21 Eylül 2011 Çarşamba

İmam-ı kevneyn ol şefaat kanı Muhammed

İmam-ı kevneyn ol şefaat kanı Muhammed
Mana yüzünden etti nida Şah-ı Velayet
Uyandı çerağ kalbimizde kalmadı zulmet

Fesalli ala seyyidine ali Muhammed
Fesalli ala mürşidina Şah-ı Velayet

İmam-ı kevneyn, iki cihanın imamı demektir. Dünya ve ahirette şefaat eden imam, Hz. Muhammed (sav)’dir. Hz. Resulullah, vücud-u nur-u Muhammed’le cümle alemlerde ve tüm zamanlarda mevcut olduğundan, onun şefaati hem dünya hemde ahirettedir. Cümle peygamberlerin ve evliyaların tebliğ ve irşadında onun şefaati vardır. Çünkü hadis-i şerifte “Allah beni nurundan yarattı, müminleri de benim nurumdan yarattı.” Buyrulur. Allah’ın hidayet zuhurunun baş mazharı Hz. Resulullah’tır Onun temsilcileri ise, alimler ve kamil mürşidlerdir. Bu itibarla hidayet-i Nur-u Muhammed, cümle peygamber ve velilerdeki tebliğ ve irşadla zahir olmuştur ve olmaktadır. Bunu beyanla Mevlid-i Şerif’te Süleyman Çelebi Hazretleri:

Hak Teala çün yarattı Adem’i
Kıldı Adem’le müzeyyen alemi.

Adem’e kıldı feriştehler sücud
Hem ona çok kıldı lütfi ol ıssı cud

Mustafa nurunu alnında kodu
Bil Habib’in nurudur bu nur, dedi

Kıldı ol nur anın alnında karar
Kaldı anın ile nice ruzigar

Sonra Havva alnını nakletti bil
Durdu anda dahi nice ay u yıl

Şit doğdu ana nakletti nur
Anın alnında tecelli kıldı nur

Erdi İbrahim ü İsmail’e hem
Söz uzanır geri kalanı der isem

İş bu resmile müselsel muttasıl
Ta olunca Mustafa’ya muntakil

Geldi çün rahmetellil alemin
Vardı nur karar etti hemin

Tut kulak evsafına ey yar-ı din
Bilesin kimdir o fahr-ül mürselin

Buyurmuşlardır. Bu hikmetli beyanlardan da anlaşıldığı gibi, Nur-u Muhammed, Hz. Adem’le, peygamberlerin sonuncusu olan Hz. Resulullah Efendimizin unsur bedenle zuhuru arasındaki cümle peygamberlerde zahir olmuştur.
Resululah Efendimizin unsur bedenle bu alemden ayrılmasıyla peygamberlik son bulduğundan, irşad ve tebligat, velayet yoluyla veliler tarafından yapılmıştır ve yapılmaktadır. Nur-u Muhammed, insan-ı kamil olan velinin irfan ve irşadında zahir olur. Cümle velilerin imamı Hz. Ali’dir. İmamı Hz.Ali olan velilerin, velayet yoluyla yaptıkları irşad, aynı zamanda hidayet-i Nur-u Muhammed’in mana yüzünden zuhurudur. Daha evvelki beyitlerin açıklamasında izah edildiği gibi, evlad-ı Resul-ü manevi, Nur-u Muhammed mazhariyetiyledir. Nur-u Muhammed mazhariyetiyle evlad-ı Resul, tüm zamanlarda ve zamanımızda mevcut olup; hidayet-i Nur-u Muhammed’le irşad, evlad-ı Resul tarafından meslek-i Resul telkinatıyla her zaman yapılmıştır ve yapılmaktadır.
Her kim meslek-i Resul’ün bu irşadına mazhar olursa, onun kalbinde cehalet ve zulmet kalmaz. Çünkü meslek-i Resul telkini, zikr-i daim uyanıklığı ve ilm-i tevhid irfaniyetidir ki, kulun gönlünde bunlar olursa, cehlin yerine ilim ve irfaniyet, zulmün yerine ise adalet hakim olur. İşte zamanında irşad olduğu evladı Resul’u selamlayan Fehmi Efendi Hazretleri ‘Selam, efendilerin yücesi olan evlad-ı Resul’e! Selam, velayet irşadıyla zahir olan mürşitlerin imamına, şahına!’ diyor.


İlm-i medine ol Muhammed rehberi Ali
Yoluna kurban ederiz canı dönmeyiz geri
Eylemez ihsan, olmaz isen sıdkile kulu

Fesalli ala seyyidina ali Muhammed
Fesalli ala mürşidina Şah-ı Velayet

Hadis-i şerifte “Ben ilimlerin medinesiyim / şehriyim, kapısı ise Ali’dir.” buyrulmuştur. İlm-i medine, ilimlerin şehri demektir. Her şehir gibi bu şehre de ancak bir kapıdan girilir ki, vücud-u nur-u Muhammed’in zahir olduğu şehre, Hz. Alinin imam olduğu kapıdan, yani velayet irşadıyla ulaşılır. Kulun velayet marifetine ulaşması ise ancak, can baş verip kurban olmasıyla, yani nisbet varlığını fenafillah keşfiyle fena / yok etmesiyle mümkündür. İşte ancak, sadakatle fenafillah kulluğuna ulaşanlar, Hakk’ın ihsanı olan ve Hz. Ali’nin imam, olduğu velayet’e ve Nur-u Muhammed’e mazhar olurlar. Bunu beyanla Fehmi Efendi Hazretleri ‘Nur-u Muhammed şehrine, rehber ve imamı Hz.Ali olan velayetin irfaniyet kapısından girdik ve asla buradan geri dönmeyiz.’ diyor ve devamla ‘Her kim Hakk’ın bu ihsanına mazhar olmak isterse zamanın velayetle olan irşadını bulup, o irşada sadık olsun.’ buyuruyor.

Hamd ü senalar Rabbiye çün eyledi zuhur
Pir Muhammed Nur sayesinde eyledik huzur
İmanımız var kalbimizde kalmadı fütur

Fesalli ala seyyidina ali Muhammed
Fesalli ala mürşidina Şah-ı Velayet

Daha evvelki beyitlerin açıklamasında ifade edildi ki; her zamanın müceddidinin şahsında tasnif ve tarif olunan meslek-i Resul telkini, bizzat Hz. Resulullah Efendimiz’e aittir. Çünkü Hz. Resulullah’ın varisi ve batınen halifesi, zamanın müceddidi ve Piri’dir. Kamil mürşid ise, o Pir’in halifesidir. Bu asrın müceddidi Pir Seyyit Muhammed Nur Hazretleridir. Fehmi Efendi ise, Hz. Pir’in telkin ve irşadına mazhar olduğu gibi, aynı zamanda Hz. Pir’in halifesidir. Bu itibarla, Fehmi Efendi Hazretleri mazhar olduğu bu irşad irfaniyetiyle ‘Rabbimize hamd olsun, Hz. Pir’in şahsında zahir olan meslek-i Resul irşadıyla, cehalet ve zanlardan oluşan, cümle şüphe ve tereddütlerden kurtulup, kamil bir imanla huzura / felaha kavuştuk ve insan-ı kamil makamına ulaştık.’ diyor. Çünkü iman-ı taklit ve iman-ı istidlal ehli olup, meslek-i Resul irşadıyla kamil bir imana ulaşmayan bir kimse, daima şüphe, tereddüt ve zan içinde olur. Allahualem.


Hak nasib etti ol Resul’ün gördük yüzünü
Sürmeler çektik gözümüze izin tozunu
Görür gözümüz ol toz ile mahbub yüzünü

Fesalli ala seyyidina ali Muhammed

Fesalli ala mürşidina Şah-ı Velayet


Kelime-i şehadet “Eşhedüen lailaheillallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve Resuluhu / Ben şahidim ki, Allah’tan başka ilah yoktur, ben şahidim ki Hz. Muhammed Allah’ın elçisi ve kuludur.” demektir. Şahadet demek, müşahede etmek, görmek demektir. Daha net bir şekilde kelime-i şahadeti ifade edersek “zahir,batın cümle hislerimle ve Görüyorum ki, Allah’tan başka ilah yoktur, görüyorum ki, Hz. Muhammed Allah’ın elçisi ve kuludur.” demektir. Bu konuda Yunus Emre Hazretleri:

Gel ey kardeş Hakk’ı bulayım dersen
Bir kamil mürşide varmadan olmaz
Resul’ün cemalin göreyim dersen
Bir kamil mürşide varmadan olmaz

diyor. Kulun Rabbini ve Hz. Resulullah’ı görüp müşahede etmesi, ancak mürşid-i kamilin meslek-i Resul telkin ve irşadı olan daim zikir ve meratib-i tevhid keşfi marifetiyle mümkündür. Çünkü meslek-i Resul’ün telkin ve tarifi, Hz. Resulullah’a aittir.
Bu itibarla, meslek-i Resul-ü Melamiyye yolu, Hz. Resulullah’ın yolu olup, telkin olunan meratib-i tevhid irfaniyeti ise, o yolun tozudur. Bu irfaniyet tozu, cümle ihvanın ve ehl-i kemalin gözünde sürmedir. Onlar, gözlerinin sürmesi olan meratib-i tevhid keşfi marifetiyle Rabbine vasıl olup Rabbini müşahede ettikleri gibi, vücud-u nur-u Muhammed’i müşahede edip görürler. Bunu beyanla Fehmi Efendi Hazretleri ‘Allah nasip etti, meslek-i Resul-ü Melamiyye irşadına mazhar olduk. Zikr-i daim ve tevhid mertebelerinin irfaniyetiyle gözümüz, Hakk’ın mahbubu / sevgilisi olan elçinin, yani Hz. Resulullah’ın yüzünü gördü.’ buyuruyor. Allahualem.

Gel ey Talibi sen de oku ilm-i esrarı
Kamili ikrar edenlerin kalmaz gümanı
Pervaneye bak nice atar ateşe canı

Fesalli ala seyyidina Muhammed
Fesalli ala mürşidina Şah-ı Velayet

İlm-i esrar, meslek-i Resul-ü Melamiyede tahsil edilen ilm-i tevhid-i hakiki irfaniyetidir. Hiç kimse tevhid-i hakiki irfaniyetini, kendi kendine kitaplardan veya ilm-i zahir mekteplerinden asla öğrenemez. Tevhid-i hakiki irfaniyeti ancak ve ancak zamanın manevi evladı Resulu olan, mürşid-i kamilinin irşadıyla hasıl olur. Bir kimse zamanında mürşid-i kamili bulup da onun irşadıyla aydınlanmazsa mevcuttaki Hakk’ın varlığına vasıl olamaz ve vücud-u nur-u Muhammed’e ulaşıp onu göremez.
Bu itibarla, kulu mevcuttaki Hakk’ın ve Hz. Resulullah’ın müşahedesine ulaştırmayan, tüm anlayış ve bilgiler gümandır / boştur. Bunu beyanla Fehmi Efendi Hazretleri, kendini muhatap ederek bizlere ‘Ancak evladı Resul’u manevi olan mürşid-i kamilin varlığını kabullenip, onun irşadıyla tevhid-i hakiki irfaniyetine mazhar olanların gümanı kalmaz ve ancak onlar Hakk’a kavuşup, vücud-u nur-u Muhammed’in müşahedesine mazhar olur diyor. Ve devamla pervanenin tereddütsüzce,fütursuzca ve cesaretle varlığını ateşe attığı gibi sen de zamanındaki mürşid-i kamili bulup, onun irşadındaki marifet ve kemalata teslim ve sadık ol. ‘Selam, efendilerin yücesi olan evlad-ı Resul’e! Selam, velayet irşadıyla zahir olan mürşitlerin imamına, şahına!’ diyor.

Hiç yorum yok: