11 Ekim 2011 Salı

29.BÖLÜM:LÂ İLÂHE İLLÂLLAH KONUSUNUN SADELEŞMESİ

Şu yaratılmış olan kainatta Allah’tan başka varlık yoktur.Bu öyle bir mana ve gerçek bir görüştür ki,görüşlerinde,kainatı tefekkür ve müşahededen bir an dahi geri kalmazlar ve bu kainat,Hak’kın vücudunun gölgesidir derler ve bu müşahedede devamlıdırlar.Fakat temkin görüşünde olan gerçek iman sahiplerine göre,lâ ilâhe illâllah’ın manası;lâ mevcude illâllah’tır.
Yani Allah’ın vücudundan başka vücut yoktur.
Burada şu ifadeleri ilave etmekte fayda görüyorum.Salihli’de yaşamış olup Melami mürşidi olan Kemal Zurnacı Efendi’den(ruhu şad olsun) işittiğimiz bir kelamı kibar vardır onu aktarmak istiyorum.Kemal Efendi,Lâ ilâhe İllallâh’ın rabıtası altıdır der ve bunları şu şekilde sıralar.Birincisi:Lâ Mabude İllallâh;Yani Allah’tan başka ibadet edilecek bir varlık yoktur.
Bu rabıta,sırf ibadetle meşgul olan abidlerin anlayışıdır.Onlar bu rabıtayı bilselerde bilmeselerde anlayışları budur.İbadetleri nefsiyle nefsi için yani,cennete girmek ve cehennemden uzak kalmak için yaparlar. Bunlar taklidi iman sahipleridir.
İkincisi:Lâ Mezkure İllallâh;Allah’tan başka zikredilecek başka varlık yoktur.Avam anlayışının üstünde olan bir anlayıştır,Onlar bu alemde Allah’ın hoşnutluğunu amaç edinmişler olup uğraşları bu olmuştur.İbadetlerini nefsiyle Allah için yani,Allah’ın rızasını kazanmak için yaparlar. Bu anlayışta olanlara istidlal iman sahipleri denir.
Üçüncüsü:Lâ Maksude İllallâh;Allah’tan başka maksad ve amaç yoktur.Anlayışında olanlardır.Bu kimseler nereye dönse Allah der, Bu anlayışta olanlar,huzuri iman sahipleridir. 
Dördüncüsü:Lâ Faile İlallâh:Allah’tan başka fail yani işleyici yoktur.
Beşincisi:Lâ Mevsufe İlallâh;Allah’tan başka sıfatlanan yoktur.
Altıncısı:Lâ mevcûde İlallâh;Allah’tan başka mevcut yani vücut sahibi yoktur.Son üç anlayışın sahipleri makam ehilleridir ve gerçek iman sahipleridir.Bu müşahede ile yaşarlar, gerçek iman sahipleri ibadetlerini Hak ile Hak için yaparlar.Bu son dört rabıta ancak bir mürşidi kamilden alınır,kitaplardan okumakla anlaşılmaz ve idrak edilmez.Gerçek imanın delili Kur’anda enfal suresinde 2,3,4 ayetlerde belirtilmiştir.Bu ayetler şöyle ifade edilmiştir.2.ayet:Gerçek iman sahipleri şu kimselerdir ki,Allah anıldığı zaman kalpleri titrer,onlara bir ayet okunduğu zaman imanları artar,onlar yalnızca rablerine tevekkül ederler.3.ayet:Onlar namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden bol bol dağıtırlar.4.ayet:Gerçek anlamda müminler,işte bunlardır. Rableri katında dereceler,bağışlanma ve bol bir rızık var onlar için.
Varidat’a devamla;Eğer bir evde köpek varsa,o eve melek girmez.Nebi(sav) hadislerinde buyurur:”Köpek bulunan eve melek girmez.”Bu hadisin gerçek anlamı şudur:Köpek sıfatı taşıyan bir kalp sahibinde meleki özellikler bulunmaz ve o kalbe melek girmez.
Köpek sıfatında olan bir kalp ne gibidir?Kızgınlık ve leşe sevgisi olan ve bu sıfatları taşıyanlardır.Köpek sıfatı taşıyan bir kalp sahibinin meleki mertebelerden haberi olmayıp, melek özellikleri yoktur.
Melek özellikleri şunlardır:Yumuşaklık,güzel koku sevgisi ve güzel yüzdür.hademi’nin birinci cildinin beş yüz beş sayfasında der ki,şehvetten arınmış olarak genç güzellere bakmak günah değildir.Gazâli’de der ki,Bir insan,bir şeyin kendisine,içinde şehvet hükmü olmaksızın sevgi duyabilir.şehvet hükmü,ahiret lezzetlerindendir.Bunlar sağlam huy ve kararlılıkta olanlar içindir.Nur saçan gül yüzlülerin ve rengarenk güzellerin alçak gönüllü bakışları insanı sağlam bir huy ve karaktere sevk eder.Böyle şeylere bakmak ve bunlardan lezzet almak,hatta tabiattaki güzelliği ve hoşluğu görmek insandaki gam ve hüzünü def eder.Melek sıfatı ile köpek sıfatları arasındaki nefret derecesindeki farktan dolayı içinde köpek bulunan eve melek girmez.Cahiliye devrinde insanlar özel putlara ibadet ederken,zamanımızda ise mevhumda bir puta (zandaki tanrı) ibadet etmektedirler.İnsanlar,uluhiyeti,akli delillerle düşünüp, kalplerindeki suretlere mahsus kıldılar.Fakat bu zan,aklı nazarın gayesi olduğu için yine makbuldür.Çünkü o nazarı akliye ile teklif olunmuştur.Kalpteki suretler de ancak Hak’kın tecellisinden bir tecellidir.Çünkü nazarı akli sahibi,bu tecelliyi Hak’ka ait kıldı.Hadisi kutside söylenen de bunun gibidir.Hadisin ifadesi şöyledir:’Ben yer ve göklere sığmadım ancak mümin kulumun kalbine sığdım.’Şimdi kalbe sığmaz ancak batın imana ait olan bu tecelliye sığar.Bu sığma,mümin kişinin müşahedesine sığmasıdır.Çünkü bütün tecelliyatı kalp kuşatamaz ve içine alamaz. 
Mutlak vücut;Sırf zattır.Kendisinden bütün fiillerin açığa çıktığı,isim ve sıfattan olan bütün kemalatla vasıflanma ve görünme yönünden O,mutlak vücuda Allah ismi verildi.Mazhar olmadan ef’al,sıfat ve şuun zahir olmaz.Görünenlere his yönüyle ef’al,ilim yönüyle sıfat,zat yönüyle de şuun(tecelli,görüntü) denilir.Bedreddin Hz.leri şuunu şöyle açıklar:Şuun,kemalat demektir. Alet olmadan kemalat zahir olmaz.Yani görünenler aracılığı ile ef’al,sıfat ve tecelli yani kemalat zuhur eder.Görünenlerin tümüyle kemalat tamam olur.Alî(yüce) görüşten perdeli olanlara göre,suret mazharın gayrıdır.Oysa yüce görüş sahibi olan ehlullahda gayrıyet yoktur. Onların bakışı görünen suretlere değildir.Görünenlerin hepsinde açığa çıkan,mutlak vücuttandır.Görünen eşyadaki zıtlık sebebiyle çeşitlilik ortaya çıkar.Bu zıtlık,kesrette yani görünenlerde olur,tecelli edende olmaz.Bedreddin Hz.leri açıklanan konuya yardımcı olmak amacıyla, görünenler,açığa çıkanın gayrısı değildir der.Ancak surette gayriyet vardır demektedir.Böylece,sübhan ve yüce olan bir,bütün görünenlerde tecelli eden ve bu tecellilerle görünendir.Görünenlerin her biri,suret yönünden birbirine zıttır.Oysa hakikat yönünden aynıdır.Bundan dolayı görünenin her biri suret yönünden kendine özel olup,hakikat yönünden birdir.Hakikatte vücut Hak’kındır.Eğer görünenlerden her biri,enellah yani ben Allah’ım demiş olsa,hakikat yönüyle gerçek ve doğrudur.Çünkü bütün eşyanın varlığı Hak’tandır.Bu sebepten bir’in çoğalması yoktur.Bu konunun açıklaması daha önce geçti. Çoğalma görünenlerdedir,oysa hepsi bir’dir.Görünenlerin enellah demesi gerçek ise de doğru olmaz. Çünkü suretler esma içindir.Bundan dolayı isimler;Hak’ka ait isimler ve halka ait isimler olmak üzere iki kısma ayrılır.Bununla beraber bunlardan birini son bulma ile vasıflandırmak mümkün değildir.Bu ayırıma uymayanlar Hak’kı kendi benliği ile kayıtladığından katl edildiler.Fakat cezbe ile enellah deyip öldürülenlerden biri de Hemâdanidir.Eğer görünenlerden her biri ben Hak’kım dese kesin gerçek ve doğrudur.Çünkü vücuda,şey ortak edilmeksizin Hak denilir.O vücuttan ister kül,isterse cüz zahir olsun,isterse de suret yönünden hiçbir şey meydana gelmesin aynıdır.Şey üzerine şart koşulmaksızın, Rezzak denilmesi ile yaratan denilmesi aynı şeydir. Yani,Rezzak;Yaratan ve örten yönüyle bir olduğu gibi kul ve yaratılan yönüyle de bir’dir.Bununla beraber zat yönünden kesret ve zıtlık yoktur,yine bir’dir. Çünkü zıtlık,itibar ve zan yönüyle olur.Bu durumda kesret ancak hayal konumundadır. Allah var idi O’nunla başka şey yok idi,şimdi de öyledir.Hadisi şerifi bu konu içindekine işaret eder. Rahman suresi 26. ve 27.ayetler:”Her şey yoktur, ancak O’nun celâl ve ikram yüzü bakidir.” Bu ayetler de bu konunun delilidir. 

Hiç yorum yok: