10 Eylül 2011 Cumartesi

Nefret etme karga bülbül halinden

Nefret etme karga bülbül halinden
Yan gülün narına bülbüller gibi
Mest olmuştur onlar gül cemaline
Mestane ol sen de bülbüller gibi

Bülbül, gülün aşkı ile daim çığırıp öter. Bülbül, gül ve gülün kokusu ile meşgul olup, gülün mest ü sekranı, yani sarhoşudur. Mana yönüyle ise bülbül, meslek-i Resul’e dahil olmuş, her nefeste zikr-i daimle Nur-u Muhammed’in bağımlısı ve tutkunu olandır.
Bir kulun Nur-u Muhammed’e mazhariyeti, meslek-i Resul-ü Melami irşadıyla hasıl olur ki, o irşadla kul zikr-i daim uyanıklığı ve makamat-ı tevhid irfaniyetine ulaşır. Karga ise leşin peşinde, leşle meşgul olan bir hayvandır. Hadis-i şerifte “Dünya leştir…” buyrulmuştur. Hz. Pir ise, “Kulu Hak’tan ayıran her ne ise, o dünyadır.” diyor. Mana itibariyle karga, ehl-i dünya, yani leşle meşgul olanlardır. Meslek-i Resule dahil olmayıp, Hak’tan  başka şeylerle uğraşan, yani gayriyetten arınmamış olan kimse, karga mesabesindedir. Karga daima leş arar ve leşle meşgul olmayı sever. Gül bahçesindeki güllerin kokusu kargayı ilgilendirmediği gibi, gülle meşgul olanı da hor görüp sevmez. Yani Nur-u Muhammed mazharı olan ehl-i zikri ve ehl-i kemali hor görür ve beğenmez.
Bunu beyanla “Ey kalbi gayriyet, masiva dolu olan kimse, sen meslek-i Resule dahil olmuş, bülbül gibi her nefeste zikr-i daim ve makamat-ı tevhid irfaniyetiyle Nur-u Muhammed mazharı olan gül cemalin tutkunlarına, sarhoşlarına kızıp, onlardan nefret etme. Sen onlara kızıp onlardan nefret edeceğine, meslek-i Resul’e dahil ol da, sen de Nur-u Muhammed’le açığa çıkan gül cemalin mestanesi yani sarhoşu ol.” buyruluyor.

Ol şeyda bülbüle sen ta’n eyleme
Ah ile zarından bizar eyleme
Ol bir sırra ermiş inkar eyleme

Yan gülün narına bülbüller gibi
Mestane ol sen de bülbüller gibi

Ey ağyar olan kimse, Allah derdiyle ah u zar eden, yani her nefeste zikr-i daimle neşelenen ehl-i kemale sen kızma, onları hor görüp hakaret etme. Bu hal ve anlayışın sana fayda vermez. Kur’an’ın “Benliğini / kendini sabah akşam Rabbinin yüzünü/vechini isteyerek ona yalvaranlarla beraber tut / ol. Eğreti dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırıp uzaklaştırma ve sakın kalbini zikrimizden gafil koyduğumuz boş arzularına uymuş kişiye boyun eğme / uyma…” (Kehf, 28) buyruğuna uy da, gözünü açıp bak. Onlar tevhid-i hakiki sırrına vakıftırlar ki, o sırrı inkar etme. Senin yapman gereken, onların sırrına mazhar olmaya gayret etmektir, buyruluyor.

Bülbüller geçtiler senin meskenden
Durulmaz ol yerde kokmuş laşeden
Koksana sen de bir gül menekşeden

Yan gülün narına bülbüller gibi
Mestane ol sende bülbüller gibi

Arif ve ehl-i kemal olanlar, avamın halini bilirler, çünkü oradan yani avamlıktan geldiler. Fakat avam olan arifin halini bilmez; çünkü avam, tevhid-i hakiki irfaniyetine ulaşmamış olandır. Tevhid-i hakiki irfaniyetinden mahrum olanlar, Hakk’ın mevcuttaki varlığından perdeli olup onlar, cehaletle kendinin ve alemin nispet varlığını var zanneder ve zanla hükmederler. Her kim kendinin nispet varlığını var zannederse, o daima kendini beğenir. Böyle kimselerin oluşturduğu meclis, aynı kargaların topluluğu gibi olup, o meclisteki herkes kendini beğendirmek için gayret edip, kendisine bilgili, alim vb. desinler diye hep birlikte konuşurlar, böyleleri dinleyici olmaz ve aynı kargalar gibi, hep birden konuşup çığırarak şamata ederler. İşte meslek-i Resul irfaniyet ve kemalatının hakim olmadığı meclislerde, kendini beğenen kişiler, öğrenmeyi düşünmeyip hep öğretmek istediklerinden, onların meclislerinden istifade edilmez.
Meslek-i Resul ariflerinin ve ehl-i zikrin meclisinde ise, aynı bülbüllerin tek tek ötüp, diğerlerinin öteni dinlemesi gibi, bir bir konuşulur ve biri konuşur, diğerleri dinler. Onların meclisinde serbestçe soru sorulur, tek tek cevaplanır. Onların meclisinde olan herkes soru sorabildiği gibi, herkes cevap da verebilir. Çünkü ehl-i zikrin meclisindeki herkes, ilham ve doğuşun zuhuruna adaydır. Kamil mürşit de dahil, herkes o meclise istifade etmek ve öğrenmek için gelirler. Bunu beyanla Hadis-i şerifte “Allah’ı anmak için bir araya gelenleri Cenab-ı Hak, melekleri vasıtası ile kuşatır, onların arasına şeytan giremez. Bu kuşatma Arş’a kadardır ve o topluluk dağılana kadar o meclise ilham ikram olunur.” buyrulmuştur.
Ruhu şad olsun, Arifibillah Kemal Zurnacı Hazretlerinin bulunduğu bir mecliste idik. Bir soru soruldu ve Kemal Efendi “Düşünelim, her kim cevaplamak isterse buyursun, cevaplasın.” dedi. O anda benim yanımda yeni ihvanlardan birisi oturuyordu ve bu yeni ihvan soruya cevap vermek istedi.  Ben yanımda olan bu ihvana ‘Sen sus, yenisin, sen dinle.’ dedim. Benim bu davranışıma Kemal Efendi kızdı ve bana “Neden sözünü kesiyorsun? Belki Allah bu sorunun cevabını, bu ihvanın mazhariyetinden bize ikram edecek.’’ dedi. İşte ehl-i zikrin, ehl-i kemalin meclisi böyledir. Onların meclisindeki herkes doğuş ve ilhamın adayı olup, herkes söz sahibidir. Onlar bülbüller gibi tek tek konuşur ve o meclisteki doğuş ve ilham zuhurundan mürşid-i kamil de dahil, herkes faydalanıp, istifade ederler.
Ağyarın meclisinde ise, masiva ve benlik galip olduğundan, o mecliste gayriyet, yani nispet varlıkların kokusu olan, leş kokusu hakimdir.
Bu itibarla Fehmi Efendi Hazretleri “Ey gayriyetle meşgul olan kimse, senin hal ve anlayışını, her nefeste zikr-i daimle bülbül olan arifler bilirler ki, gayriyet kokusu, leş kokusudur. Gül cemal bülbülleri, yani Nur-u Muhammed mazharı olan ehl-i zikir; leş kokusundan rahatsız olup uzak dururlar. Sen ise, ehl-i zikre yakın ol, meslek-i Resule dahil olup Nur-u Muhammed’e mazhar olmaya bak.” diyor.

Hiç güller yanından sen geçmez misin
Güllerin kokusun hissetmez misin
Bu kokmuş laşeden vazgeçmez misin

Yan gülün narına bülbüller gibi
Mestane ol sende bülbüller gibi

Gül cemal olan Nur-u Muhammed mazharı ehl-i kemal, daim zikre mazhar olduklarından, hep Allah iledir. Onlar bir araya geldiklerinde Allah’tan başkasından bahsetmezler. Bunlar kahvehanede, sokakta, evde, herhangi bir yerde birbirleriyle karşılaştıklarında Allah muhabbeti yaparlar. Kim bunların sohbetine kulak kabartırsa Hak muhabbetinden başka bir şey duymaz. Çünkü onlar Muhammedi kulluğun mazharıdırlar ve onlarda hidayeti Nur-u Muhammed galip ve hakimdir. Bunu beyanla “Ey meslek-i Resulden nasiplenmemiş kimse, ehl-i zikre, ehl-i kemale yakın ol, onlardan istifade et. Vazgeç, leş kokup seni Hak’tan ayıran ve dünyan olan ağyar leşinden.” Buyruluyor.

Seherlerde Fehmi uyuyup yatma
Gafiller narına kendini atma
Huzur et abid ol Hak ile Hakk’a

Yan gülün narına bülbüller gibi
Mestane ol sende bülbüller gibi

Arifibillah Fehmi Efendi Hazretleri, kendini muhatap ederek bizlere “Bülbülün seher vaktinde, gün aydınlığını hasretle beklediği gibi, kalbin zikr-i daimle Hakk’ın kemal ve marifet tecellilerinin aydınlığına açık olsun. Gaflet edip  de ağyarın cehalet ateşine kendini atma. Sen seherdeki bülbüller gibi, zikr-i daimle uyanık ol ki, tevhid-i hakikinin irfaniyet güneşi sana doğsun. Ve bu irfaniyetle Rabbine kavuşup, bütün ibadetlerin ve cümle kulluğun Hak’la, Hakk’a olsun.” buyuruyor. Çünkü gayriyeti, cümle nispet varlığı fenafillah keşfiyle ifna eden ehl-i kemalin nazarında, Hak’tan gayrı olmadığı için, emr-i ilahi olan cümle ibadetleri Hak’la Hakk’a olur. Allahualem.

1 yorum:

Adnan kemal dedi ki...

ruha mensup olanlara selam olsun.. allah, zikri daim uyanıklığıyla kalpleri mutmain olan kullarından eylesin inşallah huu