12 Eylül 2011 Pazartesi

Hamdülillah ilm ile irfana erdim ben bugün

Hamdülillah ilm ile irfana erdim ben bugün
Açılıp kalb-i basiret cana erdim ben bugün
                 
Tahsil edilen bilgilere ilim denir. İrfaniyet ise, zikr-i daim uyanıklığı ve meratib-i tevhidin müşahedesiyle hasıl olur. Kul, irfaniyete ancak Hakk’ın bağış ve ihsanıyla mazhar olur. İrfaniyet, kulun kendi nefsinin, cümle alemin ve eşyanın hakikatine arif olmasıdır. Her ilimde irfaniyet olmaz. İrfaniyet, makamat-ı tevhid keşfiyle hasıl olup, kulun Rabbine kavuşup Rabbinden gayrı görmemesidir. Hamd ise öğünmektir. Övülmeye ancak Allah layıktır. Çünkü ayette “Hamd, alemlerin Rabbi Allah’adır.” (Fatiha, 2) Buyrulur. Bu itibarla Fehmi Efendi Hazretleri ‘Hamd / öğünmek Allah’a mahsustur ki, tevhid mertebelerinin müşahedesiyle irfana erdim, nefsimin ve cümle eşyanın aslı, hakikati olan cana, yani Rabbime vasıl oldum.’ diyor.

Nokta-yı vahdette mahvedip vücudu şöyle kim
Zerreydim gün katreydim ummana erdim ben bugün

Nokta, cümle harflerin aslıdır. Bütün harfler noktadan meydana gelir. Nokta, kalemi hareket ettirmeden bırakıldığında meydana gelendir ki, kalem oynatıldığında, o noktadan harfler, rakamlar ve şekiller çizilerek meydana gelir. İşte Hakk’ın zat-ı mevcudiyeti, cümle varlıkların ve alemlerin aslı olması itibariyle noktadır. Bütün alemler ve varlıklar, nokta-i vahdetten, yani “bir” olan zat-ı ilahiden zuhura gelmiştir ve nokta-yı vahdet olan zat-ı ilahi, her bir eşya ve varlıkta mevcuttur. Her kim ki, bu alemde makamat-ı tevhid keşfi irfaniyetine ulaşırsa, o kulun nispet varlığı fena bulup yok olur ve nokta-yı vahdet olan zat-ı ilahiye vasıl olur. İşte bunu beyanla Fehmi Efendi Hazretleri ‘Kendimin ve alemin yokluğuna, fenasına ulaştım. Fenafillah irfaniyetiyle kulluğum, gündüz iken, gündüzün aslı olan güneşe; damla iken denize gark oldu.’ diyor. Yani her bir varlığın asli mahiyeti olan Allah’ın zatına vasıl oldum, demektir.

Hep görünen nokta-yı vahdette zatın gölgesi
Yek nazarla cümleden Rahman’a erdim ben bugün

Kur’an’da “Her şey fenadır (yoktur), ancak Rabbin yüzü olan celal ve kerem vardır.” (Rahman, 26-27) buyrulur. Bu ayet, Rabbin celal ve kerem yüzünden başka her şeyin ve hiç bir kimsenin varlığı, vücudu olmadığını beyan ediyor. Allah’ın zatından başka hiç bir şeyin vücudu, varlığı yoktur. Var ve mevcut olan zat-ı ilahidir. Bu görünen varlıklar ise, zat-ı ilahinin gölgesi olan isimlerdir. Çünkü gölgenin kendine ait vücudu olmadığı gibi, isimlerin de vücudu olmaz.
Rabbin vechi / yüzü olan celal ve kerem  ise şöyledir: Kerem ismi; ana isimlerden olan  cemalin  zuhuru olması itibariyle, cümle görünenler celal ve cemal tecellileridir. Zat-ı ilahi, alem-i kesrette bu ana isimlerle tesir ederek zahir olur ki, celal ve cemal mazhariyeti Allah’ın kemalidir. Kemalin her şeyi ihatası, kuşatıcılığı ise Rahmaniyettir. Bunu beyanla Kur’an’da “Rahman, arşı üstüva etti / kuşattı.” (Taha, 5) Buyrulur ki, Rahman, her şeyi kuşatan olması itibarıyla, her şey Rahman’ın nefesidir. Bunu beyanla Fehmi Efendi Hazretleri ‘Tevhid-i zat mertebesinin irşadıyla Hakk’ın zatından gayrı mevcud olmadığını, bu alemin ise zat-ı ilahinin gölgesi ve Rahman’ın nefesi olduğunun müşahedesine ve marifetine mazhar oldum,’ diyor.  

Ne acebdir, zevk ile bana içimden söylenir
Ruh-i akdesle nüzul ilhama erdim ben bugün

Pir Seyyit Muhammed Nur Hazretleri “Kişi süfliyette olursa nefs, ulviyete yükselirse ruh tabir olunur.” diyor. Yani bir kimse kendine ve aleme cehalet ve zanla nispet vücud verirse, o zanlardan hasıl olan nispetler, o kimseyi Rabbinden ayırır ve süfliyete düşürür. Böyle bir kimse nefis ehli olup, kendini ve cümle alemi Hak’tan gayrı görür.
Fakat bir kimse, daim zikir ve tevhid-i hakiki irfaniyetiyle, kendinin ve cümle alemin nispet varlıklarının yokluğunu, fenafillah mazhariyetiyle keşfederse, Rabbin zuhurundan gayrı birşey görmez. O her nerede olsa daima Rabbini apaçık müşahede eder. İşte böyle bir kul, ulviyete yükselir ve ruha mensup olur. Bu itibarla Ruh ikilik kabul etmeyen ‘Bir’liktir. Ruh-u akdes ise, zat-ı ilahi tecellisiyle gayriyetten arınmışlık demektir. Bunu beyanla Fehmi Efendi Hazretleri ‘Ulviyete yükselerek, Ruh’a mensup olup; Ruh-u akdes ilham ve doğuşuna mazhar oldum.’ Diyor .

Bunda gelmekten mukaddem Talibi didar idim
Valehu hayran iken sen şaha erdim ben bugün

Fehmi Efendi Hazretleri, Talibi lakabıyla ‘Zat-ı ilahiye vasıl olmazdan evvel, ilahi sevgilinin vechini, didarını arıyordum. İlahi aşkla valeh u hayran, yani kendimden geçtikten sonra ancak, ilahi sevgiliye, yani alemlerin Rabbi olan Şah’a ulaşıp, zat-ı ilahiye vasıl oldum.’ buyuruyor.

Hiç yorum yok: