12 Eylül 2011 Pazartesi

Kuruldu ol bezm-i ezel ikrarın verenler gelsin

Kuruldu ol bezm-i ezel ikrarın verenler gelsin
Açıldı gülşen-i vahdet ol gülü derenler gelsin
              
Kur’an-ı Kerim’de “Hani Rabbin ademoğullarından zürriyetlerini / soylarını çıkarıp “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” demişti. Onlar da ‘Evet Rabbimizsin, şahit olduk.’ demişlerdir. İşte bu şahitlendirme, kıyamet günü bizim bundan haberimiz yoktu dememeniz içindi.” (Araf, 172) buyruluyor. Bu ayetin beyanındaki ahitleşme, ruhlar alemindeki ahitleşmedir ki, herkes; ruhlar aleminde alemlerin Rabbinin “Ben sizin rabbiniz değil miyim?” hitabına muhatap oldu ve ‘evet biz buna şahidiz’ dedi. Fakat kul bu alem-i şahadete gelince, ruhlar aleminde kendisine yapılan hitabı ve verdiği cevabı, yani ahitleşmeyi unuttu.
İşte bu alemde kamil olan mürşidin irşadı, ruhlar alemindeki ahitleşmenin tekrar yapılmasını sağlar. Her kim, mürşid-i kamilin irşadına mazhar olursa “elestü” hitabının bu alemde tekrarına muhatap olur ve makamat-ı tevhidin keşfi irfaniyetiyle gerek enfusunda gerekse afakında Rabbini müşahede edip, görerek “evet Rabbimizsin” diyerek şahit olur. Bu itibarla Fehmi Efendi Hazretleri ‘Bezm-i ezel denilen ruhlar alemindeki meclisi burada kurduk. Her kim ki ahdini, yani evet ikrarını tekrar vermek isterse gelsin.’ diyor.
‘Gülşen-i vahdet’ demek, gül bahçesinin birliği demektir. Gül bahçesi, Nur-u Muhammed’in zahir olduğu meclistir. Her kim o meclise dahil olursa, Nur-u Muhammed mazhariyeti olan bir kullukla vahdete, yani ‘Bir’ olan Hakk’a vasıl olup kavuşur. İşte Fehmi Efendi Hazretleri ‘Ervah alemindeki ikrarını tekraren vermek isteyenlere o meclisi kurduk. Meslek-i Resul irşadı ve Nur-u Muhammed mazhariyetiyle Rabbine vasıl olmak isteyenler gelsin.’ buyuruyor.

Okundu birliğe ezan huzurda duranlar gelsin

Olundu farza ikamet imama uyanlar gelsin


Ezan, umumi ilan ve davettir. Ki, müezzin tarafından minareden açıkça yapılır. Ezan, Allah’ın birliğini ve cümle alemlerdeki mevcudiyetini ve büyüklüğünün ilanı olduğu gibi, Hz. Muhammed (sav)’in Allah’ın kulu ve elçisi olduğunun ilanıdır. Ezan aynı zamanda namaza ve felaha / kurtuluşa davettir. Hadis-i şerifte “Namaz müminin miracıdır.” buyruluyor.
Miraç, Rabbin kulla buluşmasıdır, vuslat birliğidir. Rabbi ile ‘bir’ olmak, kulun ulaşabileceği en ala felahıdır / kurtuluşudur. İşte müezzin, ezanın mahiyetini ister bilerek ister bilmeyerek okusun, ezan Rabbi ile kulun buluşması olan namaza, yani miraç felahına davettir. İlm-i şeriata göre bir kimsenin abdest alıp da ezanın davetine uyarak, emr-i ilahi olan kıbleye yönelerek namaza durması, Allah’ın huzurudur ve o kulun miracıdır. Hakikatte ise Hakk’a davet, zamanın kamil mürşidi tarafından yapılır, her kim mürşid-i kamilin davetine icabet eder de salik olursa, zikr-i daime mazhar olur ve her nefeste zikr-i daim uyanıklığıyla onun imanı, iman-ı huzur olur. Çünkü her zamanda, her yerde ve her nefeste, nereye dönerse, nereye giderse hep Allah dediğinden, o salik daima Allah’ın huzurundadır.
İşte Fehmi Efendi Hazretleri, böyle iman-ı huzurda olanlara hitaben; makamat-ı tevhid irfaniyetiyle miraca, yani kendimizde ve her yerde mevcut olan Cenab-ı Hak’la kul’un vuslatına davet ederek ‘huzurda duranlar gelsin’ diyor.
“Olundu farza ikamet imama uyanlar gelsin.” demek ise: Kamet farza davettir ki, kamilin davetiyle kulun Hakk’a farz yakınlık (kurb-u feraiz) müşahedesine ulaşmasıdır.. İmama uymak ise, kamilin teveccüh ederek salike yaptığı telkin ve tarife uyup riayet etmesidir. Allahualem.

Şarab-ı aşkı içenler mest olup meydana gelsin
Şem-i tehvide can atan yanmağa pervane gelsin

Fehmi Efendi Hazretleri ‘Meclisimize, aşk-ı ilahi içkisinden içip, kendinden geçen Allah aşkının sarhoşları ve tevhidin hakikatine cesaretle, fütursuzca dalıp, kendinin ve alemin nispet-i varlığını aşk-ı ilahi ateşiyle yakmak isteyenler gelsin, meratib-i tevhid irfaniyeti ile aydınlansınlar.’ buyuruyor.

İlm-i esrarı bilenler mekteb-i irfane gelsin
Muhabbet bahrına dalan dergah-ı seyrana gelsin

Muhabbet bahrı; ariflerin, ehl-i kemalin irfaniyetle yaptıkları sohbet denizidir. İlm-i esrar, ilm-i tevhiddir. Mana-yı beyit ise şöyledir: ‘Her kim, Allah muhabbetini arıyor ve o muhabbet deryasına dalmak istiyorsa, irfan mektebi olan mürşid-i kamilin meclisine gelsin. İhvanlar içerisinde bilenler de bilmeyenler de oradadır. O mecliste bilmeyenler bilenlerden serbestçe müşkülünü,derdini sorar, bilenler de cevap vererek sohbet, muhabbet ve irşad hasıl olur. Böylece o mecliste bulunan herkes istifade eder.’ demektir.
İlm-i esrar, Allah’ın sırrı ile alakalı olan ilimdir.  Allah’ın sırları ilmi tevhid irfaniyetiyle bilinir. Ki, ancak bu irfaniyet mazhariyetiyle arif olanlara, mevcuttaki Hakk’ın sırrı açığa çıkar. Bu itibarla Fehmi Efendi Hazretleri ‘Allah muhabbetine dahil olup arif olan ve Rabbine arif olmak isteyen, kamilin meclisi olan mekteb-i irfana gelsin, Allah muhabbetinden istifadelensin.’ buyuruyor.

Dost için cana kıyanlar meclis-i kübraya gelsin
Kevser-i Ali’den içen Fehmi’den peymane gelsin

Dost için cana kıymak; fena-yı ruh, beka-yı sır mazhariyetidir. Yani vahdet-i vücudun, kendi birliğinden meydana gelen kesretin / halk yüzünün açığa çıkmasıdır. Bu halkiyette; eğri, doğru, kafir, mümin, münafık, İblis vb. cümle halk zahir olduğu gibi, hidayet-i Nur-u Muhammed de zahirdir. Meclis-i kübra, Nur-u Muhammed’in zahir olduğu büyük meclis demektir. Kur’an’da “Biz sana kevseri verdik …” (Kevser, 1) Buyrulur. Bu meclisin içkisi Ali Kevser / yüce kevserdir. Kevser, Hz. Peygamber Efendimize mahsus olup, cümle evlad-ı Resul’ün, manevi ehli beyt’in, Muhammedi kulluk mazhariyetiyle ulaştıkları devamlılıktır, ölümsüzlük suyu olan ab-ı hayattır, yani ab-ı tevhiddir. Bunu beyanla ‘Her kim ki, bu yüce kevserden içmek isterse, mürşid-i kamil Fehmi Efendinin irşadı olan irfaniyet ve kemalatla, gönül kadehini doldurup aydınlansın.’ buyruluyor

Hiç yorum yok: