11 Ekim 2011 Salı

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Allah’ü Tealâ ve Tekaddes Hazretlerine hamdü senalar olsunki,Zümer suresinin 69’cu ayetiyle açığa çıkmış,yeryüzü,Rabbinin nuruyla parıldamış,bu nurun görüntüsüyle anlam bulan lisanı ile öğünmek ve yücelik ona olsun ki;Var edilen her şeyin maddesi,varlıkların gerçek özü,zat ve sıfatın sırrı,herkesin bilip çözemediği gizli şey,sır,semanın nuru,eşyanın gerçek özü,yaratılmışların en şereflisi,alemlerin övüncü,ilâhi varlıkları kendinde toplamış, şefaatin(yardım) tek sahibi,peygamberlik ve veliliğin sahibi,bütünlüğün bütünü, peygamberlerin önderi ve sonuncusu,alemlerin Rabbi olan Allah’ın sevgilisi,Hak aşıklarının aşk kaynağı,Hakk’a ulaşmışların kutbu,görüntülerin aynası olan Allah’ın halifesine selam olsun.Bütün görünen ve yaratılmış halk(cemiyeti Muhammediye) ile gönderilip,büyük ve yüce makamın(makamı insan) sahibi,büyük meclise ve marifetullaha(Allah’ı layıkıyla bilme ilmi) davetle memur kılındı.Habibine teslim olan,emirlerine boyun eğen,Kur’an ahlakı ile ahlaklanıp,bu ahlak içinde eriyen,mesleki resule(peygamberlik mesleği) bağlı,tam bir olgunluk ile gerçekleri bilen,Allah ehli ve Muhammedi olan,gerçeğe bağlı,hakikat makamlarının tamamlanması,noksansız görmeye sahip olan varislerin halkiyeti  ve makamı ehadiyet için gönderildi.Gerçek sahipleri,bütün mürşidi kamiller dahi,Muhammedi değerlere bağlı,Hakk’ın birliğinin kavranmasını sağlayan ilimle,saf ve temizlikle müjdelenmiş Muhammed (sav)’e davetle gönderilmişlerdir.Onlara teslim olan,inanmış,birlik inancı taşıyanların kalplerini, velayet kandilinden alınmış nur ile doldurup, aydınlığa kavuştururlar. Ayrıca ilahi doğuş ve gerçek açılımlara,makam ve mertebeleri bilmelerini ve görmelerini sağlarlar.Onlar kıyamet saatine kadar bilgilendirme ile görevli olup,Allah’a yakın olma ve kavuşmanın yollarını gösterirler.Allah bizleri de böyle ilahi koruma altında olan velilerin gittiği yoldan giden,onların izlerine yüz ve göz süren kullarından eylesin…Amin…
Buradan devamla,evliyanın büyüklerinden,gerçeklerin en ince noktalarını bilen,gerçeğe ulaşanların yön buldukları,Hakk’ın birliğinin açıklanmasına aracı olan şeyh Bedreddin(ks) aslen simavnalı olup Serez’de şehid olmuştur.Türbe ve ziyaretgâhı oradadır.
Bedreddin(ks) hz’lerine ait olan,doğru yolun nuru ve karanlığın keşfi olarak isimlendirilen varidat kitabını açıklayarak büyük saygı gören,evliyanın olgunlarından,aşıkların,sadıkların ve ilimde yükselmiş olanların yüz sürdüğü,Hakk’a ulaşmak isteyenlerin rehberi,Allah ehli olanların kalplerindeki kandil,saliklerin büyük rehberi,yüce meleklerin sırrına sahip,şerefli boya olan Allahın boyasıyla boyanan,sırrın deposu,iki dünyanın güneşi,Melami yolunun yenileyicisi,hakikat yolunun kaynağı,yol gösterenlerin en olgunu,büyük nur sahibi,evladı resul, ehli beytlikle (peygamber efendimizin ev halkından olan) açığa çıkmış Muhammed Nur Arabi tarafından Arapça açıklanmış, bu açıklamaya da Hakikat nurlarının doğuşu ismi verilmiştir.Halik’in kulu ve nur yolunun sırrına talip,fakir ve yokluğunu bilen,Hz’ti. Pirin halifelerinden Abdülmalik Hilmi Efendi,Nur’un sahibi son nebinin ruhaniyetine ve manevi himayesine sığınarak bazı ilavelerle varidatı,Türkçe açıklama saadetine erişmiş ve bu eseri hakikat doğuşlarının kıblesi olarak adlandırmıştır.
VARİDAT demek:Kulun kalbine gelen doğuşlar ve ilhamlardır.Bu da ancak makam ve mertebe ilgisi yönüyle olur.
Bedreddin(ks),Hakk’a ait bazı sır ve değerleri belirtmek için,varidat kitabının başlangıcını besmelenin açıklanması ile yapmıştır.Pir Muhammed Nur Hz.(ks) besmelenin “Ba” harfi ile başlamasındaki sırrı açıklarken, “Ba” harfinin, besmelenin taşıdığı manayı topladığını ve bütün gizliliklerini kapsadığını belirterek besmelenin açıklamasını yapmıştır.
Besmelenin gerçek anlam ve gizliliklerinden ilki:Rahman ve Rahim ismi ile vasıflı Allah’ın tecelli fiiliyesidir.(işlerinin açığa çıkmasıdır.) Tecelli fiiliyenin açığa çıkma ve görme yolu aşağıda belirtildiği gibidir.Yemek yenmeye veya su içmeye başlamadan evvel besmele çekilmiş ise, düşünce ve görmede olduğu gibi yeme ve içme fiilinin(işinin), faili( yapanı) yoktur.Ancak fail,Rahman ve Rahim olan Allah’dır.Başka işleyen yoktur.Kendine ait zannettiğin yemek ve içmek işlerinden yok olduğun zaman,her bir işte işleyenin Allah olduğu anlaşılır.Tekrar ederek, bu,yani, işlerin Allah’ın olması,kişinin kendine ait sandığı işlerden yok olduğu zaman anlaşılır ve görülür.Kişinin kendisine(enfüs) ve kendi dışındaki yaratılmışların tümüne(afak),Allah’ın iş sahası denir.Allah’ın işleri bu iş sahasında açığa çıkar.Buna işlerin aynası da denir.İşte bu düşünce ve görüşe,tecelli fiiliye denip,sende, Allah’ın tecelli fiiliyesiyle görünmesidir.Tecelli fiiliye:İşlerin görünmesi ve açığa çıkmasıdır. Allah ve makam ehli olanların lisanı ile bu görüntüye tecellii ef’al (işlerin görünmesi) derler.
Bu tecellii ef’al,hakikattaki seyiri sülukun en evvelidir.
Seyiri süluk:Allah’ın birliğinin açiğa çıktığı makamların öğrenilmesi ve görülmesidir.Bu makamların kalp ile zevk edilmesidir.
Tevhidi ef’al:Ef’alin failini birlemektir.Yani işleri yapanın bir olduğunu birlemektir.
Tevhidi ef’al mertebesi ilk makam olup,şuhudları (görünüşleri):Tevhidi ef’al,fenayı ef’al, ve tecelli ef’aldir.Tevhid demek:Allah’ın birliğinin kalp ile zevk edilmesi demektir.Kişi,bütün işlerin Hakk’a ait olduğunu bilerek,bütün benliği ile zatını anarak,O’ndan başka yaratıcı olmadığını anlar.Anlar ki;Bütün işler Hakk’ı birler,İşlerinde Allah’ın ortağı yoktur.
Bunların sonucu,manevi hal ile “Lâ failün illallah”(Allah’dan başka işleyen yoktur) der.
Fenayı ef’al demek:Kulun kendisine ait işlerin olmadığını kalben, gerçek olarak bilmesi ve anlamasıdır.
Tecelli ef’al:    Kulun kalbinde ef’alullahtan(Allah’ın işleri) keşif olunan,anlaşılan şeydir.
Kişi üzerinde,cenabı Hak,işlerinden bir iş ile açığa çıktığı zaman,Allah’ın kudretinin eşyadaki cereyanını anlayarak,hareketli eşyada hareket eden,sükunette durgun olan Allah’ı görmüş olur.ef’al(işler) hereket ve durgunluk demektir.Bütün yaratılmış halk,Allah’ın işidir.
Rahman ve Rahimle vasıflanmış ve isimlenmiş Allah’ın ikinci tecellisi(görüntüsü):Tecelli sıfatıdır.Sıfatları ile görünmesidir.Bu mertebe veriliş sırasına göre şöyledir:Tevhidi sıfat,fenai sıfat,tecelli sıfat’tır.
Tevhidi sıfat demek:Hakk’ın sıfatlarında ortağı ve vekili olmadığını bilip, sıfatlanan (mevsuf’un)  birliğini kalben zevk etmektir.Sıfatı subutiye(sabit sıfatlar),zâhirde(açık) ve batında(iç), zat’a ait olduğu anlaşıldığında,manevi sarhoşluk hali ortaya çıkıp, bu hal ile “Lâ mevsufe ilallah”(Allah’dan başka sıfatlanan yoktur) sırrı anlaşılılır.Sıfatı subutiye yedidir.
Bunlar:hayat,ilim irade, kudret,semi,basar ve kelam’dır.Sabit sıfatlar,mutlak varlık olan zat’la vardır ve sabittir.Ancak sıfatlar amaç olmayıp,mertebe ve makam ile açığa çıkar ve anlaşılır . Sıfatlar zat ile vardır ve zat’ta fazlalık veya sonradan ilave edilmiş bir şey değildir.Zat’tan başka mevcut (var olan) yoktur.Bu sözden çıkarılan anlam ile,sıfat zat olamaz ,zat sıfat olamaz.Sabit sıfatlar tecelli mukaddese göredir.
Tecelli mukaddes:Vücuttan açığa çıkan, işler, eserler ve suretlerdir.tecelli akdese göre,zat’ta fazlalık veya ona ilave edilen bir şey yoktur.Tecelli akdes, mutlak varlık olan zat’tır.
Sıfat,sıfat olmak yönüyle zat’ın gayrisidir,sıfat mevsuf olmak yönüyle zat’ın aynıdır.Sabit sıfatlar, zahir(açık) ve batın (iç) olarak iki kısma ayrılır.Açık kısımları,kişide de açık olan, semi,basar,kelam ve kudret’tir.Diğerleri iç’tir.Bu sıfatların manaları ise şöyledir:
Hayat:Hak Teala’nın diri olmasıdır.İlim:Hak Teala’nın bilici olmasıdır.Kudret:Hak Teala’nın gücünün yetmesidir.Kelam:Hak Teala’nın söylemesidir.Hak’kın sıfatlarının başlangıcı yoktur. Tesir olunmuştur ve bütündür.İlgi ile farklılıkları vardır.Örnek olarak:Kudretin Hak’ka ve halka olan ilgisi belirtilmeden, başlangıcı yoktur veya sonradan yaratılmıştır hükmü verilemez.Hakk’a ilgisi ile tesir olunandır.Bu hüküm ile diğer sıfatlarda benzer şekilde kıyas edilebilir.
Fenai sıfat demek:Kulun kendine ait sıfatlarının olmadığını bilmesi ve zevk etmesidir.
Tecelli sıfat demek:Kişinin kendi sıfatlarını,Hakk’ın sıfatlarında yok ettikten sonra,kişinin kalbinde Allah’ın sıfatlarından keşif olunan şeydir.
Rahman ve Rahimle vasıflandırılmış,Allah’ın üçüncü mertebesi Tecelli zat’tır :Kişinin,bu mertebede düşünce ve görmesi ile vücudunun hakikatı açığa çıkar.Bu gerçek, Hakk’ın vücudundan başka vücudun olmadığıdır.Yani Hakk’ın vücudundan başka vücud yoktur. Kişi, işlerinden ve sıfatlarından yok olduğu gibi,vücudundan da yok olması,yani kendine ait vücudun olmadığını bilmesi ve anlaması Tecelli zat’tır.Veriliş sırasıyla,Tevhidi zat,Fenai zat, ve tecelli zat’tır.Tevhidi zat demek:Hakk’ın ve yaratılan bütün halkın vücutlarının hulûl ve ittihat olmaksızın bir olduğunun anlaşılması,zevk edilmesi ve keşif edilmesi ile halk aynasından aşık olduğu varlığın görülmesi demektir.
Hulûl:bir şeyin bir şey içine girmesi. İttihat:İki şeyin birleşmesi.
Bu zevk ve keşfin sonucu,kendinden geçerek “Lâ mevcude illâ Hu” neticesi ortaya çıkar. (Hu’dan başka mevcut yoktur.) Tevhidi zat budur.Yani, tam sarhoşluk,tam yokluktur.
Tevhid(birlik) mertebelerinin son mertebesi budur.Bu üç tevhid mertebelerine Allah ehli olanların lisanında fena(yokluk) mertebeleri ve yükselme makamları adı verilir.Fena ehline salik,beka ehline habib,zikir ehline muhip derler.Salik:mertebe öğrenimi gören. Habib:sevgili.
Ef’al(işler) karanlık perde,örtü,sıfat ise,aydınlık perde ,örtüdür.Kişi bu iki perdeyi kaldırırsa zat’a ulaşır.Ef’al:Görme yönüdür.Sıfat: ilim yönüdür. Zat:Açığa çıkma,görünme yönüdür. Gerçekte hepsi bir şey olup,mazharlarla (görünülen yer) çeşitlenir.
Fenai zat demek:Kulun kendi vücudu olmadığını gerçek olarak anlayıp, keşif etmesi ve zevk etmesi demektir. Bir kimse ki;Hakk’ın efal,sıfat ve zat’ından gafil olarak besmele çekmiş ise o kişi gerçekte besmele dememiş olur.Bu üç metebeden herhangi birisinin müşahedesi (görmesi) olmadan,gafil olarak işlediği, işin başında söylediği besmeleden fayda olmadığı
gibi,işinde dahi fayda ve bereket yoktur.Çünkü o iş halk olmayıp,ruhsuz ceset gibi ölü veya yok sayılır.Bu üç mertebeye arif olup bilenler katında,besmele “kün”(ol) anlamındadır.Eşya “kün” emriyle olduğu gibi,ariflerin(bilenlerin) besmelesinde bereket açığa çıkar.
Peygamber(sav) efendimizin huzurunda:Üç mertebenin birinden gaflet ederek,besmele getiren kimse,besmele dememiş olur sözü açılınca Nebi (sav) buyurur:”Her bir şeref ve şan sahibinin emri ki ,onda besmele ile başlanmış olunmaya,soyu yoktur, boş olan faydasız iştir ve bereketsizliktir.Bu üç mertebenin birinden habersiz olan  bir kişi,besmele dememiş olduğu gibi,kıyam,rüku ve secde de bu üç mertebeyi düşünmeyip,bilişinde ve görüşünde bu mertebelerden  habersiz ise,kıldığı namaz da olgun bir namaz değildir.Cenabı Hak:Müminûn suresi 2 ve 3.ayetlerinde müminlerin özelliklerini sayarken şöyle der;“Onlar namazlarında huşû (sevgiden ileri gelen edep) sahibidirler.Boş uğraş ve lüzumsuz sözlerden yüz çevirmişlerdir. Namazlarında Yüce Allah’ın hakikatını düşünüp ve O’nun müşahedesinde olanlar,kurtuluşa erenler ve ebedi saadet bulanlardır.Onlar tevazulu olup kendilerini Hak karşısında aciz ve zelil kılarlar.Öyleki,Yemen ve ötesindeki insanları bilmedikleri gibi kendilerini de bilmezler ve de faydasız işlerden ve sözlerden sakınırlar. Buradan anlaşılıyor ki,namazı müşahedesiz (görme), tefekkürsüz ve huşûsuz kılanlar kurtuluş ve ebedi mutluluk bulamazlar.Bir başka ayeti kerime olan Maun suresinde de Hak Teala şöyle der:Namazı gafletle kılıp,olmayan şeyi adet edip yatar kalkarlar. Allah’ın mevcut varlığından habersizdirler, onlar için şiddet ve azap vardır. Resulullah(S:A:V) bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurur; ”Allah’ü Teala size emir verdi: Namazda yüzünüzü sağa sola çevirmeyin, çünkü ,Allah’ü Teala Celle Celalühü yüzünü, namazda kulunun yüzüne çevirir. Kişi namazda Hak’ka yönelmedikçe Hak’kın vechinden mahrum kalır.Üç tecellinin sırrı, besmelede olduğundan, büyük şan sahibi efendimiz buyurur ki;Besmele getirmeyen kişi ebterdir (soyu bitiktir.)Bu hadisi şerif’ ten anlaşılıyor ki haram işlerde besmele çekmek yasaktır.Diğer işlerde yoktur, çünkü, işlerde besmele çekmek Allah’ın emridir.Amacı,nefsani ve benliğe yönelik olmayan bir iş, kendiliğinden ortaya çıksa da o işte besmeleye yasak yoktur.Eba Yezid Bestami(ra) Hz.lerine sordular:Arif isyan eder mi? Bestami Hz.leri cevaben;Allah’ü Teala’nın takdir edilmiş emrinin hükmü kesin olur.Bu söz ile murad edilir ki; Günah ve isyanları, tesir eden kudretin hükmüyledir.Yoksa,arifleri Allah’ın haram kıldığı şeylere yönlendirerek onları ahmak yerine koyma gibi bir amacımız yoktur. Ramazanda yemek ve içmek yasak iken, bilmeden yani orucu unutarak yemek ve içmek geçerlidir ve kabul edilmiştir.Resulü Ekrem(s.a.v) efendimiz bir hadislerinde buyurur; Bir kimse oruçlu olduğunda bilmeden yer ve içerse,orucunu bozmayıp tamamlasın.Çünkü onu yediren ve içiren Allah’ü Teala’dır.Kişinin kendinden haberi yoktur,ona yediren ve içiren Allah’tır.Haram işlerde besmele çekmek yasaktır hükmü, bid’at (yanlış bilgiler) uyduranların halidir.Makam ehli olan olgun insanların durumu değildir.Bu olgun insanlar,kendilerinde iyi bir iş meydana geldiğinde cem’de,kötü bir iş meydana çıktığında fark’ta olurlar.Yani; kendilerinde iyi bir işin meydana gelişinde makamı cem’de olup,kendilerini batın(iç),Hakkı zahir(açık) görürler ve iyilik Haktandır derler.Kötü bir işin meydana gelişinde,makamı fark olan Hazretül cem’de olurlar.Kendileri zahir Hakkı batın görerek,kötü işi kendilerinden bilirler.Yani, duruma göre, bazen cem’de bazen de fark’ta olurlar.Olgun insanların iyi bir iş ile karşılaştığında cem’de, kötü bir iş ile karşılaştığında fark’ta olmalarının delili olan ayette, Nisa 79.ayet: Cenabı Hak buyurur: “İyilik ve güzellikten sana her ne erişirse Allah’tandır,kötülük ve çirkinlikte sana ulaşan şeyse kendi nefsindendir.”Bu ifadeler kur’anın açık anlamıdır.
Gizli anlamı ise:İyi işlerle karşılaştığında kendini batın,Hakkı zahir görüp, iyilik Haktandır görüşünde ol.Kötü işlerin açığa çıktığı durumlarda,kendini zahir, Hakkı batın görüşü ile Hazretül cem’de ol.İyi işlerle cem’de,kötü işlerle Hazretül cem’de ol ki,sadıkların meclisinde yani Hak meclisinde olasın.
Cem:Hak zahir,halk batın olan makamdır.
Hazretül cem:Fark makamıdır.Hak batın halk zahir olan mertebedir.Kişinin, kah cem’de kah fark’ta olması görüşüne göredir. Bu görüşte olanların bulunduğu meclis,Hak meclisidir..Bu sözün kuran’daki delili olan ayet,kamer suresi 55’ci ayettir.Bu ayetin anlamı:”Güçlü bir padişahın katında, özü sözü birlere has oturma yerleri”….
           Bedreddin(K:S) varidatı besmele ile başlamasındaki hikmet ve muradının ikinci yönünü şöyle açıklar:Besmelenin başındaki “Ba” harfinin altındaki noktanın bütün ilahi sırları içine aldığını ifade eder.Bu konu aşağıdaki olay ile daha anlaşılır duruma getirilebilir. Ashabdan bazı kimseler Aliyyü’l Veliyyullaha sordular.”Ya Ali,Nebi(S:A:V) senin şanını yücelterek buyurdular:”Ben ilmin şehriyim ve medineyi ilmimin kapısı Ali’dir.Bu sözün muradını ve gerçek anlamını bize bildir dediler.Ali Veliyullah cevabınında şöyle der.Allah’ın sırları,vahiy edilmiş kitaplardadır.Kitaplardaki sır ve ilahi bilgilerin hepsi kuran’dadır. Kuran’da olan sır ve bilgilerin hepsi Fatiha suresindedir.Fatihadaki sır besmelededir, besmelenin sırrı “Ba” harfinin altındaki noktadadır,O noktada benim buyurmuşlardır. Hazreti Ali(ra)’nin bu sözleri karşısında ashabı kiram dediler;Bütün varlığımız ve canlarımız senin yolunda feda olsun,sana kurban olalım,ey! Mümin kulların velisi,Biz senden anlamı gizli olan bir sözün açıklamasını istedik,sen ise anlamı daha gizli olan bir sözle karşılık verdiniz, noktanın anlamını biraz daha bize açar mısınız dediler.Müminlerin velisi dedi;”İlim bir nokta idi,onu cahiller çoğalttı”bu cevap karşısında ashabın hayreti ve hayranlıkları daha da arttı. Kerremallahü vechehü(Allah’ın iyilik yüzü)ashabdan ilim talep edenlere daima noktayı ve onun taşıdığı anlamları anlatırdı.                                                                                                  
Velilerden birisine noktanın açıklamasını sordular?Veli cevabında:ayn,iken,cahiller ayn’a bir nokta koyup onu ğayn okudular,dedi.Buradan da anlaşılır ki,nokta sahibi bir olup, suretlerle her ne kadar çok görünse de gerçekte bir’dir.O,teklikte ve çoklukta bir nefis gibidir.
        Niyazi hazretleri buyurur:
Hazreti İsa inüp gökten tamam etti zuhur
Görsen,idrak eylemezsen bil ki,sendedir kusur                    Mevta:Ölü
Dirülüp aceb zünübden cümle mevta sert eser                     Zünüp:Günahlar
Nefha-i İsrafil oldu cümleye çalındı sur                               Nefha-i İsrafil:İsrafil’in nefesi
Bir kabirden bin Muhammed her birisi yüz bine                  Zâlik:Böylece
Baş olup gitti o gence zâlik yevmün nüşur…                       Yevm-i nüşur:Kıyamet günü
          Bütün harfler bir noktadan çıkarak çoğalmıştır.Her bir harf bir noktanın geniş açıklamasıdır.Onun için Kuran’daki her bir surenin başlangıcı nokta ile olup,her birinin besmelesi vardır.Ancak,Berae suresi “Ba” harfi ile başladığından başında besmele yoktur. Amaç olan noktadır.sonuç olarak;kuran’ın bütünü bir noktadır.Harflerle çoğalmış,sure, ayet, ve aşır gibi ,suretlerle açığa çıkmış halk’da,Hakkın övülmüş isimleri ile görünen bir noktadır.   
Suretlerin ve isimlerinin çok olması ve bunların meydana geliş şekillerinin farklı olmasından dolayı cahiller bir noktayı bilmeyip,bu suretlere ve halka bakarak çok nokta gördüklerini zannederler.Nitekim eski ilkokullarda,öğretmen,çocuklara harfleri öğretirken”Ba” harfini bir nokta,”Ta” harfini iki nokta,”Sa”harfini üç nokta olarak “Be”,”Te”,”Se” diye okutur. Çünkü, birinci mertebede bir nokta,ikincide iki, üçüncüde üç nokta farkı ile çocuklara öğretildiğinden, öğretmen cahilliğini noktaların çokluğu ile örtüp,bir çok ilmi öğrettiğini sanır.Ancak manen yine cahil kalır.Çünkü eğitimin amacı nokta okumaktır.Çocuklar ise suretlerle ilgilendiğinden, suret görür .Ne okuyorsun diye sorulduğunda?”Be”,”Te”,”Se” diye cevap verir.Halbuki “B”, ”T”,”S”gibi bu harfler noktasız belli olmadığı gibi hiçbir şeyi okutmaz.Harfler gibi,suretlerin isimlerini açığa çıkaran noktadır.Bu suretler, yani tüm  halk   edilen,aynı noktadır.Demek olur ki nokta;suretlerin açığa çıkması ve çeşitlenmesiyle okunur.İlim olan noktadır ve nokta okursun.Her şey de ve Kuran’ı Kerim de okunan bir noktadır.Tenezzül edip inen ve suretlerde görünen bir noktadır.Harflerin suretleri ile göründüğünden, noktaya harfler örtü olur.Bu yüzden “B”,”T”,”S” okuduk derler.Nokta çoğalmış görünüp,örtülü kalıyorsa bu durum cehaletin eseridir.Oysa,nokta açığa çıkıp,bu suretlerle görünmeseydi,noktanın varlığı anlaşılmazdı.Onun için noktasız harf olmaz. Noktanın harflerle görünmesi bir hükmün sonucu ve gereğidir.Nokta olmazsa yazı olmaz. Katip olmazsa reislik yani başkanlık olmaz.Katip efendi yazı yazarken bir defa mürekkep kutusunun içersine bakıp,başını soksa ve mürekkep aynasından noktayı seyredebilse,bu seyrin,harflerdeki seyirden alâ ve yüce olduğunu anlar. Fakat katip başını mürekkep kutusuna sokmaya korkar.Çünkü başını kutuya sokarsa başı kutuda kalır.başı olmadığından şöhreti de yok olur. Kendisini bilmediği gibi alemi de bilmez. Vücuttaki bütün organların hareket ve saltanatları baştadır.Baş giderse diğer organlar kişiyi tanıtmaz.Bu bağlamda nokta giderse harfler belli olmaz.Bir kişi bütün harflerin,bir noktanın açığa çıkıp görüntüsü olduğunu kavrayıp, elif, be,te,se harflerinin hakiki anlamlarını bilmez ve bu hakikata teslim olmazsa,ayrıca kendisi, bir olan noktanın görüntüsü olduğu halde,O noktada yok olmazsa,Azrail bu durumu kendisine ölüm anında tattıracaktır.onun için kişi kendi isteği ile ölüp,yani ölmezden evvel ölüm sırrına erişip,noktanın sırrını ve ilmin bir nokta olduğunu kavrayıp,noktanın çoğalması cahilliğinden kurtulması durumunda bu kişi açıklanan noktanın ve diğer kısımlarının sahibi olarak gönlü ferah bulur ve ruhaniyete yükselir.
Nazım(ks):Muhammedi ilimler,kainattaki devirlerde olduğu gibi,alimlerden alimlere devreder 
Soru:İlim bir nokta idi,onu cahiller çoğalttı.Sözü ile anlatılmak istenen nedir?
Cevap:İlmin birliği,bilinenin birliği iledir.Bilinenler, nokta gibidir. Yani,nokta sanıldığı gibi
asla çoğalmaz.Nokta gerçekte çoğalmadığı gibi,bilinen birlik olan Hüviyeti ilahiyenin de çeşitli suretlerle açığa çıkması onun birden fazla olduğu anlamına gelmez.Bu birliğin Hz. Ali tarafından keşif edilmiş ve biliniyor olması oradaki kişileri mahcup etti.Çünkü onlarda ilahi birliğin çoğaldığı fikri galipti.Halk ve Hak görüp iki varlık varmış gibi ikilikte kaldılar.Bu şekilde düşünenler,yani ikilikte kalanlar,gerçek üzere cahillerdir ve emirden de gafillerdir.
              İnanmışların velisi olan Ali(R:A)’nın söylemiş olduğu “Ba”harfinin altındaki nokta benim;sözünün gerçekteki anlamını,peygamberlik ilminin varisi,diriliğin sırrı ve evladı resul Muhammed Nur’ul Arabi Hz.leri şu şekilde açıklar.Mürekkep kutusuna batırılıp çıkarılmış bir kalem ucunun kağıt üzerinde bıraktığı iz noktadır.Bu noktadan meydana gelen harf ve kelimeler o noktanın aynıdır. Çünkü nokta dışında bir şey yoktur.Kalem ucuyla kağıt üzerinde oluşan nokta,harf ve kelimelerin özü olduğu gibi belki onların aynısıdır.Sırların özü belki aynıdır.Çünkü kapı girilecek yerdir ve şehrin özü belki aynıdır.Girilecek yer kapı olunca, şehrin hangi taraf ve kısmından girersen gir,o kısım sana kapı olur.Sana noktanın ve veliliğin sırrını bildiren bilgili ve olgun insan,aynı Medine olup senin kapındır.Ali’nin sırrı ve velilerin büyüğü o’dur.Şimdi sen!Bu yolla açıklanan sırları öğrenip anlamaya çalış.Biz burada noktanın taşıdığı sırrın bir bölümünü açıkladık.orada bir sır var ki,o,sırrı da açık etmiş olsaydık,bu sırdan akıllar sarsılır ve deprenirlerdi.
Hz. Pir(k.s):Şu kitap ki, hakikat sultanlarının varidatıdır.Her ne kadar açıklamak istediğimiz varidat kitabı birkaç yaprak hacminde de olsa bunun sırları göklere sığmaz.
              Bedreddin hazretlerinin varidata besmele ile başlamasının üçüncü hikmeti:Bütün kainat,besmeledeki üç ismin varlığından meydana gelmiştir ve bu üç ismin görüntüsüdür.      
Besmele bu üç ismi kendisinde toplamıştır.Bu isimler şu şekilde sıralanır.
Allah ismi;zat,Rahman ismi;sıfat,Rahim ismi;ef’al(işler) dir.Her şeyin  açığa çıkışı ve vücuda gelişi bu üç isimle olduğundan,bir işe başlamak için besmele çekmek emri verilmiştir.Bütün varlık, besmeledeki üç isimden oluştuğuna göre,bu varlık içersinde zarar verici yaratıklar da vardır.Bunlar;iblis,cin, şeytanlar,yılanlar, akrepler,yırtıcı hayvanlar ve kuşlar,vb…
Cehennemin ateş memuru olan zebaniler bunun yanında azaplar,kederler ve marazlar, celal isminin açığa çıktığı yerlerdir.Açıkta olan celal isminin ikincisi,aynı zamanda üç isimde de bulunan Rahman ismidir.Rahman isminin bir yönü de olgunluk demektir.Rahman’da bütün yaratılanlar karışmış durumdadır.Rahat elemle, faydalı zararlı ile,lezzet zorluk ve yorgunlukla karışmıştır.Birbirine karışık olan bütün bu değerler, Rahman isminin tesiri ile var olurlar.
Çünkü Rahman ismi, celal ve cemal isimlerini de kapsadığından olgunluk olarak da adlandırılır.Yani,Rahman ismi;dünya iyiliğidir.Çünkü Dünya nimetleri bulanıklıktan arınmış değildir.Dünya nimetleri bulanıktır.Lezzet ve acılık,rahat ve zorluk,faydalı ve zararlı birbirine karışmış durumdadır. Besmelenin üçüncü ismi Rahimdir:Ahiret nimetleri ve karşılıksız bağışlanan ilim ve bilgiler Rahim isminin etkisiyledir.Çünkü Rahim ismi sırf cemaldir.Rahim ismi ile celal karışmaz.Ahirete ait isimdir.Rahman’ın hem Dünya’ya ait hem de celal ve cemal olmasından dolayı dünya ehli rahat olamaz.Rahim’in ahiret ve cemal olması ile de ahiret ehli, uhrevi nimetlere kavuşur ve bu nimetlerle lezzetlenir.Kendilerine ilim(ilmi ledun) bağışlanmış olanlar daima bu zevk ve neşe içindedirler.
              Muhammed(sav) sırf cemal olup,çok acıyan,çok merhametli ve bağışlayan(Rauf ve Rahim) isimlerin sahibi olarak inananlara gönderildi.resulullah(sav) efendimizin bu özelliğini Kuranı Kerimde Tevbe suresinin 128.ayetinde açıkca görmekteyiz.Bu ayetin meali şu şekilde ifade edimiştir.”Andolsun içinizden size onurlu bir resul gelmiştir.Sizi rahatsız eden şey onu da üzer Çok düşkündür size.Müminlere ise daha şefkatli daha merhametlidir.”
Hz. Pir Muhammed Nurül Arabi, Kenzi mahfi adlı eserinde ”Bu ayetin gerçek anlamını şu
şekilde açıklamaktadır:Ey!suretlenmiş cüz’ler ve yaratılmış halk.Suretlenmiş tafsilatımdan bir cüz,resul suretiyle size geldi.Surette küçük olan bu insan manada olgun ve mükemmeldir.
O suret,bedenlenmiş suret olarak tafsilatıma(Cenabı Hakkın görünürdeki varlığı) geldi. O,tafsilatımda bir şahıstır.O resul gelip,peygamberlik hükmünün, diğer suretler üzerinde galip olma duygusuyla beni davet etti.Nereye davet etti?bölünmez bütünlüğüme ve suret alemine davet etti.(Kül ve cüz’e davet).o resulde,iman ve daveti kabul etme kabiliyetiyle, bazı kıymetli  değerler ve şerefle açığa çıktım.Bazı suretlerde ise küfür ve inatla göründüm.
Bazı suretlerde iman ve kabul,bazılarında küfür ve inatla görünmemin sebebi ise:Hikmete dayanan gerçekliktir.İnsan sureti, olgunlukla görünen,o resulün vasfından yani özelliklerinden meydana geldi.Gerçek olarak:Olgun insan suretiyle yaratılan,o resul,çok merhamet ve iyiliğe sahip olmasından dolayı diğer insanlar için kederlenir.Bazı insanların imanlarını terk ederek, başlarına, elem ve kederden,aslında layık olmadıkları halde ne gelmişse inatları yüzünden olmuştur.O tür insanların resule imandaki inatları,resulün kendisi için olmuştur.Çünkü o inat onları resulden uzaklaştırmıştır.Cüz’ü külden uzak eder.O resul,olgunluktaki yüksekliği ve merhametinden dolayı benim iman ve hidayetimde hırslı oldu.Niçin hırslı oldu? Mümin olma şeref ve değerleri yönünden hırslı oldu.Çünkü;her bir kül,kendi cüz’üne yakın ve meyillidir.Bu nasıldır?Kül durumunda olan bir annenin,kendi cüz’ü olan çocuğuna yakın olması gibidir.İşte tevbe suresi 128 ci ayeti kerimesi gizli hazinenin esası olan birliği açıklamış olup,O resulün nefis ve zatınızdan geldiğini belirtir.Bu birliğin gerçeği,bütün alemin bir zat’ın görüntüsü olmasıdır.Bütün müminler kardeştir,sözü bu sırrı kuvvetlendirir.  
Resulullah(sav) bir hadisi şeriflerinde buyurur: Adem su ile toprak arasında iken ben nebi idim.Bu hadisin açıklaması:Gerçek,mutlak birliğimden bir resul gönderici idim, Nereye? cisimler alemine gönderici idim.Ne zaman gönderdim?Ezeldeki söz vermenin(Misaga’s set) şu gerçeği ile,başkasını var eden zatın,birliğinin emri olan yemininden evvel,Resul gönderici idim. Misaga’s set: Makamı cem,gizli hazine ve birliğin oluş emridir.Burada kul,Hak’kın aynasıdır. Hak zahir(açık),kul batın(iç) ve Hak’ka kuvvettir.O Resulü biçimlendirip, unsurların (bedenleri oluşturan temel özellikler) çoğaldığı zamandan evvel gönderdim. unsurların ne ile bağlanması?Ayniyetimle,unsurların birleşmesi ve düzenlenmesinden evvel Resul gönderdim. Ne ile birleşme?Olgunluğun evveli olan Adem suretinin oluşumundan ve unsurların düzeninden evvel Resul gönderdim.Yani hazretül cem’den evvel demektir ki,bu da makamı cem’dir.Neden evvel?Alemlerin dirilme ve dağılmasında ki(alemi bağ’s ven nüşür) şu risaletin davetini ortaya koymazdan evvel gönderdim.Neyi ortaya koyup bu davetten evvel?  Ben ve saat  şu iki parmak kadar yakındır sözünü demezden evvel Resul gönderdim.
İki parmak:Hak ve halka işarettir.Alemi bağ’s vennüşur:Hazretül cem’dir.Yani Hazretül cem’e varmazdan evvel Resul gönderdim demektir.Hazretül cemde, Hak kuvvet olup,halk zahir(açık) Hak batın(iç) olur.Halk zahir demek,kulun Hak diliyle konuşması demektir.Belirtilen risaletle davet,alemin dirilmesi ve dağılmasından evvel ile murad edilen:Unsur suretlerin, yani bedenlerin yaratılmasından evvel,bilinmezlik alemindeki(alemi gayb) inişim vaktinde davet eder idim.Yani makamı cem’in zevk ve müşahedesine(görme) davet ederim.Halkı içe(batına) davet ederek,Hak’kı açık(zahir) görmektir.Neyi davet?Her mertebedeki ruhları ve gök ehlini ve de bunların dışında kalanları ki onlar zatımın tafsilatıdır.Tevhidi ef’alde fenayı ef’al,tevhidi sıfatta fenayı sıfat,tevhidi zatta fenayı zat ederler.Bunlar ruh derecesinde kaldılar,onun için bunları cem’e davet ediyor.Alemi gayb:Alemi cem’dir.Neden davet?Cüziyeden,külliyeye davet etti.Bu davete emrederim.Nerede emir?her bir mertebede ve mertebelerde olma değeri ile emrederim. Mertebelerin bütünlük ve farkına emrederim.Benim zatım her bir mertebede hem bütünlük hem de fark halindedir.Bu mertebe ve zevklere ulaşmak ancak Allah ile olur.Allah dan başka olgunluk verecek rab yoktur.Efendimiz(sav) sırf cemal olmasını,Rauf ve Rahim ayeti kerimesini, aşağıdaki hadisi şerifin kuvvetlendirdiğini işaret eder.Resulü Ekrem (sav) efendimizin sırf cemal olmasını hz.pir Muhammed nur Arabi şu şekilde açıklar;
Muhammed(sav)’in sırf cemal ve raufürrahim olduğunu şu hadisi şerif ortaya koyar.”Benim ümmetim için şifa üç şeydedir.İlki:Kurandan bir ayetle şifa bulması,ikincisi:Bal yemekle, Üçüncüsü:dağlanmaktır.Fakat benim ümmetim için dağlanmayı uygun görmem buyurmaktadır.
Dağlanmayı uygun görmeyen resulallah(sav)efendimizin bu tutumu onun sırf cemal olduğunu ispat eder.Efendimiz(sav) hem bedensel doktor hem de manevi doktordur.Hadisi şerifin bedene olan faydasını belirttiği gibi,manevi şifasını da bir yolla işaret eder.Kendi varlığından ve benlik hastalığından kurtulmakla Kuran ve birlik ile şifa bulur.Bu ise makamı cem neşesidir.Yani Hakkı zahir kendini batın görerek,varlık ve benliğini yok edip,bekabillah ve Kuran birliği ile şifa bulur, sıhhat kazanır.İkincisi olan bal yemek:İrfaniyet lezzetleridir İkinci fark olan hazretül cem’in bilinmesi ve zevk edilmesidir.Fena ve beka mertebelerini zevk etmeyen,kendi varlık benliğinde ve nefsinde kalanlar,alemi ahirette manevi azap görerek ve cehennemde yanmak suretiyle bu hastalıklardan kurtulur.Ta ki gerçek fenafillah ve bekabillah anlaşılmış olur.Ancak ümmetimin cehennem ateşinde yanmasını uygun görmem,yanmasa daha iyi olur.
Bu alemde yani, yer yüzünde yaşarken mürşidi kamil(geçek yol gösterici),peygamber (sav) efendimizin mirasçısı olan seçkinlerden birini bulup,fenafillah ve bekabillah makamları bu kişiden öğrenilir ve zevk edilirse,alemi ahirette cehennem ateşi ile yanmaktan kurtulursun. Efendimiz(sav),bu manevi eteş ve azaptan ümmetini kurtarmak için Rahim ve merhametinden dolayı hırslı olup Rauf ve Rahim oldu.
Besmeledeki üç ismin sırlarını zamanın bilgi ve becerisi mikdarınca açık edip yazdım.Yoksa, Allahın  ilmi ve bilinmesine dair  sırların sonu yoktur. Bu yoldaki hediyeleri ve iyilikleri tükenmez,sonsuzdur.Kıyamete kadar besmelenin sırları açık edilip tarif olunsa da Allah ehlindeki sır ve gizliliği ve de besmelenin lezzeti ve sırları tam açıklanamaz……………      
(xx) Kenzi mahfiden alınan açıklama burada son buldu.(Ç:N)

Hiç yorum yok: