17 Eylül 2011 Cumartesi

Nevnihal gülzarımız var zevk-i canan bizdedir

 Nevnihal gülzarımız var zevk-i canan bizdedir
Cismi berrak yüzü revnak huri gılman bizdedir

Ravza-i rıdvan ve gurfe kasr-u çardak hücreler
Evrak-ı yakut zeberced huld-i eşcar bizdedir

Ab-ı kevser hem leben cümle asel ırmakları
Selsebil rahik-i tesnim huld-i enhar bizdedir

Zevk-i in’am ile perverde olan vildanları
Şabb-ı emred hadd-i lale nevcivanlar bizdedir

Gülşen-i cennette cevlan eyleyen pertev cemal
Dili bülbül yüzü pürnur dilgüzarlar bizdedir

Dili hamuş aklı beyhuş eyleyen hub dilşikar
Hak cemal ile müşerref bezm-i safa bizdedir

Ölmeden Fehmi bu zevke nail oldu sanmayın
‘Mutu kable en temutu’ mevt-i ihfa bizdedir

Cennetler sekizdir; dördü ahiretteki amel cennetleri, dördü ise bu alemde dahil olunan irfan cennetleridir. Daha evvelki beyitlerin açıklamasında da ifade edildiği gibi, amel cennetleri; müminlerin bu alem-i şahadette salih / güzel amellerle, alem-i ahirette dahil olacakları cennettir. O cennete dahil olan her mümin, amel cennetlerinin nimetleriyle zevklenir ve keyiflenir. İşte, yukarıda ifade edilen tüm değerlerin hepsi de müminin nefsini lezzetlendireceği amel cennetleri nimetleridir. Ahirete iman edip de, Allah’ın emir ve yasaklarına riayet eden her kulun, işlediği salih / güzel işler, amel cennetinde güzel suretlerle suretlenip, o kulu cennet nimeti olarak gıdalandıracak ve onu mutlu edecektir. Fakat kul bu alemde güzel işler işlemez de kötü işlerle meşgul olursa, Allah’ın emirlerini dinlemez, yasaklarından kaçmaz da haram ve günah işlerse, işte o kötü işler de alem-i ahirette suret bulup, o kula eziyet ederek, ona cehennem azabı olacaktır. Bütün bunlar alem-i ahiretteki amel cennetinin değerleri ve cehennemin mahiyetidir, vesselam.
Diğer cennetler ise irfan cennetleridir. Zikr-i daim ve makamat-ı tevhid irfaniyetiyle arif olan kul, bu alem-i şahadette irfan cennetlerine dahil olur. Bunu beyanla Kur’an-ı Kerim’de “Ey mutmain olan nefs, dön Rabbine, Rabbin senden razı sen de O'ndan razı olarak gir benim kulluğuma / kullarımın arasına, gir benim cennetime.” (Fecr, 27-30) buyrulmuştur. Cennet-ül irfanın makamı, ahiretteki amel cennetinden daha aladır. Çünkü bugün her kim makamat-ı tevhid keşfi irfaniyetiyle irfan cennetine girerse, her nerede ve hangi alemde olursa olsun, bir daha oradan çıkmaz. İrfan cennetlerinin zevk ve sefası, kulun Rabbine vasıl olup, Rabbinin tecellilerinden, bu alemde, berzahta, alem-i ahirette ve cümle alemlerde ayrılmayıp, daima Rabbin tecellilerini müşahede etmesidir. Bu itibarla bir kul için Rabbine kavuşup, Rabbiyle beraber olmaktan daha efdal bir keyfiyet, zevk ve sefa olmaz, vesselam.
Ölüm ikidir: Biri “Küllü nefsin zaikatülmevt... / Her nefis ölümü tadacaktır…” (Al-i İmran, 185) ayetinin beyanı olup, yaşayan herkesin ölmesidir. Yani herkesin bir gün bu alemden ölümle ayrılmasıdır. Bu ölüm, umumi olup herkesedir ve her canlı bu ölümü tadar. Diğer ölüm ise, Hz. Resulullah Efendimizin “Mutu kable en temutu / Ölmeden evvel ölünüz.” buyruğu olan ihtiyari ölümdür. Yani kulun kendi isteğiyle nisbet varlığını fena / yok etmesi olup fenafillah kemalatıdır. İşte, ölmeden evvel ölümün mahiyetine, ancak daim zikir ve makamat-ı tevhid irfaniyetiyle ulaşıldığından, ölmeden evvel ölmek, arifibillah ve ehl-i kemale mahsus olan özel ölümdür. Ehl-i kemal, ölmeden evvel ölüm sırrıyla, kendi yokluklarında Rabbine kavuşup irfan cennetleriyle zevklenirler. Bu itibarla Fehmi Efendi Hazretleri ‘İrfan cennetindeki tüm nimetlere, mutu kable en temutu / yani “ölmeden evvel ölmekle” mazhar oldum, bu alemde irfan cennetine dahil olup bu nimetlerle gıdalanıp, zevklendim.’ diyor ve bizlere de, irfan cennetine ihtiyari ölüm dışında, yani ölmeden evvel ölmeyince dahil olunmayacağını, beyan ediyor. Allahualem.

Hiç yorum yok: