11 Ekim 2011 Salı

33.BÖLÜM:RUH ÜFLENMESİ KONUSUNUN SADELEŞMESİ

Bedreddin hz.leri bu konunun daha iyi kavranması için Yüce Allah’ın Kur’an’ında buyurduğu ayetin anlaşılmasını istemiştir.Hicr suresi 29.ayette Cenabı Hak buyurur:O’nu,amaçlanan düzgünlüğe ulaştırıp öz ruhumdan içine üflediğim zaman,önünde hemen secdeye kapanın.Buna ilave olarak bu mertebede özel olarak bedenin tesviye edilmesi gerekir.Beden tesviyesi ise istidat ve sebeblerin ortaya çıkması ile olur.O bedenin kabiliyeti tamamlanır tamamlanmaz onda ruh zuhur eder ki,bu ruh,üflenme ile tabir edilmiştir.Ruhun zuhur etmesinden amaç tesviye işleminin tamamlanmasıdır.Yani halkiyetin tam olmasıdır.Üfleme,  ağızda rutubet oluşumuna neden olduğundan dolayı üfleme denmiştir.Bu söylenmekle mecazi mürsel sanatı yapılmıştır.Sebep belirtilmiş fakat sebebe vesile olan söylenmiştir.yani,üfleme denmekle,ruhun zuhuru kast edilmiştir.Bedreddin hz.leri üfleme ve zuhurun aralarındaki ilgiden dolayı,ruhun zuhurunu üfleme olarak yorumlamıştır.Somut bir üfleme doğru olmaz. Çünkü Allah’ın üflemesi imkansızdır.Ruh ile beden birbirine zıttır.Bunlar daha önce de açıklandı.Yani ruhun bedenden olmadığı belirtildi,bunun bilinmesi ve anlaşılması gerekir. Bedende açığa çıkmış olan hayat,  unsur denilen bileşimlerin farklı etkileridir.yani hayatın farklılığı kabiliyetler arasındaki farktandır.İnsan ve hayvan arsındaki fark konuşma ve akıldır. İşte bu farklılık da terkipden ileri gelmektedir.
              Görmezmisin,Samiri,Cebrail(as)’ın atının ayaklarının bastığı topraktan bir avuç alarak,kavmindeki kadınların ziynetleri olan altın ve gümüşleri eriterek yaptığı buzağı heykelinin içine atmıştır.Bu durumda buzağı canlanmış ve ses vermiştir.Eğer samiri insan sureti yapmış olsaydı hiç şüphesiz o da ses verir konuşurdu.Buradan da anlaşılıyor ki,Ruh,  noksansız tam tesviyedir.Samiriyi buzağı heykeli yapmasına iten sebep,Taha suresi 84.ayette geçen”onlar,benim izim üzerindeler ve ben,hoşnut olasın diye,sana gelmekte acele ettim. Ey rabbim!”diyen,Musa’nın sözü üzerine olmuştur.Bununla samiri zannetti ki,Musa’nın rabbi de buzağıdır.Bunun için Beni İsrail’e seslenerek bu buzağı sizin rabbinizdir,Musa’nın da rabbidir dedi.Bu sözün geçtiği sure Taha,ayet de 88 dir.Ayette şöyle belirtilir:”Sâmiri,onlar için,böğürmesi olan bir buzağı heykeli çıkardı.Dediler ki:”Bu,hem sizin hem de Musa’nın tanrısıdır.Ama Musa unuttu.”Rivayet edilir ki,beni İsrail kabilesi,Firavunun haberi olmakla beraber düğünümüz var diyerek Kıpti(çingene) dostlarından emanet olarak topladıkları altın,gümüş gibi ziynetlerle Mısır topraklarından firar etmişlerdi.Firavun ve ordusu suda boğulunca,Beni İsrailin elinde kalan ziynetleri ele geçirmek isteyen sâmiri, Musa’nın Tur’a gittiği sırada kardeşi Harun’un yanına giderek ,Beni İsrailliler bu ziynetleri takınmaktadırlar bu ise haramdır der,Harun’un emriyle altın ve gümüşden oluşan ziynetler Beni İsraillilerden toplanarak Sâmiri’ye teslim edilir.Sâmiri,usta bir kuyumcuya bu ziynetleri erittirip buzağı  heykeli döktürür.İçi boş olan bu heykel,buzağı sesi verir.Firavunun suda boğulması sırasında,Sâmiri,Cebrail(as)’ın bindiği atın ayaklarının bastığı yerden,bir avuç toprak alıp saklamıştı.İşte bu toprağın,buzağı heykelinin ağzına dökülmesiyle bu ses ortaya çıktı.
     Sözün özü olarak,Ruh’dan kasıt tam tesviyedir.Yani tam olgunluktur.Oysa gerçek olan bir şeydir(şey’ün vahid) ve O’nun mertebelerin her birinde özel olarak zuhur etmesi gerekli oldu.Bu zuhur,hayvan mertebesinde ruh adını,İnsan mertebesinde ise konuşan nefs adını alır.Bu zuhur insana dışardan gelmemiştir,kendisinde var olan cevherin yine kendisinde açığa çıkmış olmasıdır.Buna rağmen insanlar arasında farklılık gözlenir,bu farklılık ise kabiliyet yönünden kaynaklanmaktadır.Bedendeki bu surette zahir olup,yine bu bedenden ayrılan öyle bir cevherdir ki,suretin kendi üzerinde değişim göstermesi ve bozulmasıyla, değişim ve bozulma göstermez,baki kalır.Ruh denilen bu cevherin kendini ispat edebilmesi için mutlaka bir surete ihtiyacı vardır.Çünkü cevher suretsiz görünemez.Bedreddin Hz.leri, cevherin saf olarak kendini gösterme gücü ve kabiliyeti yoktur,ancak bir suret ile kendini ispat edebilir demektedir.Bedreddin Hz.lerinin,hangi suretle ve şekille olursa olsun sözünden amaç,  kendine uygun bir sureti kast ettiğini belirtmektedir.Allah ehli olanlar hiçbir suretle kayıtlanmazlar,belki istedikleri suretlerle kayıtlanırlar.Allah’tan korkan Salih insanların ruhları güzel bir suret ile kayıtlanır ve illiyyine çıkarlar.Eşkiyanın ise hayvani ahlaklardan galip olan bir suret ile kayıtlanır ve siccinde kalırlar.Bunların açıklaması daha önce yapıldı.
                   Ey hakikat ilmini talip!şu gerçeği bilmelisin ki,feleki kuvvetler,unsuri kuvvetler ve bunların benzeri olan kuvvetlerin hepsi melektir.Meleklerin suretleri hakkındaki bilgi,şanı yüksek enbiyaların meşhur sözleri ile verilmiştir ve o sözler hafızamda kayıtlıdır.Onların tamamı ruhani olup, alemlerin zuhur etmesiyle var olmuşlardır.Onlar,cahillerin düşündükleri gibi değildir. Cahillerin düşüncelerine göre,meleklerin de cisimleri olup kendilerine ait özel suretleri vardır.Yani özel suretleri altında kayıtlanmış cisimden oluşmuşlardır.Cenabı Hak ise melaikenin kanatlı olduğunu belirtmektedir.Fatır suresi 1.ayet:”Hamd.Fatır(ilk yaratan) olan Allah’adır. Gökleri ve yeri yaratan,melekleri ikişer,üçer,dörder kanatlı elçiler yapan O’dur. Yaratışta/yaratılmışlarda dilediğini arttırır,O.Hiç şüphesiz,Allah her şeye gücü yetendir.”Cenabı Hak’kın bu sözlerinden meleklerin kuş suretinde göründükleri anlaşılmaktadır.Çünkü ruh sahipleri,her yerde,her mekanda ve o yerin ve mekanına uygun bir suretle görünürler.Bu konu haber ve hadislerde söylene gelmiştir ki,Nebi(sav)’in kanaatine göre melekler kuş suretinde göründüler ve Mustafa(sav)’in annesi olan Amine hazretlerinin saadetli evlerini kuşatıp çevresine doldular.

Hiç yorum yok: