11 Ekim 2011 Salı

3.BÖLÜM:İMAN KONUSUNUN SADELEŞMESİ

Bize ilimden başka bir şey gerekli değildir,peki,bize gerekli olan,bilmemiz ve iman etmemiz gereken ilim hangi ilimdir?Muhammed Nur Hz.leri imanın bölümlerini belirtirken bu konuya açıklık getirir.Ey ilmin kısımlarını bilmeye talip olan!Şunu bil ki iman üç kısımdır.
1-Birincisi:Taklit imandır:Cenabı Hak Bakara suresi 136.ayetinde taklit imanı şu şekilde açıklar,Ey milleti İbrahim’e (as) uyanlar!Yahudi ve hıristiyanların,sizi bu dine davetlerine cevap olarak onlara deyin ki;Biz Allah’a iman ettik,bize indirilen kur’an ve İbrahim (as)’a inen suhuflara göre ibadet ettik.İbrahim oğulları olan İsmail,İshak ve Yakup ve onun oğulları Musa ve İsa(as)’a,onlara inen Tevrat ve İncile ve bütün peygamberlere ve onlara inen suhuf ve mucize kitapların hepsine inandık.Onların birini diğerinden ayırmayız,biz,Yüce Allah’a itaat ve teslim üzereyiz.Taklit iman,sözlerin lâklâkası (boş sözler) olup,ızdırapla çağrışmaktan ibarettir.Taklit imanın faydası ise,mal, kan, namus ve ırzı korumaktır.Yani şeri emirlerin idaresi altında olmak,harac vermekten kurtulmak (gayri müslimlerden alınan vergi) ve hanımının örtü ile gezmesini sağlamaktır. Ancak,taklit iman sahibinin son nefesinden korkulur,yani bu imanın yok olmasından korkulur,bu hal tehlikelidir.Hademi’nin 1.cildinde denir ki;Gazâli’nin El-munkızu min-ad-dalâl eserinden: yakinen bildim ki,sofi, Allah’ın yoluna süluk eden kimselerdir.Onların siretleri en güzel sirettedir,yolları en güzel yoldur.Akıllılar,feylezoflar ve şeriat alimleri bir araya gelseler onların siretlerini değiştiremezler ve ondan hayırlısını oluşturamazlar ve de onların ulaştığı makama ulaşmak için yol bulamazlar.Çünkü sufilerin bütün hareketleri peygamber ışığından alınmadır.Ve bazı arifler dedi: Bu ilimden nasibi olmayan insanın imansız gitmesinden korkulur.İmanın en aşağısı tasdik ve teslimiyettir.Bu imana taklit dedikleri gibi,tevhidin sözü (kelamı)’da denir.
2-İkincisi:Delilli iman:Delilli imanın Kur’an daki yeri,Bakara suresi 164.ayet ve Ali İmran suresi 190.ayettir.Türkçe anlamları:”Yerin ve göklerin ve onların arasındaki mevcudatın yaratılmasında,gece ve gündüzün gelip gitmesinde,aydınlık ve karanlığın noksan ve fazlalığının uyuşmazlığında,akıl sahipleri için yaratıcının birliğine ve büyük kudretine apaçık belirti ve kesin deliller vardır.” Semavat ve arzın ve onlardaki mevcudatın yaratılmasında,gece ve gündüzün gelip gitmesinde,nur ve karanlığın,noksan ve ziyadeliğin farklılığında olgun akıl sahipleri için,mevcudatı yaratan yüce hazretlerin vahdaniyet ve büyük kuvvetine apaçık kesin belirti ve deliller vardır. Ancak bu iman sahipleride şüphededir, yani kendileri ayrı,Allah ayrı yanılgısındadırlar.
3-Üçüncüsü:Huzuri iman’dır:Bu iman zikir ve düşünce ile elde edilir.Huzuri imanın Kur’an’daki delili;Ali İmran suresi 191.ayettir.Bu ayetin Türkçe anlamı;”Olgun akıl sahipleri, Allah’ı ayakta iken,otururken ve yatarken daima zikir ederler.Göklerin ve yerin yaratılmasında kudret sahibini kalben tefekkür ederler ve derler ki;Ya Rab! Hiçbirşeyi boşuna yaratmamışsın.Ya Rabbimiz!Sen ki,boş ve gerçek olmayan birşey yaratmaktan temizsin.Bizi lütuf ve bağışlamanla cehennem azabından koru.”Zikir ve tefekkürden oluşan huzura,huzuri iman denir.Fakat önce zikir ondan sonra fikir gerekli olduğunu ve bu şekilde birbirini takip ettiklerini yukarıdaki ayetten  anlaşılabilir.İmanın üç kısım olduğu belirtilmişti,birincisi taklit iman idi.Bu iman taklitcilerin durumudur. İkincisi,delilli imandı,bu da delil isteyen grupların durumudur.Batın(iç) ehlinin imanı delilli iman değildir.Onların imanları gerçek imandır.Enfâl suresi 2-3-4.ayetler.Üçüncüsü olan huzuri iman ise tarikat ehlinin başlangıçtaki durumudur.
Gerçek imanın delili Kur’anda enfal suresinde 2,3,4 ayetlerde belirtilmiştir.Bu ayetler şöyle ifade edilmiştir.2.ayet:Gerçek iman sahipleri şu kimselerdir ki,Allah anıldığı zaman kalpleri titrer,onlara bir ayet okunduğu zaman imanları artar,onlar yalnızca rablerine tevekkül ederler.3.ayet:Onlar namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden bol bol dağıtırlar.4.ayet:Gerçek anlamda müminler,işte bunlardır.Rableri katında dereceler,bağışlanma ve bol bir rızık var onlar için
Burada tarikat sözü üzerinde durmak istiyorum.Tarikat denilince günümüzdeki cemaatler ve siyasi islam anlaşılmaktadır,bu düşünce yanlıştır.Oysa Kur’an dört ilim ve yedi mertebe üzerine inmiştir.Bu dört ilim:Şeriat,tarikat,hakikat ve marifettir.Şeriat:Allah’ın yapılmasını ve yapılmamasını istediği hükümler manzumesidir.Tarikat:Ahlak’a dair tüm değerlerdir ve daim zikrin kapısıdır.Hakikat:Allah’ın,zatına sıfatlarına ve ef’aline ait olan ilimdir.Marifet:Allah’ın isimlerine dair olan ilimdir.Burada şeriat zahir ilim olup,tarikat,hakikat ve marifet batın ilimlerdir,bu batın ilimler ancak bir kamil mürşitten öğrenilir.(sadeleştiren).                    Delilli imanı aşanların kalbi o delilleri keşf ederse,delilli iman olmaktan çıkar,imanı ilmen yakına ulaşır.Cenabı Hak ilmen yakını işaret ederek;”Lâ ilâhe illallah”demiştir.
Lâ:Ef’ali halktan ayrılma,Hak’ka yakınlaşma.
İlâhe:Halkın sıfatından ayrılma,Hakka yakınlaşma.
İlla:Halkın vücudundan ayrılma,Hakka yakınlaşma.
Allah:Bütün mertebelerle beraber,halkı ve Hak’kı cem(toplar) eder.Cem makamıdır.
Kalp keşfi açık olan ilmel yakın sahiplerinin durumu tarikat ehlinin son durumudur.Hakikat ehlinin başlangıcı ise tevhidi ef’al(fiillerin birliği) makamıdır.İlmen yakın demek,nakille veya akılla delillendirilen olayların anlaşılması demektir.Bu da senin hakikatını,ilahi sevgilinin vücuduna delil kılmaktır.Şeyh Bedreddin Hz.lerinin (feğlem velâ terib) sözünü Muhammed Nur Hz.leri şöyle açıklar:Bedreddin Hz.lerinin bu sözünde ikaz yani uyarılar ve korkutma vardır.Bu varidat kitabının okunması ve incelenmesinde geçen konuların anlamı bilinmez ve anlaşılmaz.Bu konular ancak kamil bir mürşitten alınan ilmin keşf edilmesi ile anlaşılır ve bilinir.Bu kitabtaki hakikatlarla hakikatlandığın zaman ve de bu hakikat konularını veya tevhidi kendine hal kıldığın zaman keşf edilir yani açık olur ve görülür.Bu ifadeler okuyucuya uyarıdır.Bu durumu Cenabı Hak,Ali İmran suresi 18.ayette şöyle belirtir.”Allah kendisinden başka ilah olmadığına şahittir,melekler ve adil alimler de şahittir.”Bunlar açık keşf ve tevhid şuhudları  sonucu anlaşılır.Bedreddin Hz.lerinin (ks) lâ terib(şüphe yok) sözünden gerçek anlam ve isteği anlaşılmaz.Ancak şunu bil!şüphe etme demesindeki amaç, ilim öğrenmekten başka birşeyin olmadığıdır.Bunun için Hikem-i Atâi’de süluk-i illallah’ta denmiştir ki;Ancak insanın amacı,isteği yalnız ilim öğrenmek olmalıdır.Bedreddin Hz.leri buyurur:Gerçek olan şudur ki,cennet,huriler,köşkler,ağaçlar,meyveler,dereler,azab ve bunların benzerleri eserlerden meydana geldiği ve bu şekilde insanlar arasında yayılmış olsa bile, cennet sadece bunlardan ibaret değildir.Yukarıda belirtilen ziynet ve nimetler dünya aleminde sınırlıdır,adı geçen nimet ve ziynetler dünyevi cisimlerden değildir ve sadece bu nimet ve ziynetlerle sınırlanmamıştır.Cahillerin zannettikleri gibi,cennet,huri,kusûr,gılman ve diğerleri bu haber üzerine yayılmış olan bütün eserler bu ziynetlerle sınırlı değildir.Çünkü kıymet ve değeri sınırlı olan cisimlenmiş insan bedenine aittir.Bunların gizli anlamları vardır ve seçkinler  bu anlamları bilirler.Bunlar avamın bildikleri gibi değildir.Arifler bilirler ki, cennet, huri,köşkler,ve diğerleri,misal suretlerdir ve amellerin karşılığı oluşan suretlerdir. Bu sebepten Berzah ve Ahiret misal alemindendir.Belki içinde bulunduğumuz şu alem de misalidir. Seçkinlerin bildikleri bu manaların açıklamasını Hz Pir(ks) efendimiz şöyle belirtir: Misal alemi iki kısımdır:1-Birincisi:Kayıtlı olan misal alemidir.Bu alem uyku ile kayıtlıdır. Uykuda gördüğümüz rüyalar misal alemindendir.
2-İkincisi:Mutlak olan misal alemidir.Hayal bunlardandır.Rasulullah(sav) efendimiz bir hadisi şeriflerinde buyururlar:”İnsanlar uykudadır öldükleri zaman uyanırlar.”Hadisi şerifte belirtilen ölümden amaç,kişinin kendi isteği ile ölmesidir buna ihtiyari ölüm denir.Tabii ölüm ise herkesi kapsar ve bundan kaçış yoktur.Ancak ihtiyari (kendi isteği) ile ölüm dünyada iken gerçekleşmesi gerekir.Bunun için “ölmezden evvel ölünüz” diye Resul(sav) bize emretti.
Kıyamet demek;Tabii ölümden sonra ebedi hayat ile dirilmektir.Bu da üç kısımdır.
1-Birincisi:Küçük kıyamet:Tabii ölümden sonra Berzah’ta (ara alem) dirilmektir.Kişi dünyada sahip olduğu hal ile berzahta dirilir.Resulu Ekrem(sav)Efendimiz bu durumu bir hadisi şerif ile açıklığa kavuşturur.”Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz,öldüğünüz gibi dirilirsiniz dirildiğiniz şekilde haşr olursunuz.”buna küçük kıyamet denir.
2-İkincisi:Orta kıyamet:Kendi isteği ile ölen kişinin temiz ve sağlam bir kalp ile dirilmesidir. Onun için, kibar bir kelamda şöyle denir:”İsteğinle öl, diri kalasın.”Buna orta kıyamet denir.
3-Üçüncüsü: Büyük kıyamet: Fenafillah’dan sonra bekabillah ile dirilmektir. Yani kişinin Allah’a vuslattan sonra, Allah ile baki kalmasıdır. Buna da büyük kıyamet denir.
Şeyh Nureddinzade buyurur: Ruh bedene girdikten sonra, kişi özünü, kendisini ve ahireti bilmeyip batıl bir inanışa ve imana sahip olursa ve de bunun zıddından razı olmayıp kötü bir sıfat ile vasıflandıktan sonra bu haliyle ruhun özünden uzak olur.Ahlakı reddiyesi yani sahip olduğu ahlak ile dostluk kurması,ruhun bedenden ayrılması ile ruhun özü olan, Cemali ilahiden mahrum kalır.Alışılmış tabiat lezzetleri olan,hayat,şehvet ve nefsaniyeden ayrıldığın da o ruh şiddetli bir üzüntü duyar.Bu kederlenme ateş ile tabir edilir.Bundan sonra sahip olduğu ahlak ve kötü vasfından dolayı misal sureti ile görünür.Bu suretler yılan,akrep vs’dir. Ruhani kederlenme,cismani kederlenmeden daha şidetlidir.Beşeri(insani) örtüleri aşan,kemal (olgunluk) kazanan arifler için lezzet,sevinç ve iç açıklığı meydana gelir.Yani gözün görmediği,kulağın işitmediği hoşnutlukla cennet suretlerinden,misal suret ile ariflerin ruhu zahir olur.Güzel ve iyi ahlakından dolayı huri,köşk,kusur,vildan,dört nehir ve gayrıları onlar için ortaya çıkar.     Örneğin;      Su nehri: ilim suretidir
                                                    Bal nehri: yumuşaklık suretidir.
                                                    Süt nehri: Marifet           
                                                    İçki nehri: Aşk               
Diğer sair lezzetler de belli bir suretle açığa çıkarlar.Seçkin evliyadan olan Efazunallah Besrâ’l Aziz buyurur:Cennet,huri ve diğerleri,misal suretlerle şekillenen işler olup,berzah ile ahiret belki de şehadet alemi de misal alemindendir.”Ölmezden evvel ölünüz”sırrıyla uyanıp rüya,gaflet ve diğer kayıtlardan uzaklaşarak,ayrıca suretlerden geçerek,hakikatı ve sırları bilenler birer arif olurlar.Madem ki,yukarıda belirtilenlerin hepsi,misal suretlerden ibaret ise cennet ve onun nimetlerine konu olan ibadet nedir? Bu soru ibadet konusunda ele alınacaktır.

Hiç yorum yok: