11 Ekim 2011 Salı

39.BÖLÜM:ÂDEMİN HALKİYETİ KONUSUNUN SADELEŞMESİ

Nebi(sav) buyurdu:Gerçekte,Yüce Allah,Âdem(as)’ı kendi sureti üzerine halk etti.Bu söz Tevrat’ta da geçmektedir.Bu hadisin hakiki manası,Yüce Allah,Âdemi kemal sureti üzerine açığa çıkardı.Buradaki kemal suret,manevi suret olup duyularla ilgili değildir.Çünkü Yüce Hak için rububiyet ve uluhiyet mertebesinde hissi suretler bulunmaz.Uluhiyet ismi,hem zahiri hem de batını kendinde toplamıştır.Rububiyet ise yalnız zahire özel olup,Hak’kın görüldüğü mertebedir.Önceki konularda açıklaması geçti.Yukarıdaki hadisde Âdem(as)’dan kasıt, Âdem’in sureti üzerine Âdemi halk etti demektir.Çünkü Yüce Allah,alemlerin suretini ve alemleri, Âdem’in sureti üzerine yarattı.Bundan dolayı âlem,Âdem gibidir dediler. İnsan; küçük Âdem olarak,büyük Âdem olan âlemde görünen olup bunların hepsini kendinde toplamıştır.Buradan anlaşılması gereken söz,Yüce Allah,insan olan küçük Âdem’i,büyük Âdem olan alemden daha zengin kılmıştır.Buradaki zenginlik,akıl ve düşünce kabiliyetidir.Bir başka hadisde Allah,Âdem’i,Rahman sureti üzerine halk etti buyurulmaktadır.Yani Rahman’ın nefsi üzere yarattı denilmektedir.Çünkü âlem Rahman’nın nefsidir.Rububiyet ve Uluhiyette Hak için suret yoktur ve olmaz.Hak’kın hissi vücudu için belirli bir suret yoktur. Yani sureti hissiyesi yoktur.Hak, hissi suretlerden arınmıştır.Âlemin gerçeği olan hissi ve manevi suretler batındır.Bunlar esma ve sıfattan ibaret olup“Alâ sûratihi”Hak’kın suretidir.
Yani alemin gerçeği olan hissiyat,esma ve sıfattan oluşan bu suretler manevi ve batın olup hepsi Hak’kın sureti üzerinedir.Belki aynıdır.Fakat halka nisbetle başlangıcı olmayan ve tesir eden değildir,yaratılmıştır.Hak’ka nisbet edildiğinde başlangıcı olmayan ve tesir edendir.Yani onlar Hak’kın iki eli olan celal ve cemaldir.İnsan,bu iki isimle açığa çıktı ve onlarla anıldı.
İki el Kur’anda şöyle belirtilmiştir.Sad suresi 75.ayet:“Ey iblis!iki elimle yarattığıma secde etmekten seni alıkoyan neydi?Burnu büyüklük mü ettin,yoksa yücelenlerden mi oldun?
Bu ayeti yukarıdaki konu ile ilişkilendirdiğimizde,celal ve cemal,Allah’ın iki eli olarak anlaşılmaktadır.Bu konuyla bağlantılı olmak üzere Cenabı Allah bir kutsi hadisinde şöyle buyurur:“Bana nafile ile yaklaşan kulumu severim,sevdiğim kulumun,görmesine göz, işitmesine kulak,tutmasına el ve yürümesine ayak vs.azaları ben olurum.”O benimle görür, benimle işitir,benimle tutar ve benimle yürür.Burada Cenabı Hak onun işitmesi ve görmesi ben olurum dedi,onun kulağı ve gözü olurum demedi.Bu kutsi hadis halkiyet esması yönüyle olmayıp,Hak’kiyet esması yönüyle söylenmiştir.Bununla beraber hepsi O’nundur.
Füsus şerhinde Abdü’l Gani hz.leri şöyle buyurur:Görme ve işitme şüphesiz batın suretlerdendir.Görme ve işitme beyine gelen ışık parlaması ile gerçekleşir.Buradan görme ve işitmenin zahir suretlerden olmadığı anlaşılmış olur.Kulak ve gözler ise zahir suretlerdendir bu yüzden cenabı Hak,gözü ve kulağı olurum demedi.Eğer sen dersen;Hadisin sonunda belirtilen;Kulumun eli olurum ki onunla tutar,ayağı olurum onunla yürür,dili olurum onunla konuşur cümlesine göre el,ayak ve dil zahir suretlerden olmaktadır.Cevabında derim ki: El, ayak ve dil ile anlatılmak istenen bu azalardaki batın olan kuvvetlerdir,yoksa şu zahir olan duyular değildir.Çünkü bu duyulardaki batın kuvvetlerin kendilerine ait müstakil vücutları olmadığından bu azaların isimleri ile batın olan kuvvetlere vurgu yapılmaktadır.Kulak ile göz bu duyulara zıttır.Çünkü bu iki azada emanet verilen kuvvet isimlerinin özelliği vardır ki bunlar işitme ve görmedir.Kısaca özetlenirse bu hadiste;Duyuların batın olan işlevleri kast edilmekte,açık olan aletleri belirtilmemektedir.Şu da söylenebilir;Bu hadis de batın olan kuvvetler,zahir olan aletleri içine almış olduğundan iki suret arasındaki farkı belirtmek için işitme ve görme anlatılmıştır.İki suret arasındaki farkı açıklarken tüm azalar kast edilmiştir. Yani ayak,el ve dil bu amaçla belirtilmiştir.Bu cümleden hareketle,Nebi(sav)’in bazı hadislerinde bu özellik görülmektedir.Örnek verilirse;Hak’kın sağ eli demesiyle tek el belirtilmiş fakat Hak’kın iki eli kast edilmiştir.Yani Hak’kın iki eli de,sağ el olduğu söylenmek istenmiştir.Nebi(sav);sağ el demekle farka,iki eli de sağ eldir sözüyle cem’e işaret etmişlerdir.İki suret arasındaki,fark ve cem işaret edilmiştir.Zahir aletler olan el,ayak,kulak ve göz isimlerinde bulunan ve emanet olarak verilen batın kuvvetlerin kendilerine ait bir vücutları olmadığından bu aletler isimleri ile belirtilmektedir.Veyahud suretler arasındaki,fark ve cem’i açıklamak için söylenmiş olmaktadır.
                       Şeyhü’l Ekber Hazretleri Fütühat adlı kitabının üç yüz kırk beşinci sayfasında şöyle buyurmaktadır:Cenabı Allah,‘sevdiğim kullar’olarak ifade ettiği kulları hakkında, görmesine göz,işitmesine kulak olurum dediği kutsi hadisde özel bir durum belirtmiş olmakta, Ruhani kuvvetler kast edilmemektedir.Çünkü ruhani kuvvetler inmek için havas’a(seçkin kullar) ihtiyaç duymaktadır.Yüce Hak ise,kendisinden başkasına ihtiyaç duyanlara inmedi. Seçkin olan fakirler,Allah’dan başkasına ihtiyaç duymadıklarından onlara indi ve onları zengin kıldı.Onlar zenginliği Hak’dan alırlar,başka yerden almazlar.Ruhani kuvvetler, havasa ihtiyaç duyarken,havas da Allah’dan başkasına muhtaç değildir.Bunun için havasın şeref ve kıymetini bil,çünkü havas aynı Hak’tır.Bundan dolayı ahretteki dirilme hissiyat ile olur.Bu hisler yani duyular ancak Hak ile olgunluk kazanır ve tamamlanır.Duyulara ait bu kuvvetler ahiret yurdunda Hak’kın halifeleri olurlar.Çünkü yüce ve süphan olan Hak,kendi nefsini işiten,gören,konuşan,kudret ve irade sahibi olmasıyla vasıflandırdı.Bundan dolayı sıfatların tamamının duyular üzerinde tesirleri ve eserleri vardır.İşte insanın ayakta kalması yani varlığını sürdürmesi bu kuvvetlerle olur.Sübhan olan Cenabı hak,kendini ruhani kuvvetlerden olan düşünen,akla dayanan,hayal eden vs.duyularla vasıflandırmadı.Ancak nefsini,duyuların ortak özelliği olan koruyan ve suretlenen olmakla vasıflandırdı.Çünkü duyuların eserleri,izleri koruma yoluyla suretlerde vardır.Cenabı Hak’kın bu duyulara tesirleri olmamış olsaydı kendini bunlarla vasıflandırmazdı.Koruyan ve suretlenen ancak O’dur.İşte bu iki özellik ruhaniye ve hissiyedir.Bunları iyi anlamaya çalış,bu ikazımızı kalbin inkar etmesin.
Senin katında,indirilen bu hissi kuvvetlerin içinde şerefli olanı akıl olduğu için,şimdi sana söylüyorum iyi dinle!şerefin tamamı duyulardadır.Herne kadar insan,kaderine ve şanına cahil olduysa da kendini bilmiş olsaydı,Rabbin seni bildiği gibi sen de Rabbini bilmiş olurdun.İşte anlaşılması gereken nokta budur.Resulullâh(sav)’in buyurduğu gibi,nefsini bilen rabbisini bildi.
           Tekrar asıl konuya dönecek olursak;‘Onun işitmesine kulak,görmesine göz olurum vs..’kutsi hadisi hak’ka ait esma yönündendir.Halka ait isimler yönünden değildir.Bununla beraber hepsi O’nundur.
           Yüce Hak’kın ‘Biz emaneti arz ettik’ayeti kerimesinin sonuna kadar olan kesin açıklamaları ilâhi surete işarettir ki,o ilâhi suret külün toplamıdır.Adem(as) külün toplamı olan ilâhi suret üzerine yaratıldı ve Âdem o suretle halife oldu.Ahzap suresi 72.ayetinde Yüce Allah buyurur:”Biz emaneti göklere,yere ve dağlara arz ettik.Fakat onlar da bu emaneti taşıyamayacakları korkusuyla yüklenmekten çekindiler,sonra bu emaneti insan acımasız ve bilgisiz olarak yüklenip taşıdı.”.Burada adı geçen emanet Allah’ın iki elidir.
Âdem bu iki el ile zahir oldu.Bu iki el Hak ve halk’tır.Bunun için Âdem Hak ve halkı kendinde toplamıştır.Âdem küçük bir cisim gibi görünse de Hak ve halkı toplamakla büyük alemdir.Daha önce açıklaması verildi.

Hiç yorum yok: