül vasıtasıyla hepsi nefsi külde toplandılar.
Tabiat feleği:Bilinmelidir ki,tabiat,nefsi külün yüz göstermesi sayesinde manevi zuhur ile açığa çıkmış Rahmanın nefesidir.Çünkü rahmanın nefsi,nefsden temiz ve saftır.Tabiatta asıl olan ruhun harareti ve rutubettir.Çünkü bir kimse aslının hararet ve rutubetten olduğunu, tabiatta herhangi bir maddenin şekillenebilmesi için hararet ve rutubetten yardım alması gerektiğini bilir.Bilgimize göre zahir olan ve şekle kabiliyeti olan maddeye heyula ve heba ismi verilir. Heyula:Bütün cisimlerin ilk maddesi.Heba:İnce toz,atom parçacığı.
Bilinmelidir ki, Heyula,külli manevinin emridir ki,kendisinde şekil almaya kabiliyeti vardır. Belirli şekli olanların maddesidir.İmamı Ali(ra) heyulayı,heba olarak isimlendirdi.Buradan da anlaşıldı ki,bütün eşyanın maddesi,suretlerle meydanda olan hakikatı külliyedir.Kesin bir görüşle,şekil almaya müsait olan madde heba olarak isim aldı.Mesela,teknede bulunan hamur hertürlü şekil almaya uygundur.Ondan,yuvarlak,kare,dikdörtgen ve türlü şekillerde ekmek yapmak mümkündür.Fakat örneği verilen hamur hissidir,heba ise manevidir.Benzetme maneviyatın his yönüdür.
Felekül şekil:şekil feleğidir.Bilinmelidir ki,şekil manevidir.Şekil demek:manevi olan her şeyin,açığa çıkma yönünden,heba da sabit olması demektir.Bu şekil,haricde oluşmak istediğinden cisim talep etti.Cismi kül,manevi olarak çoğalan nesiller gerekli kıldı.
Cismü kül feleği:Cismi kül manevidir.Belirli bir şekle kabiliyeti olan cüzlerin(parçalar) açığa çıkmalarına yardım eder.
Arş feleği:Azametli olup,önemli bir felektir.Cismi külden bir cüzdür.Şekli küre biçimindedir. Kürs feleği:Şükür isminin mazharıdır.Bütün şükredenlerin şükürleri bu feleğin yüz vermesiyledir.İki ismin mazharıdır,yani celal ve cemal isimlerinin mazharıdır.Bu felek,şükür isminin sureti olduğundan bütün şükredenler bu feleğin üzerinde olurlar.Sekiz cennet topluluğu mükafat bulur ve bu mükafat,ibadetlerinin hep şükür olmasındandır.Sekiz cennetin dördüne suret(amel) cenneti denir.Huri,gılman,ağaçlar,nehirler bu cennetlerde bulunur.Diğer dört cennete de naim(irfan) cennetleri adı verilir.Vesile adı verilen cennet ise Resulu Ekrem (sav) efendimize mahsustur,bu cennete hazreti Kudüs de denir.Bütün cennetlerden yücedir ve altında olan cennet,bütün enbiya ve resüllerin cennetidir.Bunun altında olan cennetler, halife olan kamillerin bulunduğu cennetlerdir.Onun altındaki ise,şehitlerin ve evliyaların cennetleridir.Ancak bu dört cennette Allah’ın cemalinin görülmesi vardır.Bu cennetlerin halkına Allah’ın cemali ihsan edildiğinde yüce olan cennetlere yükselerek,cemal ile şereflenirler.Bütün cennet ehli,hazreti kuddüs olan vesileye Cuma günü yükselirler ve Allahın ziyafeti ile şeref bulurlar.Resulullah(sav) efndimize bütün gönül ehilleri misafir olurlar ve o makamda hak’kın cemali ile şereflenirler.
Atlas feleği:Buna burc feleği de denir.Maddesi arş olarak isimlenir.Atlas feleğinin sureti,burç feleği olarak adlandırılır.Atlas feleği denilmesinin nedeni seyir ve hareketinin belirli olmamasındandır.Burç feleği olarak anılmasının sebebi ise,Yüce Allah’ın kale burçları gibi olan oniki burcu bu felekde halk etmesinden dolayıdır.Onların vücutları meleklerdendir.Bu meleklerin kimi ciddi kimi deli,kimisi de  kendi tabiatlarında olduklarından bu şekilde isimlendirildiler.Kimi sıcak,kimi soğuk,kimi yumuşak,kimi kuru,kimiside bu karakterlere tamamen uygun olduklarından bu isimleri almışlardır.Ancak,asla hayvan şekillerinde değillerdir.Her birisi birFeleği idare eder.Fakat idareleri yardım şeklindedir,illa bir felekte bulunmaları şart değildir.Atlas feleği,cennetlerin tacıdır,bütün cennet topluluğu bu feleğin nuru ile nurlanırlar.
Menazil feleği:Sabit gök cismi ve yıldız olarak da isimlendirilir.Bu feleğin maddesi kürsi olup şekli menazil feleği adını alır.Mukadder isminin mazharıdır.Bütün feleklerin hareketi,onların düzenlerinin oluşturulması ve ihtiyaçlarının karşılanması,cennet ehlinin mertebelerinin taksim edilmesi ve cehennem ehlinin derecelerinin belirlenmesi bu feleğin ruhaniyetinin yüz göstermesi ile olur.Bütün gönül ve cennet ehlinin bulunduğu hakikat şehri ve tabiat denizi bu feleğin üzerindedir.Cennet ehli,cennete girmeden önce tabiat denizine dalarlar, cisimleri,tabi oldukları yerin cisimlerine dönüşür.Meleklerde olduğu gibi cesedleri nurdan olur.Hakikat şehrinin halkı girdikleri cennetlerde zevk ve neşe ile seyre dalarlar.Bütün gökler ve yer ve cennet halkı,girdikleri cennetlere göre düz ovada atılmış birer halka gibidirler, onların girdikleri cennetler bu feleğin üstündedir.Adı geçen bu dört feleğin cisimleri ittifak üzere tabiat cisimlerindendir ve melekleride bunlara bağlıdır.Bir hadisi şerifte belirtildiği gibi:
Resullah(sav)’e bir kimse selam ve övgüde bulunduğunda,bir melek tabiat denizine dalar ve bu denizin her damlasından bir melek yaratılır,selam ve övgüde bulunana daima dua ederler.
 Bu alemlerde bulunanlar,bu iklimlere bağlı oldukları için ihtiyarlamak,uyumak,keyifsiz olmak yoktur ve her türlü kederden de uzaktırlar.Çünkü bu belirtilen özellikler ve hisler unsurlar iklimine aittir.
Keyvan feleği:Merkez anlamına gelir.Kırmızı felek ve Zühal yıldızı olarak da adlandırılır.
Rab isminin mazharıdır.Alemde meydana gelen,zevki ve ruhani yardımlar,cisimlerin beka bulması,bu feleğin ruhaniyetinin yönelmesi ile olur.İbrahim(as) bu feleğe yükseldi,ayrıca bu feleğin ruhaniyeti Mikail(as)’dır ve erzak vekilidir.İbrahim(as)’ın misafirlerini beslediği gibi her ihtiyaç sahibine erzak yetiştirir.Mikail(as) askerleri çoktur,sayılarını Allah bilir.Her bir taneyi bir melek korur ve ona hizmet eder.İnsan ve hayvan ayırımı yapmaksızın onların yiyeceklerine bir tehlike ve kayıp gelmeksizin,ihtiyaç sahipleri gıdalarını yiyinceye kadar onları korur ve beslenmelerini sağlamış olurlar.
Bercis feleği:Müşteri feleği denir.Alemdeki bütün ilimler ve ilimlerin gerekli kıldığı bütün oluşumlar bu feleğin ruhaniyetinin yüz vermesiyledir.Bu feleğe İsmail(as) yükselmiştir.
Hz.ti.Muhammed(sav)’in kalbinin suretidir.Mikail(as)’ın himmeti Muhammediye sureti olduğu gibi.                                                                                                                        Behram feleği:Bu feleğe intikam sahibi felek ve Merih feleği de denir.Bu feleğin yetki ve idaresi celaldir.Savaşlar,uygunsuzluklar,karşı gelmeler,depremler ve benzeri afetlerin oluşması bu feleğin ruhaniyetinin yüz göstermesi ile olur.Bu feleğin ruhaniyeti Musa(as) ve Azrail(as)’dır.Ululazim peygamberlerin,krallar ve sultanların savaş ile görevlendirilmeleri bu feleğin sevk ve idaresi ile olur.
Yuh feleği:Güneş feleği de denir.Bütün feleklerin kutbudur.Nur isminin mazharıdır.Bütün mevcudatın maneviyatlarının ve hislerinin açığa çıkması,bu feleğin ruhaniyeti olan nur isminin yüz vermesi ile olur.İdris(as)’ın durağıdır ve Cebrail(as)’ın ruhaniyeti bu felektedir.
Hz.ti Muhammed(sav)’in aklının sureti Cebrail(as)’dır.Bundan dolayı vahiy ile görevli melek oldu.Azrail(as)’ın ruhları tutmakla görevli olduğu gibi.Cenabı Allah;Rahman suresi 17.ayette şöyle buyurur:’iki doğunun Rabbi de O’dur,iki batının Rabbi de.’Gerçekte anlamı şudur:Suretlerin hissi olarak,nur ismi ile açığa çıkışı bir doğu,suretlerin vücutlarının nur ismi ile açığa çıkmaları bir doğudur.İki batı da böyledir.Suretlerin kaybolması ve nur’un, Adem isminde gizlenmesidir.
Zühre feleği:El-musavvir suretidir.Bilinmelidir ki,Zühre feleğinin ruhaniyeti olan,musavvir isminin yönelmesi ile cisimler alemindeki suretler meydana gelir.Güzel suretlere meyil etmek ve aşık olmak,bu feleğin ruhaniyetinin yüz vermesiyledir.Budan dolayı Yusuf(as)’ın durağıdır.Yusuf(as);Bulunduğu zamanda,insan türünün,hem manevi hemde suret olarak en güzeli idi.Bütün güzellikler kendisinde toplanmıştı.Yusuf(as)’ın talihi Zühre olduğundan, bütün yaratılmışlar O’nun güzelliğine aşık oldular.Züleyha’nın,yusuf’a olan aşkı herkesce bilinmektedir.Babası olan Yakub(as)’ın mizacı,güzel suretlere meyilli olduğundan,güzel suret ve olgun bir yaratılışla,Yusuf(as)’ı,Yakub(as)’a hediye etti.
Katib feleği:Bir diğer ismi de utarid’dir.Bu feleğin ruhaniyeti Muhsi ismidir.Bu feleğin  ruhaniyeti sağsabaildir(ölümsüzdür).Hz.ti İsa(as)’ın durağıdır.Cenabı Allah,Nisa suresi 157 ve 158.ayet lerde buyurur:’O’nu ne öldürdüler,ne de astılar,sadece onlara benzeri gösterildi.’Bilakis Allah O’nu kendine kaldırmıştır.Ali İmran suresi 55.ayette de:’Ey İsa seni vefat ettireceğim,seni kendime yükselteceğim.demektedir.’Bilinmelidir ki,her bir şeyin sayılabilir olması,bütün olması ve sınırlı olması muhsi ismi ile olur.Bütün katiplerin katipliği, tüm eşyanın isimleri ve sayıları bu feleğin ruhaniyeti olan muhsi isminin yüz vermesi ile olur.
Bundan dolayı Hz.ti İsa(as) ahir zamanda,Muhammed(sav)’in halifesi olarak yani hem nebi rütbesi hem de Muhammedi hilafet ile,ve bunların arasındaki tüm değerleri kendisinde toplayarak zahir olur.Bundan dolayı İsa(as)’ın kıyamet gününde iki haşrı olur.Birisi enbiyaların sancağında diğeri de halifeler sancağında gerçekleşir ve velilerin sonuncusu olur.  Böylece genele ait olan velayet de sona erer.
Ay feleği:Bu feleğin ruhaniyeti mübeyyen(açıklanan) isminin mazharıdır.Adem(as)’ın durağıdır.Bütün maden,bitki,hayvan ve insanlar,açıklanmış bu üç doğuşun gerçekleşmesi ve onların büyüyüp gelişmeleri Ay feleğinin ruhaniyeti olan mübeyyin isminin yakınlık göstermesi ile olur.Bundan dolayı insanlığın babası olan Adem(as)’ın durağı bu felek oldu.
Suların tuzlu ve tatlı olarak zıtlık göstermesi,yağmurların yağması ve buharın oluşması ay feleğinin yakınlığı ile olur.Adem(as)’ın,Mekke ile Taif arasında suretinin yaratılıp O’na ruh üflenmesi ile yeryüzüne halife oldu.Bu halifelikten dolayı bütün melekler O’na secde ettiler.
Batında olan Adem(as)’ın soyu latif olarak insan suretiyle açığa çıktılar,ruhlar aleminde Cenabı Hak’kın,a’raf suresi 172.ayetle belirtilen “(elestü bi rabbüküm)”Ben sizin Rabbiniz değimliyim”sözüne muhatap oldular,buna karşılık bütün ruhlarda”Beliğ”evet diyerek karşılık verdiler.Bundan sonra Adem(as)’ın açığa çıktığı yeryüzüne dağıldılar,bu yeryüzü de onların meskenleri oldu.Yeryüzünden başka bir yerde insan bulunmadığından dolayı Ay feleği Adem(as)’ın durağı oldu.
Esir feleği:Bu feleğe ateş feleği de denir.Bilinmelidir ki,yüce Allah,Ay feleğinin altında ateş feleğini yaratmıştır.Bunun hikmeti ise;Ay feleğinin altında ateş feleği yaratılmamış olsaydı yeryüzü soğuktan donardı,dolayısıyla nebat,hayvan ve insan yaşamazdı.Esir feleği,kabz(tutan) isminin mazharıdır.Yeryüzünü donmaktan koruyan ve bu halden men eden bu feleğin ruhaniyeti olan kabz ismidir.Bu ateş küresinden yüce Allah,cinlerin babası olan can’ı yaratmıştır.Adem(as)’ı topraktan yarattığı gibi.Fakat Adem(as)’ın eşi olan Havva kendisinden yaratıldığı halde,can’dan da bu şekilde bir eş yaratılmamıştır.İlahi hikmet olarak Adem(as) cemal ve celal isimlerini kendinde toplamıştır.Kendinde olan cemali ilahiyi,Havva aynasından seyretmek amacıyla Havva vücuda geldi.Cinlerin babası olan Can,sırf celaldendir.Yaratılışı hünsa(erkekliği veya kadınlığı belli olmayan,her iki cinsi de kendinde taşıyan) şeklinde oldu.Evlatları da kendi dişiliğinden meydana geldi ve ilk evladı,hırs babası olan iblis oldu.Bunların yemeleri ve içmeleri latif olan şeylerin koklanması gibi olur.Meleklerin beslenmesi hisleri yoluyla bakmak,içmeleri ise güzel kokuları koklamaları şeklinde olur.Cin topluluğu uzun ömürlü olurlar ve ölürler,ancak ölmeleri meleklerin üflemesi ile olur.Üfleme yapılmadığı sürece ölüm gerçekleşmez.Cin topluluğu üreyebilir, onlardan kafir olanı ve Müslüman olanları vardır, birbirleriyle savaş yaparlar,savaş yaptıkları bölgelerde kasırga oluşur.
Hava feleği:Hava feleği,ateş küresinden su küresine kadar olan bölgeyi kapsar.Hay isminin mazharıdır.Bütün canlıların hayatı,sıhhatli ve sağlıklı oluşu bu feleğin ruhaniyeti olan hay isminin yakınlık göstermesi ile olur.Bu feleğin sıcaklığı Güneş,soğukluğu Ay mizacında olduğundan hay isminin mazharı oldu.Güneş’in ısısıyla suların buharlaşması onlarda noksanlık oluşturur fakat bu noksanlık ayın soğukluğu ile tekrar yerine gelir.Görmezmisin ki denizler; Güneşin ısısıyla azalırlar,bu azalma Ayın soğukluğu ile yerine gelir.Havaya yükselmiş olan buhar,altı sebep oluşmadan yükselmez.Şartlar oluştuğunda,hay mazharı olan hava kuzey tarafından eserek bulutları yürütür,Güney tarafından esmekle bulutları yoğunlaştırır,batı tarafından esmekle bulutları sulandırır ve doğu tarafından eserek suları tatlandırıp yağdırır.
Su feleği:Muhyi isminin mazharıdır.Suyun yaratılışı tatlı ve lezzetlidir.Fakat yedi denizlerin suları kimi acı,kimi tatlı,kimi ekşi,kimi tuzlu ve kimi de kötü kokuludur.Diğerleride bu şekildedir.Suların bu karakterde olmaları bulundukları yerin özelliklerinden kaynaklanmaktadır.Su feleği her şeyin hayatıdır.(Yuhyi külli şey).Hayvan,bitki ve diğerlerinin hepsinin aslı sudur.Altın,gümüş ve bakır gibi madenler ateşe atıldığında hepsi su olur.Fakat bazısı geç erirken bazıları da çabuk erir.Hepsinden yavaş eriyen taştır.Buradan da anlaşılıyor ki,her şeyin aslı sudur.Bunun için her şeyin aslı ateş ve sudur dediler.Çünkü Rahman’ın nefesi olan bu tabiatın aslı hararet ve rutubettir.Unsurlardan geçiçi olanlar toprak ve havadır.Soğukluk ve kuruluk mizacında olanların geçiçi olduğu gibi.
Toprak feleği:Mümit isminin mazharıdır.Herşeyin ölümü,bu feleğin sevk ve idaresini geçekleştiren kadir ismi ile olur.Bundan dolayı maden,nebat,hayvan ve insan hayat bulup olgunluk derecesinde meydana gelir.Hava feleğinin yöneticisi alim ismi,ateş feleğinin yöneticisi mürid ismi,su feleğinin yöneticisi muhyi ismi olduğu gibi,bunların birleşmesinden yaratılan Adem(as)’ın mevcudiyetinde bu özellikler kuvvet buldu.Yüce Allah ayetinde şöyle buyurur:Bakara suresi 31.ayet: “Ademe isimlerin tümünü öğretti.”Bu özellikler Adem’den başka varlıkta toplu olarak bulunmadı.İhsanüs safada denir ki,cisim feleği şeffaf olup bütün alemi kuşatmıştır.
Sözün özü ve sonucu olarak;insanın maddesinin açığa çıkışı iniş sırasıyla olur,Allah’ın zatından esmasına ve iniş sırasını takip ederek yüklenmesi tamamlandığında insan olarak açığa çıkar.Bu insan içinden ahadi seyir kabiliyeti olanlar hiç gecikmeye uğramadan olgun istidatla bu seyri tamamlarlar.Bazılarının ise,yukarıda belirtilen alemlerin birinde az dahi olsa gecikmeleri onlarda arıza meydana getirir ki,davet ve irşada ihtiyaç duyarlar.Bazıları da, belirtilen alemlerin bir kaçında fazla gecikme göstermiş olabilerler,onların davet edilmelerinde şiddet uygulamak gerekir.Riyazat ve mücadele terbiyesine gereksinim duyarlar. Gecikme ve oyalanma ne kadar fazla ise uygulanması gereken şiddet de o kadar fazla olur. Yani gecikmenin zıtlığını ortadan kaldırmak gerekir.Hatta kılıç ile zor kullanılarak davete mecbur edilebilir.İşte kitapların inmesi,peygamberlerin gelmesi ve mürşitlerin irşadındaki hikmet budur.Herhangi bir kimse ki,davet edilmesinde yukarıda belirtilen metodlardan hiçbirini kabul etmezse onun istidatı uzak olur.kesretteki meşguliyetinden dolayı daveti kabul etmediğinden kabahatli olur.Yani,hiçbir şekilde daveti kabul etmeyen ve çağrıya boyun eğmeyenlerin istidatları uzak olup,kesret ile oyalanıp meşgul olduklarından özürlü olurlar. Bundan dolayı onların öldürülmelerine karşılık olarak,haraca tabi tutulurlar.Bu da Yüce Allah’ın şefkat ve merhametidir ki,onların yaratılışlarının zarar görmemesi için, öldürülmelerinin bedeli olarak harac vermelerini uygun görmüştür.Harac,onların yok edilmelerine karşı,Allah’ın ihsanı ve merhameti olmuştur.Harac,ya mal yada iş karşılığı olur. İş karşılığı harac istenmesinin sırrı belirtilip anlaşılması istenmiştir.Bu işarete arifler kefildir ve onlar,yukarıda belirtilenlerden de arınmıştır.Bu büyük bir sırdır.Babası ile beraber olan müslüman erkeklerin kanı helal olmaz.      
Yüce Allah,Kuranı hakiminde buyurur:Vakıa suresi 79.ayet: “Ona ancak temizlenenler dokunabilir.”Yani,o,büyük sırra ve Kur’anı Hakime ancak,bütün kayıt ve perdelerden kurtulmuş temiz insanlar yapışabilirler.Kur’anın sırrı olan cem makamına varamaz ve anlayamaz.Ancak kendine nisbet ettiği,ef’al,sıfat ve zat şirkinden temizlenmiş,gerçek fenafillaha ulaşmış ve zevk etmişler bu makama varıp seyir ve müşahede ederler.Bütün perde ve kayıtlardan kurtulup,masivadan geçmiş yani gayriyet görmeyenler,Cem makamının sırrı olan Kur’ana el sürebilirler.Arifi billah olanlara gecikme ve erteleme olmayıp,zatından zatına olan tecelliyi müşahede ederler.O’nlar,hayalden ibaret olan kainatın ve ilahi tenezzülün hakiki sırrına ulaşanlardır.İşte Kur’anı azime ve Furkana el sürenler bunlardır.Anlaşılması gereken sır budur.Sırrı azim ve Kur’anı hakim sırrıyla donanmış kamil mürşitler,öğrencilerinin kabiliyetlerini bilirler ve her birini hastalığına göre tedavi ederler.Daireyi(seyri) kabul etmeyen hastalıktan kurtulamaz,belki şeriat emirlerine sarılarak kurtulabilir.Bu da ancak belli bir çaba ve gayret sonucu ortaya çıkar.Doğru yola ulaştıran ancak Yüce Allah’tır.

Hiç yorum yok: