11 Ekim 2011 Salı

47.BÖLÜM:MÜŞAHEDE KONUSUNUN SADELEŞMESİ

Cenabı Hak mümin kulunun kalbine marifetle sığar, başka da sığacak yeri yoktur. Her anda bir tecelli ile şekillenmesi kalbin suretleridir.Bu suretlerin bekası yoktur,biri yok olduğunda diğer bir suret ile zuhur eder.Bunu bir kutsi hadis ile kuvvetlendirebiliriz, “yerlere ve göğe sığmadım ancak mümin kulumun kalbine sığdım.” Bundan dolayı bazı kalp sahipleri, “kalbim rabbimi arif odu.” demişlerdir.Fakat tarikat mensubu kişilerin çoğu Hak,dünya ve ahrette ancak kalp ile görülür demektedirler.Bundan dolayı tarikat ehli insanlar dünya meşguliyetlerinden dolayı Hak’kı göremediklerinden O’nu görmek için gözlerini yumarlar hatta dağlara ve tenha yerlere çekilerek münzevi bir hayat yaşarlar.Ahirette ise meşguliyet olmadığından Hak’kı görmek için göz yummaya gerek yoktur derler.İşte bu düşünce ve fikir yapısında olanlar,bütün azaları ve kuvvaları ile enfüs ve afakta olacak açık müşahedeyi yani görmeyi inkar ettiler ve görmeyi sadece kalbe mahsus kıldılar.Bu düşünce yapısının olgun bir görüşe sahip olmayanların durumu olduğunu bilemediler.Kamiller ise; enfüs ve afakta bütün azaları ve kuvvaları ile Rablerini apaçık görme ile şereflenmişlerdir.Arifler kalp mertebesinde durdukça Hak’kı kalbiyle müşahede eder,bu müşahedeyi Hak’kın bir tecellisi olarak kabul eder ve bu tecelliyi kalbi şuhud olarak kayıtlar.Fakat,hakikat ehli olan kamiller enfüs ve afakta,bütün aza ve kuvvaları ile Hak’kı kesin olarak görürler.Bu kesin ve sabit olan görmeyi inkar eden kimseler bilmez mi? “Bakara suresi 115. ayette belirtildiği üzere:“Doğuda batı da Allah’ındır,nereye dönerseniz Allah’ın yüzü oradadır.” Yani afakta çeşitlenmiş gözle görülen ve duyularla anlaşılan, enfüste ise bütün aza ve kuvvetlerinizle gördüğünüz, duyduğunuz ve hissettiğiniz her şeyde benim uluhiyetim olan yüzüm oradadır. Gerçekte, gözle görülen ve duyularla anlaşılan bu çeşitliliğin tümü Allah’ın yüzüdür.İşte her varlıkta zahir olan ilahi güzelliktir.Bu makamda Şeyhül Ekber,Tercümanı Eşvakında buyurur:Bu, açık olan görünenlerde güneşi araştırıp gördüm.Batışında ise kalbimde aydınlığı oluştu.Yani, kah açık görüş ile Hak’kı mutlak ve kah kalp müşahedesi ile enfüs ve afakta bütün aza ve kuvvamla mukayyaed olarak Hak’kı müşahede eder oldum.Bu ise ancak Hak’kın yardımıyla olur.
                   Bütün bu işlerin, yazı ve şerhlerin tamamlanması Allah’ın yardımı ve sırrıyla olmuştur.Allah’tan başka kuvvet sahibi ve yardımcı yoktur.İş bu varidatı Arapça açıklayan, kalplerin nuru ve aydınlığın sırrı olan Muhammed Nurül Arabi Hazretleri şerhin sonunda buyurur:Bu açıklama ramazan ayının onikinci Cuma günü tamamlandı.Gerçeğin nurları namıyla isimlenen şerhin sonu budur ki,onu Üsküp’te oturan Bedri soyundan fakir Seyyid Muhammed Nurül Arabiyyi Bedri Hazretleri açıkladı.Bu açıklama da ilahi varidatın açıklamasıdır ki,bu ilahi varidatı arifi billah ve muhakkiklerin sultanı olan Bedreddin Hazretleri yazmış ve tasnif etmiştir.Onu gönül rahatlığı ile tamamlamış olup varidat şerhinin tarihini iftiharla haber verip dedim:O Allah’a hamd olsun ki, Kendi fazilet ve keremiyle varidat kitabını muhakkiklerin sultanı ve bereketin babası olan Bedreddin Hazretlerinin kalbine ilham ve hediye etmiştir.Kıymeti ve makamı yücedir ki, Semanın sayfalarında nur ile yazılmaya yaraşır şanı ulu bir kitaptır.Ben de O’nu öyle bir açıkladım ki,sırların perdesi açıldı bütün hakikatın sırları ortaya çıktı,işte varidat böyle bir deryayı kuşatan bir kitaptır.Bu derya öyle bir hakikat deryasıdır ki onun kenarı ve sahili yoktur.Fazilet ve nimet sahibi olan Allah’ın yardımıyla şerhi tamamladım.
    Bedreddin Hazretleri de dedi:Şerhin tarihi: “Seninle beraber cana bu varidat”: 1275 

                                 Hüviyetin parıltısı ile amâ doldurup ol zat
                     Gaybın keşfiyle mazharı mücellâ âna bir mir’at
         
Sıfat,ef’al ve esmasıyla büründü bu tecelliyat
Batın cem ki,vahdettir, Muhammed cemi tafsilat
                    Hilâfet tacıyla zahir hem oldu sonsuz hazarat
                    Giyip esma,sıfat oldu gelin gibi süslendi mevcudat

Sevgilinin özünü teneffüsle açık etti de ekvânat
Suretlerle bu görüntüde göründü şems-i kainat
                  
                     Ziyasından edip tam oldu kemaliyle ki tenvirat
                     Muhakkak noksansız yücelikten ulaştı bu vâridât

Gönlünden satırlara düşüp  gayb ile keşfiyat
Anın sırrı yazılamaz sema olsa hep evrâkât
              
                   
                     Melekutu nurlandırıp son buldu çünkü devirler
                     Şehadetle kılıp açık etti ki,nurunu seyyidler

Heman nurunu tamam edip neşr eder ledünniyat
Bu şerh ettiği nur üzre ki,nurdur şerhi vâridât

                     Münevver eyledi hepden, kılıp ehli hakikat
                     Beyan edince tahkika makâmâtıyla esrârat

Nübüvvet setr olunduysa velâyetle durur mişkât
Veliler andan alırlar velâyet nurun her vakit

                     Her bir kavmin cinsinde gelir daim tercüme edenler
                     Bu hükm üzere cereyan eder hep ilahi sırlar

Bu metnin tercümesinin şerhi kemâliyle bulup gayeler
Hilmiyâ tarihi Muhammed nurla da buldu fetihler.
                         --------------------------------------
                                      (1336)
               
               Muhammed      :                   92
               Nûr                   :                  256
               La                     :                    35
               Da                     :                      5
               Buldu                :                    52
               Fütühât              :                  896
                                                         ---------
                                                          1336

Prizren Melami dergahının doğru yol mürşitlerinden Hacı Ömer Lütfi efendi Hazretleri tarafından meth etme vadisinde söylediği ilahi varidatın tercüme tarihidir.

Varidat’ın hele bak hazreti Bedreddin’in
Anda envâr-ı hakayık saçıyor kalbe ziya

                     
                       Anı şerh etti mükemmel negüzel hazreti pir
                       Verdi esrar letâifle dile başka safa

Tercüme eyledi şeyh Malik o metin ve şerhi
Verdi bak kalbe fazlasıyla dile nur ve cilâ

                        Yadigâr oldu bize bu eseri kıymetdâr
                         İşte bir kenzi hakikat açtı can gözüm

Düştü bir tarihi aç can gözünü bak Lütfi
Oldu erbab kulûba bu eser kalbe nemâ
                                                               1336
Şu varidat kitabının kopyası recep ayının bin üç yüz kırk beş hicri senesinde Melamilerin hizmetkarı Muhammed Kamil fakirin elinden tamamlandı.Muhammed Kamil,Hacı Yakup Toska’nın oğludur.Hacı Yakup Toska ise molla Süleyman’ın oğludur.Molla Süleyman da  Prizrenli Şeyh seyfeddin’in öğrencisi olup Şeyh seyfeddin de Recep Hulusi efendinin öğrencisidir.Bu tercüme vesilesi ile peygamberlerin seyyidine ve ehli beytinin cümlesine selam olsun.Alemlerin rabbına hamd olsun…..               
                                                                                                                      1345











Bu eserin günümüz Türkçesine çevrilişi de  24/10/2010 tarihinde pazar günü tamamlanmıştır. Allah,bu kitabın günümüze kadar ulaşmasını sağlayan tüm kişilerden razı olsun,vefat edenlerin ruhu şad olsun..Bizlere de bu eserin mana ve hikmetinin doğuşunu ve anlayışını ihsan etsin..

                                                                   
                                    MEHMET NACİ GÜNEY                                                                           

Hiç yorum yok: