12 Eylül 2011 Pazartesi

Senin ismin biri Ahmed çü geldin aleme rahmet

Senin ismin biri Ahmed çü geldin aleme rahmet
Sadakatle sana biat eden dönmez misakından
                    
Hz. Peygamber Efendimizin isimlerinin her birinin ayrı bir güzelliği ve hikmeti vardır. ‘Ahmed’ ismi de Hz. Resulullah’ın ilmi hakikat zuhurundaki ismidir. Kul ilmi hakikat irfaniyetiyle hakikat-i ilahiye ulaşırsa, o Resulullah’ın Ahmedi, yani Ahmed ismiyle zahir olan rahmetine de mazhar olur. 
Bu itibarla Mürşid-i kamilin tevhid-i hakiki irşadında, Hz. Peygamber Efendimiz, Ahmed isminin yani Ahmedi rahmetiyle mevcut olduğundan, kamile biat edip de onun tevhid-i hakiki irşadına mazhar olanlar, Hz. Resulullah’ın Ahmedi rahmetine kavuşmuş olur. Misak, ahitleşmek, sözleşerek anlaşmaktır. Her kim kamil mürşidle ahitleşir de bu ahitleşmeye sadık kalırsa, o salik, Ahmedi rahmet mazhariyetini ebediyen terk etmez.

Hayat bahşeyledin nice ölüler eyledin ihya
Dirileri fenafillah uyandırdın niyamından

Hz. Resulullah “İnsanlar uykudadır, öldükleri zaman uyanırlar.” buyurdu. Bunun üzerine ashab ‘Ya Resulullah, uyuyan kimse zarardadır. Bu zarardan kurtulup, uykudan uyanmak için ne yapalım?’ diye sordu. Peygamber Efendimiz de “Ölmeden evvel ölün. Ben size ölmeden evvel ölmüş olup da sizin gibi gezen, yiyen, içenlerden birini göstereyim. Ebubekir’e bakın; o onlardandır.” buyurmuştur. İşte bu alemde cehalet ve zanla meşgul olup, kendi nefsindeki ve mevcuttaki Rabbinden gafil olanlar, hakikatte ölüdürler, nice hakikatin ölüsü olanlar, Ahmedi rahmetle ihya olup dirildi ve fenafillah irfaniyetiyle gafletten uyanıp, ölmeden evvel ölerek Hakk’a kavuşarak ebedi diriliğe ulaştılar. Demektir.

Senin ol bahr-ı ilminden bilenler bildi bir zerre
İçenler içti bir katre şarab-ı has zülalinden

Senin bahr-i ilmin; senin ilim denizin demektir. Bu ilim denizi, Hakk’ın hidayetinin baş mazharı Hz. Resulullah Efendimizdir. Peygamberler ve veliler, Hz. Resulullah’ın baş mazharı olduğu hidayetten nasiplenerek, tebliğ ve irşadda bulunurlar.
İşte her zaman ve bugün dahi insan-ı kamil olan velinin irşadı, bu hidayet üzeredir ki, bu irşada muhatap olan her salik, kabiliyetine göre bu hidayet zuhurundan istifade eder. Şarab-ı has zülal, katkısız, has içki demektir. Katkısız şarap, ilm-i tevhid-i hakiki irfaniyeti olup, o irfaniyetten nasiplenenler katkı olan cümle masivadan, gayriyetten arınıp hep Hak’la olmak zevk ve sarhoşluğuyla yaşarlar.

Vücud-ı kabr-i kuddusü ziyaret edene müjde
Şefaatin olur vacib işittiler lisanından

Hz. Resulullah “Her kim benim kabrimi ziyaret ederse ona şefaatim vacip olur.” buyurmuşlardır. Bu hadisin anlamı batın ağırlıklıdır. Çünkü bu hadis-i şerif zahir anlamıyla değerlendirilirse Hz. Peygamberin kabrinin olduğu coğrafyada ve Medine şehrinde yaşayanlara bir avantaj olur ki, bu ilahi adalete terstir.
Bu hadis-i şerifin batın anlamı ise: Nur-u Muhammed her kimde mevcut ve zahirse kudsi kabir, o kimsenin suret varlığıdır ki, zamanın insan-ı kamili demektir. İşte Nur-u Muhammed mazharı olan böyle bir insan-ı kamil olan veliyi, kim ziyaret edip bulur da onun irşadına mazhar olursa, o da Nur-u Muhammed’den nasiplenerek; şirk, isyan, günah vb. manevi hastalıklardan kurtulup şifa bulur, şefaate mazhar olur.

Hitab-ı bezm-i ezelde görenler gördüler yüzün
Ol şemsten bedr olanlar geçerler hep masivasından

Hitab-ı bezm-i ezel; ruhlar alemindeki Cenab-ı Hakk’ın “Ben sizin Rabbiniz değil miyim…” (Araf, 172) hitabıdır. Bu hitabın tekrarı bu alemde, Nur-u Muhammed’in mazharı olan kamilin irşadıyla yapılır. Bunu beyanla “Ben senin Nur-u Muhammed yüzünün zuhurunu, kamilin irşad aydınlığında gördüm. O güneş gibi olan aydınlığından nasiplenerek irşad olanlar bedir / ayın on dördündeki gibi parlayıp Nur-u Muhammed mazhariyetiyle cümle masivadan / gayriyetten geçip kurtulurlar.” Buyruluyor.
O kabr-i manevi içre vücudun görseler zühhad
Atardı şem’a pervane gibi canın ferahından

Zühhad; zahidler demektir. Zahidler; fazla ibadet yaparlar, şekil ve suret düzerler, kendileri gibi olmayanları beğenmezler, herkesi eksik fakat kendilerini beğenip bu hallerini kemalat bilirler. İşte “Bu günkü kamilin suretinden zahir olan irşadla, Nur-u Muhammed aydınlığını zahidler bir görseler, zahidliklerini terk edip pervane gibi, yani fütursuzca
ve cesaretle o irşad irfaniyeti aydınlığına, sevinç ve neşeyle atılırlar.” buyruluyor.

O kabri bildiler Fehmi cihanda ancak arifler
Şefaat buldular onlar kim o sultanla likasından

Nur-u Muhammed mazharı ve kabr-i kuddus-i manevi olan kamil mürşidin şahsını, her zamanda ve bugün, ancak arifibillah, yani Allah’a arif olanlar bilirler. Ve onlar, Nur-u Muhammed sultanının kemalatından irşad olup istifade ederler, cümle şirk, isyan, günah vb. manevi hastalıklardan kurtulup, marifetullahla şefaat bulurlar. Demektir.

Hiç yorum yok: