10 Eylül 2011 Cumartesi

Zikrederim dost seni derim Allah Allah

Zikrederim dost seni derim Allah Allah
İçtim tesnim kevseri derim Allah Allah

Hz. Peygamber Efendimiz “Allah bir kula bir çok nimet verir fakat geri alabilir. Allah’ın iki nimeti var ki, bir kere verdi mi, bir daha geriye almak onun şanından değildir. Bu nimetin biri, kulun kalbini zikrullah ile kurdu mu bir daha durdurmaz. Diğeri ise, kul ile arasındaki perdeyi kaldırdı mı, bir daha örtmez.” diyor. Kur’an’da ise “…zikrullah büyük ibadettir.” (Ankebut, 45) buyrulur. Bu itibarla, zikr-i daim hem büyük ibadet, hem de ebedi bir ibadettir. Zikrullah her alemde; yani bu alemde, berzah aleminde ve alemi ahirette devam eden ve yapılabilen bir ibadet olması itibariyle büyük ve ebedi ibadettir. Kulla Cenab-ı Hakk’ın arasındaki perdeyi kaldıran ise makamat-ı tevhidin keşfi irfaniyetidir. Bu müşahede ve irfaniyet, zikr-i daim uyanıklığıyla devamlı olduğu için, kul, cümle alemlerde Rabbini görüp müşahede eder.
Namaz, oruç, hac, zekat vb. ibadetler ise, bu imtihan alemine mahsus olan ibadetlerdir.
Bu alemde emr-i ilahiye riayet ederek bu ibadetleri yapan ecre mazhar olur, yapmayan ise, emr-i ilahiye isyan ederek günahkar olur. Kul bu alemden berzah veya ahiret alemine göçtükten sonra bu ibadetler yapılmaz. Çünkü bu ibadetler, üzerinde yaşadığımız ve imtihan alemi olan yeryüzünün zamanı, vakti ve kulun unsur bedeniyle kayıtlı olan ibadetlerdir. Zikr-i daim ve tevhid-i hakiki irfaniyeti ise, sadece bu alemde değil, cümle alemlerde devam eden, sürekli bir kulluktur. Bu itibarla Kur’an’da: “Biz sana kevseri verdik, Rabbin için namaz kıl, kurban kes. Sana ebter / soyu kesik, diyenler ebterdir / soyu kesiktir.” (Kevser, 1-3) buyrulmuştur. Kevser, süreklilik demektir ki, zikr-i daim ve tevhid-i hakiki keşfi irfaniyeti, cümle alemlerde devam eden süreklilik olduğundan Kevser’dir. Bunu beyanla Arifibillah Fehmi Efendi Hazretleri “Zikr-i daim ve makamat-ı tevhid irfaniyetiyle Kevser’den içtim, yani Kevser’e mazhar oldum ve bu mazharıyetle ‘Allah’ derim.” buyuruyor.

Ey Hüdavend-i cihan anılırsın bimekan
Senden sana her zaman derim Allah Allah

Zikr-i daime mazhar olan bir kul, ayakta, otururken ve yatarken; her nefeste, her zamanda ve her mekanda, Allah ile Allah’ı zikreder. Yani ism-i celal olan Allah’la uluhiyet makamı olan Allah’ı zikreder. Bu itibarla “Ey cihanın sahibi olan Allah’ım, senden sana, her zamanda ve mekanda zikr-i daimle seni zikrederim.” demektir. 

Ne göktesin ne yerde ne mürdesin ne zinde
Sen mevcutsun her yerde derim Allah Allah

Makamat-ı tevhidin irfaniyetine mazhar olmayan kimse, Cenab-ı Hakk’ı ya gökte ya yerde, ya ötede ya beride ya da görünmez zannederek kayıtlar. Makamat-ı tevhidin keşfi irfaniyetine mazhar olan arif ise, Hak’tan gayrı görmez, yani onun Hakk’ın mevcudiyetinden başka müşahedesi olmaz.

Ne şarktasın ne garptasın ne sağda ne soldasın
Bilir iken bendesin derim Allah Allah

Kamil mürşid H. Fehmi Efendi Hazretleri “Sen ne doğu, ne batı, ne sağ, ne sol ile kayıtlı değilsin. Bütün taraflarda ve cümle varlıkta var olan senin mevcudiyetin olduğu gibi, benim varlığımda da var olan sensin.” Diyor ve böyle bir müşahedenin kemalatıyla “Her nefeste seni zikrederim.” buyuruyor.
Çünkü Cenab-ı Hak Kur’an’da “Doğu da batı da yalnız Allah’ındır. Siz yüzünüzü nereye çevirirseniz çevirin Allah’ın yüzü ordadır…” (Bakara, 115) buyurduğu gibi “O, nerede olursanız olun sizinle beraberdir.” (Hadid, 4) Başka bir ayette ise “Rabbin insanları çepeçevre kuşatmıştır.” (İsra, 60) beyanı vardır.

Aşkın ile dolmuşum yanıp büryan olmuşum
İlelebet beyhuşum derim Allah Allah

Senin ilahi aşkının mazhariyetiyle yandım, nispet varlığım fena bulup yok oldu ve beyhuş oldum, yani ebediyen kendimden geçtim demektir.

Aşk ile pazarım var bimisal bir yarim var
Her nazar ihsanı var derim Allah Allah

İhsan, karşılıksız vermek, bahşetmek demektir. Buradaki ihsandan maksat, yüce Allah’ın kuluna olan bahşişi, lütfu ve ihsanıdır.
Şeyh-ül Ekber Muhiddin Arabi Hazretleri “Allah’ın kullarına üç türlü ihsanı vardır: Birincisi; olaylara kulun şefkatle bakmasıdır ki, bu umumi / genel ihsandır. İkincisi, sen Allah’ı göremiyorsan, Allah seni her an görüyor gibi kulluk etmendir ki, bu şeriatın ihsanıdır. Üçüncüsü ise, her bir varlık ve tecellide kulun, Rabbini görüp müşahede etmesidir. Ki bu, en büyük ihsandır.” Diyor. Bu itibarla “Aşk-ı ilahi, beni emsalsiz olan ilahi sevgiliyi her tecellide görüp müşahede etmeye ulaştırdı ve ben bilirim ki, bu yarimin, ilahi sevgilimin bana en yüce bağış ve ihsanıdır.” buyruluyor.

Ey kerim ü zü’l-fettah zikrin Fehmi’ye miftah
Etti gönlümü iftah derim Allah Allah

“Ey kerem sahibi, ikram edici Rabbim, hidayet tecellisinin ebedi nimeti olan zikr-i daim ve tevhidin hakikati ile gönülleri açan cömert Allah’ım; benim cehalet, zan ve ağyarla kaplı gönlümü, meratib-i ilahinin keşfi irfaniyetine açtın. Böyle bir kullukla her nefeste Allah derim.” buyruluyor. Allah bizleri de bu keşif ve irfaniyete mazhar kılar inşallah.

Hiç yorum yok: